RÜYALAR ALEMİ
Önsöz
Bu kitap rüyalarla ilgili bu güne kadar yazılmış en önemli kitaptır. Çünkü buradaki delillerin çoğu ayetlerdir. Bu güne kadar Rüyalarla ilgili bir çok tartışma oldu kimisi rüyaların gerçkte olan şeyler olduğunu söylerken kimiside rüyaların boş bir şey olduğunu idda etti . Aslında Rüyalar çeşitlidir. Doğru rüyalar var manalı ve tevilli rüyalar var . Bütün Rüyaları tek bir kategoride ele almamalıyız. İşte bütün rüyaları tek bir kategoride ele alanlar hata işliyorlar. Biz bu kitapta Kuran ayetleri ışığı altında hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir şekilde rüyaları ele alacağız. Bazıları rüyaları kulaktan dolma bilgilerle izah etmeye çalışıyor. Ama şunu her kes bileli ki hiç bir konuda kulaktan bilgilerle kimse topluma doğru bilgi veremez. Bu Halk bilgilendermeyi kaynaklar ışığı altında talep eder. Ve herkes şunu da bilmeli ki hiç kimsenin ne rüya nede başka konularda kafadan bir şey söylemeye hakkı yoktur. Ve konuşmaya hakkı yoktur. Konuşacak insandan delil istenir. Biz de diyoruz ki biz bu konuda konuşa biliriz çünkü bizim çok kuvvetli sarsılmaz delilimiz vardır ki o da Kuran’dır.Kuran bize yeterlidir. Kuran bu rüya işini de en mükemmel şekilde açıklamıştır. Ve başka şeylere mecal bırakmamıştır. Dolayısıyla gelin Kuran-ı Kerime bakalım ve neyi örenmek isterseniz Kuran’dan öğrenin başka kaynakları gitmeyin Kuran yeterlidir.
Cenab-i Allah’ın izniyle bu rüyaların Kuran ışığı altında ki çalışmamız sayesinde artık rüyalarla ilgili kafalarda soru işaretleri kalmayacak ve insanlar artık bizim sayemizde doğru bilgiye ulaşacaklar ve bizde büyük sevap kazanmış olacağız. Bu konu çok tartışmalı olduğu için biz bu kitapta bir ayetten bahsettiğimiz zaman o ayeti bir çok mealle ele alıyoruz. Ve değişik mealleri yazarak okuyucumuza diyoruz ki ; Ey okuyucu burada ki bilgiler doğrudur ve bakın ki bütün değişik meallerde bile aynı bilgiler vardır. Artık kimse itiraz edemez. Çünkü bir çok meali yan yana getiriyoruz ve okuyucumuza diyoruz . İşte ördüğünüz gibi bütün bu meallerde aynı bilgi var demek ki şüpheye yer yok Cenab-i Allah’ın izniyle bu kitap sayesinde biz çok büyük bir sevaba ulaşırız. Çünkü en büyük sevap insanları doğru bilgilendirmektir.
Recep Kaplan
1.BÖLÜM
Rüya Nedir Bilim adamları arasında uzun yıllar araştırmalara rağmen bir türlü çözüme kavuşturulamayan rüyanın varlığı hala sırrını korumakta ve keşfedilmeyi beklemektedir.
Rüya konusunda Doğu ve Batı bilginleri arasında zaman zaman farklı yaklaşımlar sergilenmiş ; Batı bilginleri genelde rüyanın insanın günlük yaşantısı sonucu gördüğü şey olarak yorumlarken , Doğu bilginleri bu görüşe katılmakla birlikte Allah'tan gelen ilahi bir mesaj olarak ta görmüşlerdir.
Hazret-i Peygamber'e inen vahyin sadık rüya ile başlaması ve Kuran-ı Kerim' in bir çok ayetinde bazı peygamberlere rüya ile birtakım gerçekleşecek olaylar hakkında işaretler verilmesi İslam alimlerini rüyanın üzerinde yoğunlaşmasına sebep teşkil etmiştir. Mesela Kur'an-ı Kerim'de Yusuf (AS)'ın rüyası , Hazreti İbrahimin , oğlunu kurban etmek hususunda gördüğü rüya ile amel etmesi İslam alimleri açısından bir örnek olmuştur. Erzurumlu İbrahim Hakkı , Marifetname isimli eserinde insan kalb ve ruhunun uyku ve ölümle temizlendiğinden bahsederek şöyle der: "Ehlullah demişlerdir ki; Ruhun berzah alemine açılmış iki penceresi vardır: uyku, ilham.
Rüyada bazen insan ilerde başına gelecek halleri aynen, bazen de rumuzlu görür ki, bu ancak tabir ettirilmekle öğrenilir. Eğer duyu organları dış aleme kapalı , gönül aynası her türlü kötülüklerden temizlenmiş , cilalı ise Levh-i mahfuzdaki manevi suretler ve bilinmeyen emirler gönül aynasına akseder ve görülür. Eğer duyu organları dış alemle meşgul, gönül aynası paslı ise , ruh, bu alemi seyredemez.
Ruh rüyada , duyuların hafızada bıraktığı hayallerle uğraşır." Mevlana Celaleddin-i Rumi-nin meşhur Mesnevi'sini şerh eden büyük İslam bilginlerinden Sarı Abdullah ise, rüya hakkında şöyle demektedir: "İnsanda iki nevi ruh vardır: Biri hayvani ruh, ötekisi de rahmani ruhtur. Hayvani ruh, daima insandan ayrılmaz.
Tuzun eti muhafaza ettiği gibi, insanı kokmadan korur. Rahmani ruh ise, insana uyku halinde alemi melekutu seyrettirir; ahvali gaybı havassa aksettirir." Batılı bilginler ; özellikle Freud, Fromm, Jung rüya konusunda çeşitli ve uzun yılları alan araştırmalar yapmışlar ve rüyayı insan hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak görmüşlerdir. Freud, rüyayı çocuksu ve akıldışı arzularımızın bir tatmini olarak görmektedir. Rüyalarımızı oluşturan motifleri akıldışı arzularımız ve düşüncelerimiz olarak yorumlamaktadır. Uykumuzda, gündüzleri varlıklarından haberdar olmadığımız veya olamadığımız dürtülerimiz canlanmaktadırlar. Bilincimiz tarafından bastırılan ve dışlanan akıldışı nefret, hırs, kıskançlık ve özellikle de çarpık cinsel arzular, rüyalarımızda birdenbire ortaya çıkıverirler.
Freud bu akıldışı arzuları içimizde taşıdığımızı , fakat toplumun etkisi nedeniyle onları bastırmakla kurtulamadığımızı iddia etmektedir. Uyku sırasında bilincimiz tarafından uygulanan kontrol azaldığından, bu arzular canlanırlar ve kendilerini rüyalarımız aracılığı ile belli ederler. Jung'un rüya yorumuna gelince , onun rüya yorumuna yaklaşımı rüyanın amacını sorgulamak ve bilinçaltının belirli bir sembolü neden seçtiğini ve rüyayı gören kişiye kendi yaşamı ve yaşamına karşı tutumu hakkında ne göstermeye çalıştığını anlamaktı. Jung sembollerin rüyayı görene özgü bir gücü olduğunu ve dar bir yorumla sınırlanamayacağını iddia etmektedir.
Büyük rüya yorumcularından Erich Fromm ise rüyaları unutulmuş bir dil olarak görür ve geçmişin insanlar için rüya ve hayallerin zihnin en önemli ifadeleri arasında olduğunu söyler. Ona göre rüya sembolleri evrensel, geleneksel ya da rastlantısaldır. Rastlantısal semboller kişiseldir ve bireysel çağrışıma ilişkindirler. Geleneksel semboller tek anlamlıdır. Evrensel sembollerin -örneğin güneş- sıcak ve ışık gibi evrensel anlamları vardır.
Rüya Kaç Saniye Sürer? Bilim adamları rüyanın süresi üzerinde kesin bir sonuca varamadılar. Bir kısmı birkaç saniye sürdüğünü iddia ederken bazıları da saatlerce devam eden rüyaların mevcut olduğu fikrinde ısrar etmekteydiler. Bu tartışmalar devam ederken, Dr. B. Klein adında Amerikalı bir bilim adamı yardımcıları ile birlikte hummalı çalışmalara koyuldu. Gönüllü olarak seçtiği bazı kimseleri hipnotize ederek uyuttu. Belli bir süre sonra uyandırıp rüyalarını dinledi. Neticede, bir rüyanın yirmi saniyeyi geçmeyecek kadar kısa sürdüğünü tespit etti. İşin enteresan tarafı şuydu ki ; uyandırdığı gönüllüler üç beş saniye süren rüyalarını saatlerce anlatabiliyorlardı. Hatta bir kısmının rüyası yazılsa ortaya kalınca bir macera romanı çıkabilirdi. Dr. Klein yılmadan tecrübelerini sürdürdü. Bu iş üzerinde sarf ettiği pek çok mesai sonunda vardığı netice; en uzun rüyanın doksan saniyeyi geçirmediği idi. Bu konudaki çalışmaların ardı arkası kesilmedi. Chicago Üniversitesi uzmanlarından Dr. Kleitman ve öğrencisi Aserinsky 1953 yılında geniş çapta çalışmalara başladılar. Objektif deneylerini daha sonra nörofizyolojik sahada devam ettirdiler. Dr. Kleitman otuz yıldan beri kendisini rüyadan mahrum etme denemeleri yapmaktaydı. Fakat hiç bir zaman bir haftadan fazla tahammül gösterememişti. Otuz yıllık çalışması aradığı sonucu vermeyince başkaları üzerinde değişik denemeler yapmaya başladı. Deneyin sonunda , rüya esnasında kısa ve uzun süren süratli göz hareketlerine şahit oldu. Denemeye tabi tuttuğu kimseleri, göz hareketlerinin başladığı ve bittiği devrenin muhtelif bölümlerinde uyandırdı. Böylece her defasında kişilerin rüya görmekte olduğunu öğrenmiş oldu. Bu tespitin doğruluğunu ilim çevrelerine delilleriyle sunmak gereğini duydu. Ömrü boyunca hiç rüya görmediklerini iddia eden kimseleri toplayıp onlar üzerinde tecrübeler yaptı. Göz hareketlerinin başladığı anda uyandırdığı bu kimseler hayret ve şaşkınlık içinde ilk defa rüya gördüklerini söylediler. Dr. Kleitman bundan şu sonucu çıkardı. Herkes rüya görmekte, fakat bazı kimseler rüyalarını hatırlayamamaktadır. Rüyanın objektif olarak en kuvvetli delili ise uyumakta olan kimsenin süratli göz hareketleridir.
Rüya İle Amel Edilir Mi? İnsanın sorumlu olduğu saha vardır. Bu da uyanıklık halidir. Yani insan uyanıklık halinde sorumludur, uyanıklık haricinde uyku ve baygınlık gibi yaptığı işlerden sorumlu tutulmamıştır. Dolayısıyla insan rüyasında yaptığı iş ve davranışlardan, söylediği sözlerden sorumlu değildir. Hatta bir insan rüyasında dinden çıkacak kelimeler söylese dinden çıkmış sayılmaz. Konuya bu açıdan baktığımızda ister olumlu ister olumsuz manada rüyalarla gelen haberler objektif bir değer ifade etmez. Bağlayıcı bir delil kabul edilemez. Rüya yorumunda rüyanın iyi ve isabetli yorumlanması esastır. Bundan dolayı da Rüya yorumlayacak kişinin ehil olması şarttır. Rüyada Kur'an ve Sünnete aykırı ,ters bir durum olduğu takdirde bununla amel edilmesi mümkün değildir. Mesela rüyanızda size bir insanı öldürmeniz emrediliyorsa veya intihar etmeniz isteniyorsa bununla amel etmek söz konusu olamaz. Çünkü bir insanı öldürmek ve intihar etmek Kur'an-ı Kerimde ve Sünnette haram kılınmıştır. Bu rüyayı bir insan defalarca aynı şekilde görse yine de gördüğü rüyayla amel edemez ve Kuran ve Sünnet dışına çıkamaz. Kuran ve sünnette tespit edilen hükümler doğrultusunda amel etmek zorundadır. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bununla beraber, rüyaların mübah meselelerde, rüyayı görene münhasır kalmak şartıyla, yönlendirici bir fonksiyonunun olduğu da kabul edilebilir. Yalnız bunun bile Kur'an ve sünnette ictihad edilerek çıkarılmış bir hüküm ölçüsünde ağırlığının olduğu söylenemez.
Rüyadaki Hikmet (Gerçek bir öykü...)Evin bahçeye bakan kapısı çoktan açılmış, sofa ve dış kaldırımlar erkenden tertemiz olmuştu. Evlendiğinden bu yana, aylar geçen gelin , ilk defa baba ocağına gideceği için sevinçten içi içine sığmıyordu. Bu ruh haliyle, trenleri kalkmadan mutlaka her işi bitirip, kayınvalidesine temiz bir ev bırakmak istiyor; bir yandan da ayrılık eleminin tesiriyle, sevdiklerinin kıymetini ancak anlayabildiğini düşünüyordu. Sonra bütün ev halkı neşe içinde kahvaltı yaptılar. Yalnız evin yaşlı dedesi hariç. O bu saatlerde Kur'an'ıyla baş başa olmayı tercih ediyordu. Sıra vedalaşmaya geldiğinde gelinle damat her kuşluk vakti, yaşlı adamın yemeyi sevdiği yoğurdu bir tepsiye yerleştirip, yanlarına almayı ihmal etmediler. Yanaklarında tatlı bir gülücükle, ilk onun odasına girdiler. İhtiyar, Kur'an-ı Kerim'i arkasındaki rafa kaldırıp, bin bir duayla yoğurt çanağını aldı. İştahla kaşıklamaya başladı. "-Sizin yolculuk ne zaman, yavrularım?" "-Hemen şimdi dedeciğim. Hanımımla önce sana veda etmek istiyoruz." Büyükbaba aniden başını kaldırdı. Elinin tersiyle dudaklarının kenarına bulaşan yoğurt artıklarını silmeye çalışarak; "- Varolun evladım..." dedi. "Ama şunu iyi bilin ki , bugün şuradan şuraya adımınızı attırmam sizin." Onun kesin bir dille konuştuğunu gören genç kadın; "-Ne oldu ki dedeciğim? diye sormak istedi. O sırada ihtiyar, yaşından umulmayacak çeviklikle yerinden fırladı. Duvara dayalı bastonunu kaptığı gibi, havaya doğru sallayıp; "Bana bak gelin kızım! dedi" "Dün gece rüyamda çarıklarımı kaybettim. Ne zahmetlerle aradım, durdum da bir hafta aradan sonra ancak bulabildim. O yüzden Allah'ın izniyle gelecek hafta bu güne kadar kimse bu evden çıkmayacak, vesselam; ama beni saymıyorsanız, o başka..." Gülüşmeler oldu. Arkalarında bütün aile halka olmuş, onları seyrediyorlardı. Sofadaki hazır duran valizlere baktı gelin. Tekrar ıslak gözlerini ihtiyara çevirdi; ama nafile. O çoktan yoğurt kasesini eline almıştı bile... Kocaman bulutlar gelinin başının üstünü beklenmedik bir anda kaplayıvermişti. Birden kocasının; "-Asla senin duanı almadan , şurdan şuraya adımımı atmam canım dedem. Meraklanma!" diye konuştuğunu duyunca dayanaksız, yorgun mindere çöküverdi. Ne çare. Saygısı susmasını icap ettiriyordu. Aldığı terbiye de eşine şikayette bulunmamasını gerektiriyordu... Ev halkı , bir gün sonra aldıkları bir haberle şaşkına döndüler. Üzülsünler mi, sevinsinler mi bilemediler. Bir gün önce onların bineceği tren, korkunç bir kaza yapmış, yolcuların bazısı ağır yaralanmış, çoğu da hayatını kaybetmişti...
Rüya Elektronik Cihazlarla Tesbit Edilebibilir mi ?
Dr. Kleitman, uykularını müşahede altında tuttuğu kimselerin (EEG) elektroensefalogranik ve (EKG) elektrokardiagramlarını cihazlarla tespite başladı. Bu çalışmaların sonucunda; rüyanın varlığına delil olarak gösterdiği göz hareketlerine , heyecana bağlı kalp atışlarını da ilave etmiş oldu.
EEG'nin verdiği sonuç oldukça dikkat çekiciydi. Rüyanın başladığı andan itibaren, ağır bir ahenk içinde devam eden uyku halini gösteren çizgiler ritmik bir hal alıyor, uyanıklık halindeki şekilleriyle cihazın kağıt şeridi üzerine kaydoluyordu.
Sekiz kişi üzerinde yapılan bu deneyler on gün devam etti. Her defasında elektronik cihazın kaydettiği eğri büğrü çizgiler dikkatle incelendi. Ve şu sonuca varıldı: Rüya, uykunun yüzde yirmilik bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu durumda ; sekiz saat uyuyan bir insanın uykusunun ilk saati ağır ve rüyasız geçmektedir. Bundan sonraki on dakika içinde rüya görülmekte ve sonra yine bir buçuk saat sürecek ağır uyku devresi başlamaktadır. Sonra yirmi dakikalık bir rüya ve yine bir buçuk saatlik ağır uyku... Uykunun bundan sonraki kısmında ise otuz dakikalık bir rüya faslı daha vardır.
Nihayet yine uyku ve onu da uyanma takip eder.
Rüyalarda İnsan Faktörü
Her insan farklıdır. İnsanlar büyür ve büyüdükçe her dakika giderek değişir. Bu nedenle bir rüyanın sizin ve arkadaşınız için anlamı az çok farklıdır. Aynı zamanda sizin de bir rüya hakkındaki yorumunuz zamanla değişir. Bir yıl önceki bir rüyanızı tekrar yorumlamanız size çok farklı duygu ve düşünceler esinletebilir.
Düşlerin anlamlarını sezgiler, içgüdüler, kişisel algılamalar çok etkiler. Bu etkiler olmadan düş yorumlamaya kalkışmak ancak gazetede yazan günlük falı okumak kadar kişisel olur. Bu nedenle bu etkileri göz önünde bulundurmalısınız. Son olarak, rüyalarınızın güçlerini küçümsemeyin.
Yaşamları Değiştirme Gücü
Rüyalarla uğraştığımız zaman onların enerjisini yaşamlarımıza çekip çok daha etkili insanlar oluruz. Yaşam dramatik bir şekilde değişir. Rüyalarındaki canavarları kucağa alınabilir boyutlara indirmeyi öğrenen çocuklar büyüdüklerinde yaşam sorunlarına korkusuzca karşı çıkarak onları küçültürler.
Bu akıllı ruh ya da zihnimizin kaynak kısmı bizden daha çok şey bilen bir ağabey, abla veya öğretmen gibidir. Jung’un milyonlarca yıllık insan deneyimi ile “kolektif insan”nın benzeridir. Eğer yaşam bir okul ve bizler öğrenciysek, dersleri hazırlayan, yanıtları bilen ve doğduğumuzdan beri rüyalar yoluyla bizlerle iletişim kurmaya çalışan öğretmenle ilişki kurmak mantıklı değil midir? Ellerimizi ovuşturup, “Eyvahlar olsun ! neden bunlar hep benim başıma geliyor ? Bütün bunları hak etmek için ne yaptım ?” diye yakınacağımız yerde bunu öğrenebiliriz. Öğretmene sorabiliriz: Hayal etme, göz önüne getirme -ve özellikle meditasyon-, telefonu açıp öğretmenin numarasını çevirmektir. Ancak çoğumuz bu numarayı unutmuşuzdur. Rüyalar öğretmenin bize telefon etmesidir ve yine çoğumuz bunu duymayız bile. Rüyalarımızı izlemek ve dinlemek telefonu açıp yanıt vermenin kolay, güvenli ve güçlü bir yoludur.
Üçüncü Boyut Ruh
Sık sık insanın vücut, akıl ve ruh olmak üzere üçlü bir yapısı olduğundan söz edildiğini duyarız. İnsanların çoğunluğu bizi biz yapan ve ruh adı verilen bir enerjinin varlığını kabul eder. Akıl, uyku esnasında da bedeni etkilemeye devam eder, belki aynı zamanda uykudayken ruhu da etkiliyor olabilir. Bu şekilde ruh bu dünyayla (aklımız) öteki arasında bir telefon kablosu gibi görev yapıp, ölmüş dostlarımızdan ve yakınlarımızdan haber almamızı sağlayabilir.
Benzer biçimde ruh, ruhsal bilgi ve yorumlar almak için üst benlikle, ya da Jung’un deyimiyle Kolektif Bilinçaltıyla ilişki kuruyor olabilir. Bu büyük bir bilgi ve deneyim kaynağı olabilir. Hepimiz aynı kaynaktan geldiğimizden ilişki kurma yolunu bulan herkes, buradan susuzluğunu giderebilir. Rüyalar bu kaynağın bilinç alanına akışını sağlayabilir. Bu nedenle gizli güçlerle birleşmede kendi ruhsal yolunuzu bulmaya çabalıyorsanız rüyalarınızın bunu sağlayabileceğini unutmayın.
Rüyalarda Vücut Dili
Rüyalarımızda gördüğümüz her şeyin ayrı bir anlamı ve yorumu vardır. Vücudumuz da her organı, her parçası ile bu yorumlara yardımcı olur. Öyle ki; bu çok geniş ve çok detaylı açıklama ve yorumların içinde boğulabilirsiniz de.
İstedik ki, vücudumuzu ayrı bir kategori içine alalım ve sizlere ayrı ayrı bu yorumları sunalım. İsterseniz şimdi saçlarımızdan başlayarak, kesip de çöpe attığımız tırnağımıza kadar ne anlam içerdiklerine bir bakalım.
Çıplak Vücut
Kişinin rüyasında kendisini çıplak görmesi, yanlış kararlara ve rezalet olarak değerlendirilen durumlara işarettir. Rüya sahibi başka kişileri çıplak görür ise, bu, sizi çekemeyen kişilerin işlerinizi yapmamanız için çabaladığı ve hastalık anlamı taşır.
Eğer genç bir kadın rüyasında kendini çıplak görür ve kendine hayran olursa, bu, sadakatli bir erkeğin kendisine saygı ve sevgi göstereceği anlamındadır. Çirkin bir vücut görürse, adı skandal ve dedikodulara karışacak demektir.
Temiz bir suda çıplak yüzen bir kadın, yasak ilişkilere girecek ve bundan dolayı ya hastalık ya da başka bir yolla çekiciliğini kaybedebileceği anlamına gelir.
Şayet kadın kendisi yerine suda yüzen bir erkek görür ise, bu, hayran kazanacağı anlamına gelir.
Vücuttaki Dövmeler
Rüyada vücudunuzu dövmeli görmek, evden zor durumlar yüzünden ayrılabileceğinize işarettir. Bunun ardından uzun ve bir o kadar da sıkıcı bir seyahat gelecektir.
Dövmeleri başka insanların vücutlarında gördüyseniz, bu da aşk hayatınıza kıskançlık sokacaksınız demektir.
Vücuttaki Kilolar
Rüyanızda şişmanladığınızı görmeniz, yaşamınızı olumlu yönde geliştireceğiniz anlamı taşır. Başka kişilerin şişmanlığı ise, sizin mutluluğunuz olacaktır.
Aşırı bir şekilde şişmanlamışsanız eğer, bol kazanç ve güzel yeni yerler anlamı taşır.
Yüz İfadeleri
Gülümseyen ve mutlu bir yüz, her açıdan hayırlı bir rüyadır. Bu rüya bir olaya çok sevineceğinizi işaret eder. Asık, somurtkan ve nalet bir yüz ifadesi ise, sıkıntıların işaretidir. Aynada kendi yüzünüzü görmek, iş hayatında başarısızlık olarak yorumlanır. Rüyada kendi yüzünüzü görmek, mutsuzluk ve boşanmaya işaret eder. Şayet rüyanızda yüzünüzü çillerle kaplı olarak görürseniz, bu da bazı tatsız olayların mutluluğunuza gölge düşüreceğini ifade eder.
Rüyada yüzünüzün kızarması, yok yere suçlanıp aşağılanacağınıza ve bundan dolayı içinize kapanarak üzüleceğinizce işarettir. Rüya sahibi kadın olup da, başkasının yüzünün kızardığını görür ise, bu, arkadaşları tarafından alaya alınıp, onlara karşı tavır takınacağı anlamı taşır.
Saçlar
Saçlar kişisel bir güç sembolüdür. Rüyada uzun saç görmek, hele rengi gri ya da kirli beyaza kaçıyorsa,bu, bilgelik ve uzun yaşamın ifadesidir. Diğer bir yönüyle de ferahlığı işaret eder.
Şayet, saç kesiliyorsa o kişinin yaşamında belirgin değişiklikler olacak demektir.
Saç şekli topuz ise, bu, o kişinin düzen ve intizam düşkünü biri olduğunu söyleyebiliriz. Bazen de bu kısıtlamalara işarettir.
Dağınık saç görmek ise, o kişinin yaşamının karmaşalıklar içinde olduğunun ifadesi olarak görülür.
Rüyada boyalı saç görmek, o kişinin bazı şeyleri gizlediğini anlatır.
Bir berber koltuğunda saçlarınızı kestirirken görmeniz, sizin titiz ve görünüşe önem veren konu ayrıntılarına düşkünlüğünüzü belirtir.
Saç tararken görmeniz de birileri tarafından size zarar ve özel hayatınızda karışıklıkların olacağı mesajını verir. Dökülen saçlarınızı görmeniz, aşırı para harcamanız yüzünden, fakir durumda kalacağınıza işarettir. Sağlıklı, bakımlı ve gür saçlar ise, mutlu ve kazançlı bir hayatın işaretidir.
Bir erkek bir kadının saçlarını okşarsa, çevresindeki insanların karşı koymalarına ve direnmelerine rağmen sevdiği kadını daha çok sevecek ve ona gönülden bağlanacaktır.
Kadının saçlarının beyaz çiçeklere dönüşmesi, çok çeşitli sıkıntı ve üzüntüleri bir arada yaşayacağı ve hastalıkların peşini bırakmayacağı anlamına gelir.
Saçların aniden beyazlaması,ani bir dert veya kederli işleri anlatır.
Saç tarama,kişinin yakınlarından birisinin ölüm ya da hastalık haberini alacağına işarettir.
Rüyada kel kafalı birini görmek, uyanıklığınız sayesinde işinize taş koymaya çalışanların hakkından geleceğinize işarettir.
Peruk ya da peruk taktığını görmek, olumsuz değişiklikler yaşayacağınıza ve ihanetlerin içine düşeceğinize yorumlanır.
Kulaklar
Duyma işlevinizin derecesini veya bu özelliğinizin olup olmadığı anlamı taşırlar.
Şayet rüyanızda kendinizi büyük kulaklı görüyorsanız, bu, başkalarının sözlerine çok fazla itaat ediyorsunuz anlamındadır. Bu, aynı zamanda iç benliğinizi de fazla dinlemeniz anlamında yorumlanabilir.
Küpe takmak ise, kendinizi olduğundan farklı göstermek için abartılara kaçtığınız anlamı taşır. Bunu aynı zamanda, kendi benliğinizin, sizi başka kişiler arasındaki özel konuşmaları dinlemeyi kesmeniz için yaptığı bir uyarı olarak da alabilirsiniz.
Kulak görmek ayrıca, sizi incitmek amaçlı, özel hayatınız hakkında bilgi almaya çalışan bir olduğuna da işarettir. Bu yüzden dikkatli olmanız ve çevrenizdeki her kişiye güvenmemeniz gerekebilir.
Burun
Burun,mal, evlat, baba, kardeş, koca, arkadaş gibi değer verdiğiniz şeyleri ve kişileri ifade eder.
Kendi burnunuzu görmek, güçlü ve sağlam bir karakter yapısına, işlerdeki kabiliyete ve başarılı bir geleceğe yorumlanır.
Güzel bir burun görmek, yanında güzellikleri getirir.
Siyah ve küçük burunlar, perişanlığa işarettir.
Rüyada burnunuzla güzel bir koku koklamak, size mevki ve itibar sağlanacağı anlamı taşır.
Burnunuzu altın veya demirden görürseniz, yapmış olduğunuz günah ya da kusurlar yüzünden başınıza bir bela gelecek demektir.
Burun görmek haber gelmesine, bazen de gizli işler yapan, casus gibi kişiler anlamına da gelir. Kimi zaman ahmaklık, kibir ve kötü sözler içerir.
Burnun ucunu kesik görmek, ölümü işaret eder. Bu rüyayı hamile bir kadın görür ise, ya kendisi ya da doğuracağı çocuğu ölebilir.
Burnunuz kanıyorsa, biri ya da birileri sizin saygınlığınıza hakaret edecekler anlamına gelebilir. Şayet kanayan burunun kanı elbiseye bulaşırsa bu da haram mal gelecek demektir.
Buruna halka geçirilmiş olarak görmek yine ölüm işaretidir.
Burnunun kesildiğini gören hasta ölür. Hasta değil ise, malını kaybeder, halinde değişiklikler olur.
Bazı yorumculara göre de burun akrabayı ifade eder.
Burnunun olmadığını gören kişinin merhameti ve şefkati yoktur.
Burun aynı zamanda iş hayatınızda hoş değişiklikleri ve sizin araştırıcı içgüdülerinizi de anlatır.
Aksırmak , yapmış olduğunuz plan ve programların, alacağınız bir haber yüzünden gerçekleşmeyeceği anlamına gelir. Şayet aksıran başka bir kişi ise, bu, insanların ilgilerinden ve ziyaretlerinden sıkılacağınız anlamına gelir.
Şayet burnunuz tıkalı ise, boş zamanlarınızdan zevk almanızı engelleyen bir şeyler var demektir.
Ağız
Rüyada ağız görmek, konuşmalarınızla ve kendinizi ifade etmenizle ilgilidir. Ya bazı sözlerinizi geri alabilir, ya da konuşmalarınıza kısıtlama getirebilirsiniz.
Rüyada ağzınızı büyük olarak görürseniz, fazla dedikodu yapıyor ve fikirlerinizi ön planda tutma eğilimi gösteriyor olabilirsiniz.
Ağızdan çıkan sözler, hayır ve şer olamsına göre o kişinin, rızkına işarettir.
Ağzın yok olduğunu görmek ölüme işarettir. Eğer bu rüyayı gören hasta bir kişi ise, selamet bulur. Ağız görmek bazen de hamile kadının doğuracağı anlamı taşır.
Dil
Dilsiz olduğunu görmek, şanssızlık ve uğursuzluk işaretidir. Ayrıca yanlış kişilerle arkadaşlıklara girileceğini de işaret eder.
Dilin dışarı çıkması, cinsel birleşmeyi, herkesi etkileyen bir konuşmayı da ifade ettiği gibi, bazen de hakareti işaret eder.
Konuşmasında bir aksaklık olan ya da kekeme bir kişi, rüya sahibinin hastalıktan dolayı üzüleceği anlamına gelir. Şayet kekeleyen başka bir kişi ya da kişiler ise, bu, size dost olmayan kişilerin vereceği rahatsızlığı anlatır.
Dili tutulmuş olarak kendini gören kişi, beklemediği bir şekilde yükselecek demektir. Ayrıca dil tutulması, başa gelecek belalara da yorumlanabilir.
Dilin ucunun kesik olduğunu görmek, gören kişinin ölümüne işarettir. Şayet kişi hasta ise, hastalığında kurtulacağı anlamını da taşır.
Dudak
Rüyada görülen dudak, rüya sahibinin kendisiyle iftihar ettiği bir insanın yardımına ve anlatım kuvvetine veya kendisiyle şereflendirdiği dostuna işarettir.
Alt dudak, üst dudaktan daha faziletlidir derler.
Üst dudak, rüya sahibinin dostu ve bütün işlerini itimat ettiği kimsesidir.
Dudaklar, eş, çocuk ve akraba yerine geçerler.
Kişi dudaklarında sızı ve ağrı olduğunu görür ise, işlerin istediği gibi gitmediğine işaret eder.
Üst dudağının ayrıldığını gören kişinin kazancı elinden gider.
Alt dudağının ayrıldığını gören kişinin ise, hanımı ölür veya onu boşar.
Yarılmış olarak görülen alt dudak iki hanımla, üst dudak ise,iki dost ile tabir edilir.
Dudak kişinin kuvveti, süsü ve yakınlarıdır.
Hasta için dudakların siyahlığı ve göklüğü, hastanın öleceğine işarettir.
Dolgun ve yumuşak dudaklar,mutluluğun ve gücün işaretidir. Sevginiz karşılıksız kalmayacak ve hoşlandığınız kişiden en sonunda ilgi göreceksiniz.
İnce dudaklar her türlü sorunun üstesinden gelebileceğinizin işaretidir. Sinsi bir düşmana da işaret eder, dikkatli olun.
Dişler
Rüyada görülen diş, ecelin sona ermesine ve ezelde takdir edilen ömre işarettir.
Dişlerin hepsi; aileye, kabileye, kız ve erkek çocuğa işarettir. Dişler insanın ev halkıdır.
Üst çenedeki dişler; rüya sahibinin baba tarafından akrabalarını ifade eder.
Alt çenedekiler ; anne tarafından olan akrabaları ifade ederler.
Alt ve üst çenede bulunan dört ön dişten, alt çenedeki iki ön diş, en yakın kişilerdir.
Üst çenedeki iki ön diş de baba ile amcalardır. Bunlardan sağ taraftaki baba, sol taraftaki amcadır. Şayet baba ve amca yoksa, iki erkek kardeşi veya çocuğu veya iki vefalı dostu temsil eder. Köpek dişleri ; amca oğullarıdır veya iki iyi dosttur. Köpek dişlerinin yanındaki diş ise o ailenin başkanı konumundaki saygın kişiyi temsil eder.
Ön azı dişler dayı ve dayı oğulları
Arka azı dişler ; rüya sahibinin dedeleri ve kendileriyle iftihar edilen küçük erkek çocuklardır. Alt çenede bulunan iki ön diş,anne ve hala, yanlarında bulunan sivri dişler, amca veya hala kızıdır. Dişlerden birisinin oynaması ; hastalık, düşmesi veya kaybolması hangi akrabayı temsil ediyor ise onun ölmesi ya da bir daha görülmeyecek şekilde ortadan kaybolması anlamı taşır.
Ön dişlerin fazla uzun ve, güzel ve beyaz olduğunu gören kişinin, baba ve amcası mal, dünyasal olarak ve şöhret anlamında çok güç kazanacaktır.
Dişlerin çeşitli şekilde uzaması ; kişinin ailesi ile münakaşa etmesi, onlarla geçimsizliği anlamı taşır.
Dişler ; insanın tedbirli olmasına ve gizli işlere işarettir.
Köpek dişinin fazlalığı ; sahibinin çok akıllı olduğuna işarettir.
Dişlerinin düştüğünü ya da elinde olduğunu gören kişinin nesli çoğalır.
Rüyada diş doktoru görmek ; sıkıntı ve zorluğa işarettir.
Dişleri fırçalamak ; temizliğe ve istenmeyen şeyleri ortadan kaldırılmasıyla yorumlanır.
Ağzında fazladan bir diş görmek ; o kişinin dişlerinin eksileceği anlamı taşır. Bazı durumlarda da diş, uyuklamaya işarettir.
Dişlerinin yerinden altın ve gümüş dişler çıktığını gören kişi, afet ve belaya tanık olacaktır veya dişlerinden birinin ağrıyacaktır.
Çıkarılan dişin yenilenmesi, ödüle, zarardan sonra kazanca delildir.
Dişlerinin kendi eliyle çıkardığını gören kimse, malını kötü bir şekilde harcar ve ailesiyle uygunsuz ilişkiye girer.
Borçlu olan bir kişinin rüyada dişlerinin düştüğünü görmesi, o kişinin borçlarını ödeyeceğine işarettir.
Bazen dişleri çıkarmak rüyayı görenin ömrünün kendi akranlarına göre daha uzun olacağına işarettir.
Gözler
Rüyada görülen göz, kişinin dini ve hidayet ya da sapıklık yolunu gören kalp gözüdür. Gözlerinin kör olduğunu görmek ; Kişinin çocuğunun öleceğine işarettir. Bu rüyayı gören fakir veya hapiste ise, yaptığı işi bir daha yapmayacağına ve fakirlikten, felaketten kurtulacağına işarettir. Şayet bu rüyayı yolculuk yapmak isteyen ya da o anda yolculukta bulunan bir kişi görür ise, o kimsenin bir daha vatanına dönmeyeceğine işaret eder.
Gözlerini,yabancı bir kimsenin gözü olarak görmek O kimsenin gözlerinin kör olacağına ve başka birinin ona yol göstereceği anlamı taşır. Eğer rüya sahibi o yabancıyı tanıyorsa, onun kızını alır ya da ondan bir hayır görür.
İki gözünün de kucağına düştüğünü gören kişinin, erkek kardeşi, oğlu vs. gibi akrabası ölür.
Gözlerinin ağrıdığını gören kişinin dini açıdan yaptığı bir eksiklik ya da kusur var demektir. Gözünü kaybettiğini ya da kör olduğunu gören kişi borçlu ise, borçlarından kurtulur.Çocuğu olmayan bir kimse gözlerinden rahatsız olduğunu görür ise, para yönünden zarara uğrar.Gözleriyle yürüyen kişi, hastalanacak demektir.
Gözlere ilaç sürmek bu kişi dinini ve malını ıslah eder. Bazı durumlarda da çocuğu dünyaya gelir veya kaybolmuş bir erkek kardeşi varsa onu görmeyi arzu etmektedir.
Gözlerinde beyazlık bulunması o kişinin karşısına üzüntü ve keder çıkar veya sevdiği bir kimseden ayrılır.
Gözlerinde perde bulunması uzun zamandır ayrı olduğu birisiyle bir araya gelmeye işarettir. Bu rüyayı gören üzüntülü ise, üzüntüsü gider.
Başka birinin gözünü yemek gözünü yediği kişinin mallarına göz koymak anlamındadır.
Göz kapaklarının beyaz olduğunu görmek o kişinin başında, kulaklarında ya da gözlerinde bir hastalık oluşacağına işarettir.
Bir veya birçok gözü olduğunu görmek kazanılacak mala işaret eder.
Çok güzel bir göz görmek sihire, ölüm ve hayata, bazen de aile, akraba ve evlatlarını bir araya toplamaya işaret eder. Rüyayı gören fakir biriyse zengin olur.
Sağ göz erkek, sol göz ise kız çocuğa işarettir.
Rüyada göz oymak uzun ömre işaret eder.
Siyah göz, dindir.
Patlak gözler sürprizler, aşırı heyecanlanmak ya da korkmak anlamı taşır.
Şaşı gözler Güneşten-mantıklı, gerçekçi, bilinçli benlikten ve düşünce sürecinden kaçmayı ifade eder. Başka bir açıdan da olaylara çok yakından bakmayı da anlatıyor olabilir.
Sağ göz güneşi, sol göz ayı simgeler.
Çok küçük,kapalı gözler dar görüşlü birini simgeler.
Keskin gören göz insanların hepsi için iyi yorumlanır.
Göz ağrısı geçim darlığı, güçlük, unutkanlık veya dini açıdan noksanlıktır. Ayrıca evlat tarafından meydana gelecek üzüntü ve sıkıntılara da işaret eder.
Göz kapağı görmek acı ve hastalıklardan uzak olan bütün insanlar ve özellikle kadınlar için iyi bir rüyadır. Bazen göz kapakları, erkek ve kız kardeşlere,karı koca ve çocuğa, sır gizleyenlere de işarettir.
Gözlük görmek etrafınızda birtakım sahte arkadaşlarınızın olduğunu anlatır.
Eller, Parmaklar ve Kollar
Rüyada görülen el, kişinin ihsan, kuvvet, itimat ettiği şeyidir. Rüyasında çok güzel eller gören kişinin, mesleki kariyeri artacak ve itibar kazanacaktır.
Sağ el rüya sahibinin kuvveti, geçimi, kazancı, malı ve kendisine bilinen bir şeydir.
Sol el rüya sahibi ile konuşuyorsa, o kişiye kardeşi, veya hanımı veya ortağı kötülük eder.
Sağ el rüya sahibi ile konuşuyorsa, o kişinin geçimi güzel olur.
Sağ el erkek çocuk ve babaya ve dosta ya da arkadaşlık yaptığı kimseleri işaret eder.
Sol el hanıma, anneye, kız kardeşe ve kıza işarettir.
Sağ elinin altın olduğunu görmek kazanç, otorite ve gücün gideceğine işarettir.
Ellerin konuştuğu sözler kötü olursa, o kimsenin hareketleri ve ameli çirkindir.
Elinden su çıkan kişi mala kavuşur.
İki el görmek rütbeyi, makamı, iki erkek çocuğu ve devleti işaret eder.
Ellerin kesilmesini görmek o kişinin erkek kardeşi ya da bir dostu ölecek demektir.
Elin yok olması rüya sahibinin aşık olduğuna işarettir.
Ellerin yumulması o kişinin cimriliğini belirtir.
El ve ayak kesilmesi böyle bir rüya gören kişi ya ölür ya da hapse girer.
Kıllı eller sizden alt seviyedeki insanlara karşı bazı hilelere baş vuracağınız anlamına gelir.
Elinin uzadığını ve kuvvetlendiğini görmek düşmana galip gelmek, yardımcılarının kuvvetli olmasına, sözünün dinlenmesine ve ona itaat etmelerine yorumlanır.
İki elin açık olduğunu görmek el açıklığı, rızk bolluğu ve cömertliğe delalettir.
Elleri üzerinde yürümek bu kişinin, kardeşi veya çocuğu ya da ortağından istediği şeye itimat etmesine işarettir.
Kol görmek evli bir çift arasında bazı anlaşmazlıkların yaşanacağı anlamına gelir. İlişkinizi zedelemeye çalışan insanlar var demektir, dikkatli olmanız gerekir.
Kesik bir kol görmek karı koca ya da sevgililer arasında olabilecek tartışmalar sonucu doğacak boşanma ya da ayrılıktır. Karşılıklı memnuniyetsizliklere yorumlanan bu rüya uğursuz olarak tabir edilir. Etrafınızdaki kişilerin hilekarlıklarına karşı dikkatli olun.
Dirseklerini görmek eğer kişi gördüğü dirsekte acı hissediyor ise, üzüntü veya el ile yapılan şeylerin batıl olduğuna işaret eder. Az paraya çok çalışma anlamı da taşır. Rüya sahibi kişi kadın ise, bu evleneceği anlamına gelir. Fakat dirsekler çirkin ve lekeli ise, bu evlenemeyeceği anlamına gelir.
Parmaklar Birini ya da bir şeyi işaret etmek, suçlamak anlamına gelir. Doğaüstü güçler açısından değerlendirildiğinde belirli bir amaca yöneltilmiş bir gücü de anlatıyor olabilir.
Dudaklara götürülmüş bir parmak, sessiz olup iş yapma zamanının geldiğini ve dilinizi tutup düşünmenizi öneren bir işaret olarak yorumlanır.
Yumruk yapılmış bir el yıkıcı bir öfkeyi anlatır.
Çapraz parmaklar umutlarınızı ve arzularınızı simgeler.
Yıpranmış ve sıyrık dolu parmaklar üzüntü ve acı ekonomik bakımdan çaresizlik ve zorluk içinde kalmak;
Güzel parmaklar ise aşk hayatınızın düzene gireceği ve çok mutlu olacağınız anlamı taşırlar.
Güzel tırnaklar başarının işaretidir.
Bakımsız tırnaklar ise ailenizde bir takım genç insanların sorun çıkaracağı anlamı taşırlar.
Cinsel Organları Görmek Cinsel organını rüyada görmek, yakında elinize çok miktarda para geçecek anlamı taşır. Erkeğin ya da dişinin üreme organlarını hastalıklı bir şekilde görmek, skandal ve eleştirilere maruz kalacağınızın işaretidir. Şayet üreme organları açık bir şekilde gösteriliyor ise, bu, adınıza sürülecek bir leke anlamı taşır.
Kalçalar Güzel, şekilli kalçalar; aşk hayatınızda birtakım sorunlar yaşayacağınız anlamına gelir. Bu rüya evlilikte de sorunlara işarettir.
Dar kalçalar hastalık ve hayal kırıklığı anlamı taşırlar.
Kadın kendi kalçalarına hayran kalıyorsa bu, aşk hayatında bir takım hayal kırıklıkları olabilir.
Kadın kalçalarının dar olduğunu görürse bu, yine hayal kırıklıkları ve hastalıkların habercisidir.
Hayvan kalçalarına bakmak ise güzel ve dingin bir yaşama işarettir.
Bacaklar Bacaklar hareket isteğini, ruhsal ve duygusal dengeyi anlatırlar. Bunlar gövdenin uç bölgeleridir ve rüyalarda önemli bir yerleri vardır. Çok çeşitli ve detaylı yorumları vardır.
Güzel ve şekilli bacaklar mutluluğun ve iyi arkadaşlar edineceğinizin işaretidir. Bu aynı zamanda aptalca hareketlerinize ve kararsızlıklar çekeceğinize de işarettir.
Hastalıklı veya özürlü bacaklar fakirliği ve hayal kırıklığını işaret eder. Bunlar aynı zamanda kötü arkadaşlara ve hastalıklara da işarettir.
Kadın bacağı görmek gören kişi o kadını tanırsa, o veya başka bir kadınla evleneceği anlamındadır.
Kıllı bacaklar gören kişi çokça borçlanır ve ölümü de hapiste olur. Eğer rüyayı gören kadınsa, evde kocasına karşı hakimiyeti ele geçirecek demektir. Eğer bacakları temiz ve kılsız ise, mutlu bir gelecek ve iyi dostlara sahip olacak demektir.
Eğri bacak görmek rüya sahibinin zina edeceğine işarettir.
Kendi ayaklarınızı görmek çaresizliğin işaretidir.
Başkalarının ayaklarını görmek iyi bir yaşamın sizi beklediğine ve hakkınızı alacağınıza işarettir.
Ağrıyan ayaklar aile içindeki tartışmaları anlatırlar.
Şişen ayaklar ise iş hayatınızda ani değişikliklerin ve aileden ayrılığın habercisidir ve kötü bir rüya olarak yorumlanır.
Tek ayak üstünde yürüdüğünü gören kişinin, malının yarısı gider.
İki bacağının kırıldığını görmek o kişinin tüm mallarının elden gideceğine işarettir.
Ayak izi tanınmak ya da izlenebilmek için arkanızda iz bırakmayla yorumlanır.
Ayak öpmek ya da yıkamak alçakgönüllülüğü ve hizmeti ifade eder.
Çıplak ayak görmek umutların gerçekleşmemesi ve çabalarınızın engellenmesi anlamı taşır.
Diz görmek,Yıkıcı ve talihsiz olayların habercisidir. Geniş dizli olduğunu görenin şansı birdenbire olumsuz yönde değişecek demektir. Acıyan dizler, sıkı belalara işarettir. Güzel dizli olduğunu gören kadına birçok erkek yaklaşacak ama hiç birisi onunla evlenmeyecektir. Dizlerde leke veya buna benzer bir şey gören kişi, bel soğukluğu ya da ona benzer bir zührevi hastalığa yakalanacak demektir.
Rüya türleri
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden oluşmaktadır. Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmıştır ve rüya görmektedir. Bazen doktorlar, hastalarına belirli ilaçlar verirler. Bu ilaçlar uykuyu derinleştirebilir ve rüyaları da etkileyebilir. Bu durumda rüya da görülmeyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan bir insan mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. İnsanların çoğu, siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedirler. Yapılan araştırmalara göre kadınlar erkeklere göre daha renkli rüyalar görmektedirler.
Rüyalar, genel olarak üçe ayrılmaktadırlar. Kafası yorgun, devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyuduğunda rüyasında karmakarışık şeyler görebilir. Veya bu insan ilgilendiği, önem verdiği konuyu da görebilir.
Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örneğin, televizyonda veya başka bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktır. Yani gerçek rüya değildir.
İkinci tür kabus veya karabasan denilen rüyadır. Bunlar genellikle iyi başlar. Uyuyan kimse hoş bir olay vb. ile ilgilendiğini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya başlar. Güzel görüntü değişerek insana dehşet verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadırlar. Yani bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Kabusları, rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak lazımdır. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada olduğunu hissederek uyanmak ister. Bunu başaramaz. Ama uyandığını sanır ve bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir. Fakat sık sık karabasan görenlerin bazı olaylar, rahatsızlık vb. yüzünden sinirleri sarsılmış olabilir. Bu kimselerin doktorlarıyla konuşmaları faydalı olabilir.
Üçüncü tür rüya olduğu gibi çıkandır. Böyle rüyalar çok değerlidir. Genellikle sezgisi güçlü olanlar, medyumlar hemen çıkan rüyalar görürler. Örneğin insan rüyasında yıllardır rastlamadığı ahbabını görebilir. Onunla konuşabilir. Bu rüyadan kısa bir süre sonra o ahbabı karşısına çıkabilir. Buna “Gerçek Rüya” adı verilir. Böyle rüyalar görenler, dikkatli davranmalıdırlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler.
Dördüncü tür en sık rastlanılanıdır. Yani uyuyan kimse rüyasında türlü şey görür. Sabah uyandığında da bunlardan bazılarını anımsar. İşte bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey, dördüncü tür için gereklidir daha çok. Sabah uyanıldığında akılda kalan ve hatta insanı epey da etkilemiş olan rüyaları yorumlamalıdır. Yorum yaparken karamsar olmamalıdır. Her zaman iyiye yorum yapılmalıdır. Bazı rüyalar iyi sayılmazlar. Buna da üzülmemek gerekir. Çünkü rüya, insanın kendisini koruması için gereken bir uyarıda olabilir.
Beşinci tür rüya ise rüya içinde görülen rüyadır. Genellikle insan rüyasında gördüğü rüyayı da yorumlar. Bu tür rüyalara da çok dikkat etmek gerekir. Çünkü böyle rüyalarda yapılan yorumun gerçekleşme oranı çok yüksektir.
Altıncı tür rüyaların en ilginç sayılanıdır. Bu tekrarlanan rüyadır. İnsan, aynı rüyayı sık sık görür. Örneğin rüyasında daima aynı eve girdiğini, aynı sokakta durduğunu,vb. görebilir. Oysa kendisi ne o evi, nede sokağı bilmektedir. Fakat rüyada o ev, sokak, vb hiçte yabancı değildir. Veya insan devamlı olarak aynı olayı yaşayabilir. Bazı kimseler Hint Felsefesine ve Karma’ya inanmaktadırlar. Karma, insan bedeninin bir çok kez bedenlenmesidir. Yani insan öldükten sonra kısa süre sonra başka bedenle yine dünyaya gelmektedir. Karma’ya inananlar, bu tür rüyaların insanın eski yaşamıyla ilgili olduğunu ileri sürmektedirler. İnsan devamlı görmüş olduğu evde oturmuş olabilir. Oysa rüya yorumu yapanlar bunu kabul etmemektedirler. Böyle yinelenen rüyadaki şeylere dikkat etmek gerekir. Bu sayede insan bir süre sonra neyle karşılaşacağını anlayabilir.
Rüya yorumlanması
Aynı rüya farklı zaman ve yerlerde görülürse, bunun yorumu da farklı olur. Bazen aynı rüyayı değişik insanlarda görebilir, ancak her insanın ruhu ve manevi dünyayı anlayışı, yaşamı farklıdır. Bundan dolayı da yorumu özünden bir şey kaybetmese bile yorumu ve yansıması farklı olur. Zaman zaman başkaları ile ilgili rüyalar da görebiliriz; bizi hiç ilgilendirmeyen bir rüya, bir başka bir başka yakınımızı ilgilendirebilir.
Rüyaları yorumlarken tarafsız olmak, duygulara kapılmamak, karamsarlaşmamak gerekir. Bu arada rüyada sadece bir şekil veya olayı değil, her şeyi birlikte yorumlamalıdır. Rüyadaki renkler de büyük önem taşır.
Rüyada görülen bazı insanlar tanıdıksa, adlarına da dikkat edilmelidir. Bu adların anlamları da yaklaşan bir durumu haber verebilir.
Örneğin derdi, sıkıntısı olan biri rüyasında adı Necati olan birini görürse sevinmelidir. Çünkü Necati "kurtuluş" anlamına gelmektedir. Bu durumda rüyayı gören dertten, sıkıntıdan kurtulacaktır. Rüyaları tarafsızca yorumlamalı ve ayrıntıları da değerlendirmelisiniz.
Ehl-i sünnet ulemasına göre rüyalar objektif bir delil değildir.Kur’an ve sünnete ters düşmediği sürece de sadece göreni bağlar.Gerçi Kur’an’da sadık ve salih zatların gördüğü sahih rüyalara yer verilmişse de rüyalar Kur’an ve sünnet gibi üzerine hüküm bina edilecek bir esas olmadıkları için onların ahkamda esas kabul edilmeleri de doğru değildir.
Sadece şahıslar rüyadan aldıkları hakikatların meşruluğu derecesinde onları kendi hayatında uygulayabilirler.Bunda bir günah ve sorumluluk yoktur.Fakat insan bunlarla başkalarını ilzam etmeye kalkışmamalıdır.
Günümüzde özellikle- daha duygusal oldukları için-hanımlar arasında rüya ile amel etmek pek yaygın.Halbuki:
1-Rüyalarda alem-i misale ait bazı sembol ve işaretler görülür. Adet oraya ait harf ve kelimeler demek olan bu işaretler o dili bilenler tarafından tercüme edilebilir.Bazen güzel bir manayı hayal tasarruf ederek kötü bir şekilde bize gösterebildiği gibi tersine olduğu da vaki olur.
2-Rüyalar Rahmani olabildiği gibi şeytani de olabilir.Kuran “Şeytanlar dostlarına fısıldar,telkinde bulunur.” ayetiyle buna da işaret eder.Peygamberlerin gördükleri rüyalarla amel etmelerine bakıp bizlerin de rüyalarımızı delil görmemiz mantıksızdır.Çünki o kudsi zatlar ilahi koruma altındadır.Bu konuda usul-i fıkıh alimlerimizin koymuş oldukları şu ölçü çok mühimdir: “Peygamberlerin ilhamı vahyin bir kısmı olduğu için hüccettir ve bağlayıcıdır.Ama evliyanın ilhamı öyle değildir.Şeytandan kaynaklanmış ve yanıltıcı olabilir.bu yüzden onların ilhamı başkalar için hiçbir surette delil oluşturmaz.Kendileri hakkında da ancak şeriata uygun olursa bir delil teşkil eder. Muhalif olursa kendileri için de bir şey ifade etmez.
Rüyaların bağlayıcı olmaması hususunu "Diyelim ki, üzerine hac farz olan bir insan, bütün şartlar mevcut iken, sırf gördüğü bir rüyayı, hacca gitmemesi gerektiğine bir işaret şeklinde yorumlayarak, bu vecibeyi ifadan vazgeçmesi kesinlikle doğru değildir ve onun gördüğü bu rüya, onun için asla şer’i bir mesnet ve menat sayılmaz. Çünkü haccın farziyeti Kitap ve Sünnet’le tesbit edilmiştir.. Ve durumu bu şartlara uygun herkes mutlaka hac farizasını yerine getirme mecburiyetindedir. Ayrıca bu konuda mazeret kabul edilebilecek hususlar da, yine Kur’an ve Sünnet’in bir uzantısı sayılan fıkıh kitaplarında tesbit edilmiştir. Bir insan bir değil yüz defa, bunun aksine rüya görse, yine fıkıh kitaplarında tesbit edilen hükümler doğrultusunda amel etmek mecburiyetindedir.
Hele rüyaları başkalarını ilzam etmede kullanmak çok büyük bir hata ve açıkça dinin nasslarıyla savaş demektir. Bununla beraber, rüyaların mübah mes’elelerde, rüyayı görene münhasır kalmak şartıyla, yönlendirici bir fonksiyonunun olduğu da her zaman kabul edilebilir. Yine de bunun, Kur’an ve Sünnet’te içtihad edilerek çıkarılmış bir hüküm ölçüsünde ağırlığının olduğu söylenemez. Ben şahsen rüyalarla amel hususunda söylediğim bu kanaate, melekut alemiyle irtibata geçirici diğer yolları da katmak isterim.
Mesela; bir insan, temessülen Efendimiz’le görüşebilir. Farz-ı muhal, bu görüşme esnasında Efendimiz’den ona söylenenler eğer şer’i ölçülere muhalif ise, -bunu farz-ı muhal çerçevesinde dahi olsa ürpererek söylüyorum- o insan kesinlikle şer’i ölçülere ters düşen o ifadeleri tatbik edemez ve Efendimiz’le görüşmesini kendisi için delil ve hüccet sayamaz. Efendimiz misalini bilhassa arz ediyorum ki, diğerleri için de bir ölçü olabilsin.
Yani insan temessül etmiş şekilleriyle nebileri de görse, velileri de görse hüküm değişmez. Söylenenler şer’i ölçülere tatbik edilir ve davranışlar ona göre ayarlanır. Diğer taraftan melekut alemiyle irtibatını cinler vasıtasıyla da temin edenler vardır. Şunu kesin ve net bir dille ifade edeyim ki; bu yol, hiç mi hiç yol değildir. Zira, cinler insanlara kıyasla, istidat ve kabiliyet bakımından çok daha düşük varlıklardır. Bunların söylediklerinin her zaman yüzde doksan dokuzunun yalan olma ihtimali söz konusudur. Bu sebeple de onlara dayandırılarak alınacak kararlar da yüzde doksan dokuz nisbetinde hep yanlış demektir.
Günümüzde medyumluk moda haline gelmiş gibidir. Aslında medyumlar kendileri himmete muhtaç insanlardır. Onlardan fayda ummak, insanın kendi kendisini aldatmasından başka bir şey değildir.Cinler çeşitli şekil ve kılıkta görünebilme kabiliyetine sahiptirler. Bu sebeple de, bazı insanları kandırmaları her zaman söz konusudur. Nitekim bu yolla onlar, pek çok insanı kandırıp iğfal etmişlerdir. Hatta bazılarını o denli kandırmışlardır ki; bu zavallılar kendilerini mehdi, hatta peygamber zannetmişlerdir.(6)
“Biz rüya insanı değiliz. Çünkü çocuğa her zaman şekerleme verilmez, zira şeker dişleri çürütür. Halbuki insanın sıhhatli, dengeli ve temkinli beslenmesi şarttır. Aksi halde şekerde güç vardır, “beynimiz glikozla besleniyor...” vs. der yemeye devam ederseniz, ömür boyu sürecek hastalıklarla karşı karşıya kalabilirsiniz. İşte aynen bunun gibi, sizler de herşeyi rüyalara bağlar ve rüyalardan dışarıya çıkamazsanız; bir rüya adamı olarak kalır gidersiniz. “Yakaza” dediğimiz husus da aynen bunun gibidir. Mesela, ben yakazaya inanan biriyim. Bir gün, bir yerde bir zatla, gençlik dönemlerinde, hem de teşvike çok ihtiyacım olduğu bir anda, o zat birden heyecanlandı ve donuklaştı ve bana “Üstad’la falan ve filan şu anda buraya geldi” dedi. Ne dediklerini sorunca, onların mesajını söyledi. Belki ben buna inandım veya inanmadım ama işin doğrusu böyle bir müjde irademe fer verdi.
Ancak, bunlar Kitap ve Sünnet gibi teşriin gerçek kaynakları yanında hüccet ve delil sayılabilecek kriter ve kurallar değildir. Mesela, -farz-ı muhal- yakazaten Efendimiz burada bana gelse dese ki: “Sana bir tavsiyem var”, ben de:“Emrin başım-gözüm üstüne nedir ya RasulAllah!” derim. “Bak dün konuştun, bugün de konuştun ama yarın konuşma, bu işte hayır yok” dese ben biraz düşünürüm. Hem de O’ndan aldığım kriterleri kullanarak bu mevzuda yakazeten verilen emri dinlemek lazım mı, değil mi? İşte bunu düşünürüm. Şimdi benim burada konuşmam mübah bir şeydir. Konuşsam da olur, konuşmasam da. Fakat Allah Rasulü din-i mübin-i İslam’ı tebliğ etmeyi bir mükellefiyet olarak, bilen insanların sırtına yüklemiyor mu? Yine O uyulması ve hüccet alınması gereken sözlerin kendi sözleri olduğunu söylemiyor mu? Öyleyse burada ben, yakazada söyleyen Allah Rasülü’nü değil de dün hayatta iken, peygamber olarak konuşan Rasulullah’ı dinler, tebliğ ve irşad faaliyetine devam ederim. Evet, Nebiler Serveri’ne, ta’zimde bulunma, saygı gösterme başka bir mes’ele, O’nu hüccet ve delil olarak kabul etme, hayatı ve paygamberliği itibariyle O’na uymak başka bir mes’eledir. Yoksa, gerek rüya ve yakazalar, gerekse cinleri, şeytanları kullanma yolu ile -hafizanAllah- bazı ahvalde inananlar, doğru yoldan sapabilir, sapabilir ve kazanma kuşağında kaybedebilirler.
Mesela, Gulam Ahmed, böyle bir handikapın içine düşmüş ve kaybetmiştir. O Yogizmde ve Hinduizmde, ruha kendi gücünü kazandırma konusunda ileri seviyede biri olduğundan, Müslümanlığın üstünlüğünü bu yolla ortaya koyma yolunu tutmuş ve dilini gırtlağına sokup altı ay bir şey yemeden durmaya çalışmıştır. Güya o, bununla Brahmanlara, Budistlere karşı İslam’ın üstünlüğünü ortaya koymaya çalışmıştır.. çalışmış ve böyle bir yola girmiştir. Rica ederim İslam’ı anlatmanın yolu bu mudur? Ve neticede Gulam Ahmed sırasıyla “mehdiyim, imam-ı muntazarım, peygamberim” demiş ve en son hulul ve ittihada inanarak “ben Allah’ım” demiştir.
İşte, cinleri, şeytanları kullanma insanı doğru yoldan çıkartacak böyle bir inhiraftır. Evet, bu tür mes’eleleri yani rüyalarla amel etme, yakazalara güvenme, cinleri kullanma.. hep böyle çok masumane, Müslümanlık duygu ve düşünceleri içinde başlar.. başlar ama bir de bakarsınız ki şirazeden çıkmışsınız. Şimdi, çoklarının dilbeste olduğu bir misal ile biraz daha açayım:
Bize düşen şey Kitab’a ve Sünnet’e uymaktır. Mesela siz göklerde gezip dolaşsanız, zaman-üstülük içinde Efendimizle buluşsanız, Cenab-ı Hakk’ın değişik şekilde tecellileri ile baş başa kalsanız.. işte bütün bunlar, Sünnet’i yaşamanın yanında ceviz kabuğu kadar yer doldurmaz.
O halde saf Müslüman olarak kalalım, zeminde yürüyelim. “Rütbeli olmak değil, nefer olmak daha iyidir” diyelim ve insanlardan bir insan olalım. Hz. Ömer Efendimiz kendisine: “Sen Peygamberi memnun ettin. Ebu Bekir’i memnun ettin. Cennete gireceksin ve firdevsler senin otağın olacak” diyenlere acı tebessümle bakar, “şu dünyaya girdiğim gibi çıksam çok memnun olacağım” der. Ben de, şahsen bunu bulsam çok memnun olurum.
Sizler tertemiz duygularla yaşar, kılı kırk yararcasına “Kitap ve Sünnet” derseniz, “Şeriat-ı garra”nın elmas düsturlarını, akyolun prensiplerini hayat düsturu yapar yaşarsanız, Allah da sizi boş bırakmaz, velilere lütfettiğini lütfeder.
Sizin bundan sonra din adına söylenen şeylerin dışında artık alacağınız fazla bir şey kalmamıştır. Gördüğünüz rüya ve yakazalar, şevkinize medar olabilecek şekilde sizi şahlandırıyorsa onunla iktifa etmelisiniz.
3- Rüyalarda bazı zatlardan emirler aldığı,kendisine bazı görevlerin tevdi edildiği vs şeyleri ileri sürmek insanın sapıtmasına,şirazeden çıkmasına sebeb olabilir.Bir damlayken kendini derya sanabilir.Mücrimken Mehdilik iddia edebilir,Hatta peygamberlik bile..
Rüyalarla Gelen Buluşlar
Modern Atom Teorisi Nasıl Keşfedildi
Niels Bohr adlı bir yüksek okul öğrencisi genç, şöyle bir rüya görür
“Kendisi, güneşin kızgın gazlarla dolu merkezinde duruyor ve gezegenler, ince ipliklerle bağlı oldukları güneşin etrafında dönüyorlardı. Her gezegen Bohr’un yakınından geçerken bir de düdük çalıyordu. Sonra yanan gazlar soğuyup katılaştı, güneş ve gezegenler uzaklaşıp gitti ve Bohr uyandı. Bu rüya, güneş sistemi ile atom yapısı arasında bir benzerlik olduğunu gösteriyordu. Böylece, atomun ilk modern tablosu ortaya çıktı. Ortada bir çekirdek (nucleus) ile bunun etrafında dönen elektronlar... Yani modern atom teorisi, bir rüya ile başlamış oluyordu.”
Rüya Bir Başka İlim Adamının Yardımına Koşuyor
19. Asrın ortalarında ilim adamlarını hayrete düşüren bir olayın hikayesi bilim tarihinin sayfalarında yerini aldı.
Kimya ilminde büyük bir adımın atılmasına yol açan olay, Alman kimyacısı Friedrich August Kekule’nin rüyasıydı.
1850 yıllarında İngiltere’nin sisi eksik olmayan şehri Londra’da çalışmalarını sürdüren Kekule, yorgun argın laboratuarından oteline dönerken otobüste uyuyakaldı. Ve biraz sonra da rüya görmeye başladı. Rüyasında atomlar zıplayıp oynayarak karşısında dans ediyorlar, bazıları da elele verip zincir şeklinde bir halka meydana getiriyorlardı.
Arabanın fren yapmasıyla Kekule uyandı. Fakat rüyası ona çok şeyler öğretmişti. Gördüklerini formül haline getirip defterine kaydetti. Rüyadan yaralanarak ortaya attığı teori ile meşhur oldu ve kimya ilminde de büyük bir hamlenin öncülüğünü yaptı.
Aradan 15 sene geçti. Bir kış günü Kekule, çalışma odasının şöminesinde yanan odunların çıtırtısını dinlerken uyuyakaldı ve yine rüya görmeye başladı. Yine rüyasında atomların hoplayıp zıplayarak dans etmekte olduğunu ve onları birbirine kenetleyen zincirlerin de birer yılana benzediğini gördü. Sonra yılanlardan biri aniden dönerek kendi kuyruğunu ısırdı. Bu esnada da Kekule uyanıverdi.
Böylece karbon atomlarının zincirler şeklinde halkalar meydana getirebileceğini rüya sayesinde fark edebilmişti. Bunun sonucu olarak iç yapısı çözümlenemeyen benzinin yapısı anlaşıldı.
Dante ve İlahi Komedya
Dante’nin oğlu J. Alighieri, babasının meşhur “İlahi Komedya” adlı eserinin parçalarını toplarken 13 şarkısını bulamıyor. Bütün aramalar boşa çıkıyor. Bir gece rüyasında babasını beyazlar giymiş bir vaziyette görüyor. Dante’nin başında bir ışık, oğlunu hayatında iken oturduğu kendi odasına götürüyor. Eski zaman evlerinin karmakarışık dolapları ile arada kaybolmuş duran, hiç de dolap hissi vermeyen gizli bir yerde bu şarkıların durduğunu gösteriyor. Ertesi gün, rüyasında gördüğü yeri arayıp bulan Alighieri, kayıp olan 13 şarkıyı orada bulur.
Bir Operanın Bestelenişi
Richard Wagner “Tristan ve İsolde” adlı operasının çok beğenilmesi, olağanüstü bulunması ve kendisine yapılan iltifatlar karşısında samimi bir arkadaşına şu itirafta bulunur :
“-Kıymetli dostum. Bu opera benim dehamın eseri değildir. Rüyamda gördüğüm ve işittiğim sesleri uyanır uyanmaz nota ile tespit ettim. Beğendiğiniz bu müzik, rüyalarımın sesidir. Benim zavallı kafam, böyle bir harikayı asla isteyerek ve düşünerek bulamazdı.”
Yine Wagner, meşhur “Rhinegold” operasını tamamlamış fakat bir bölümünü zihninde tasarladığı gibi besteleyemediğinden rahatsız oluyordu. Nihayet bir gece uykuya dalmak üzere ilen gördüğü rüyadan faydalanarak eserini istediği şekilde tamamlamayı sonunda başardı.
Şeytan Sonatı
Modern keman yayının mucidi G. Tartini, rüyasında Şeytan’a esir olduğunu görmüştü. Gene bu rüyada Tartini şeytan ile alay etmek üzere, ona bir keman vermişti. Fakat ne görse beğenirsiniz : Şeytan en derin hayallerin bile meydana getiremeyeceği kadar güzel bir sonat çalıyordu. Tartini uyanınca bu müzikten hatırladığı kadarını yazarak, “Şeytan Sonatı’ nı meydana getirdi. Tartini bu rüya hikayesini 1766’da astronom Joseph Lalande’a anlatmıştı.
Beethoven, Mozart, Schumann ve Saint-Saens gibi ünlü kompozitörler, bestelerinin bir kısmını rüyalarında görerek notaya almışlardır.
İcat edici rüya görenler, rüyada gördükleri şeyleri ya doğrudan doğruya kullanmakta veya onlara sembolik bir anlam vermektedirler.
Şairin Rüyası
Şair Coleridge, Kubilay Han’la ilgili bir kitabı okumakta iken uykuya dalmıştı. Üç saat kadar iskemlesinde öylece uyudu ve bu sırada rüyasında 200-300 satırlık bir şiir yazdığını gördü. Bu rüyada, şiirle ilgili hayaller maddeleşmiş olarak belirmişti. Coloridge uyanır uyanmaz rüyadan hatırladığı satırları yazmaya başladı. Bu sırada bir ziyaretçi geldi., bu nedenle çalışmalarına bir saat ara vermek zorunda kaldı. Sonra rüyanın kalan kısmını yazmak istedi, fakat o satırları unutup gitmişti. İşte Kubilay şiiri böyle meydana geldi.
Korkulu Rüyanın Hayırlı Neticesi
Mühendis Elias Howe, uzun çalışmalar sonunda dikiş makinesi yapmayı başardı.
İlk yaptığı iğnelerde delik, iğnenin ortasında idi. Fakat, iğne üzerindeki deliğin uygun yere açılmayışı istenilen sonucu vermiyor, ve bunun sonucu olarak dikiş dikmek de mümkün olmuyordu. Howe, gece gündüz beynini buna yoruyor ama bir çıkış yolu bulamıyordu.
Bir gece rüyasında vahşi bir kabilenin eline esir düştüğünü gördü. Kabile reisinin önünde iğnesiz bir dikiş makinesi duruyordu.
-Elias Howe ! diye kükredi kabile reisi. Sana bu makineyi derhal tamamlamanı emrediyorum, aksi halde öleceksin!..
Zavallı Elias’ın dizlerinin bağı çözüldü, elleri titremeye başladı ve yüzünden soğuk bir ter boşandı. Düşünüyor, taşınıyor, makinenin bu parçasındaki eksikliği bir türlü gideremiyordu. Öyle gerçek gibi görünen bir rüyaydı ki, uykusunda avazı çıktığı kadar bağırdı. Esmer tenli cengaverler, onu ölüm meydanına doğru götürmeye başladılar.
İnsan boyunu aşan, yere çakılı kalın gövdeli bir kazığa sıkıca bağlanan Howe her şeyin bittiğini anladı. Kendisinin bile anlayamadığı bir takım dualar mırıldanmaya başladı.
Sonra reisin gök gürültüsünü andıran bir sesle “öldürün” dediğini duydu.
Yerli muhafızın mızrakları gövdesine saplanmak üzere havaya kalktığında,birden bir şey fark etti. Mızrakların ucunda bulunan göz şeklindeki delikler, düşünüp de bir türlü keşfine eremediği dikiş iğnesinin ta kendisiydi. Mızraklar tam göğsüne saplanırken uyandı.
Hemen laboratuarına koşan Howe, böylece rüyası sayesinde dikiş iğnesini de bulmuş ve makinesini çalıştırmıştı.
Dickens’in Habercisi
Ünlü yazar Charles Dickens’ın gördüğü bir rüya da ilginç rüya örnekleri arasındadır. Dickens rüyasını şöyle anlatıyor:
“Rüyamda, sırtında kırmızı bir şal olan bir hanım gördüm. Arkasını dönmüştü. Bana doğru döndüğünde onu tanımadığımın farkına vardım. ‘Ben Bayan Napier’im dedi’. Ertesi sabah uyandığımda giyinirken bu saçma rüyayı düşündüm. Çok belirgin ancak hiçbir anlamı olmayan bir rüyaydı. Neden Bayan Napier? Ömrümde Bayan Napier diye birini hiç tanımamıştım. O gece kütüphanede kitap okudum. Az sonra Bayan Boyle ve ağabeyi geldiler. Yanlarında kırmızı şallı genç bir bayan vardı. Onu bana Bayan Napier olarak tanıttılar.” Dickens’ın anlattığı türden rüyaların genelde çok belirgin olarak kendilerine özgü bir yanı vardır.
Bilimsel tarif
Biyoloji süratle gelişirken rüyaları bilinç altındaki beyin olaylarına bağladı. Ne var ki, rüyaların zamanı aşan farklılıkları kimsenin gözünden kaçmış değildir. İstisna denerek uzun süre konuya ters açıdan bakıldı. Ünlü bir bilim adamı "Fizik ve Biyolojide istisna olmaz. Tek bir olayın bile açıklanması gerekir." hükmü ile metafizik olaylara bilimsel bir kapı ayarladı. Rüyalar metafizik bir olaydır. İç dünyamızdan doğar. Zaman ötesi nitelikleri ile birlikte bilinç altına yansıyarak bize ulaşır. Bu arada bilincin ve şuur altının şekillenme ve fotoğraflarına bürünür. Zaten eski psikiyatrislerin rüyaları bilinç altı diye nitelendirmesi onların bu özelliklerinden gelir. Hatta iç dünyadan gelen rüya olayının bilinç altında doğmaz. İçimizdeki ben den bize gelen mesajlardır. Bunun önemli delilleri vardır.
1. Rüyalar çok kısa sürede görülür. Uyandığımız zaman 15 - 20 dakika anlattığımız rüya bilimsel olarak ispatlanmıştır ki, bir kaç saniyede görülmüştür. İç dünyadaki kişiliğimizin madde ötesi olması sebebi ile rüyalarda zaman ötesinde ceyran eder. Birkaç saniyelik süre rüyanın şuur altına, oradan bilince geçmesi süresidir. Yoksa rüyada zaman sıfırdır.
2. Rüyalarda bir iç spiker vardır. Gördüğümüz bir rüyayı anlatırken "Bir şehre gitmiştim. Orası filanca şehirmiş. Bir kimse gördüm o filanca imiş." dediğimiz zaman bu bilgiyi bize birinin görünmeden söylediğini fark ederiz. İşte bu spiker iç dünyamızdaki ben, asıl kişiliğimizdir.
3. Rüyalar bazen açıkça bazen üstü kapalı olaylara bürünmüş olarak geleceği haber vermektedir. Bilim tarihinde ve günlük hayatımızda geleceği olduğu gibi gösteren rüyalara sık rastlanmıştır. Bilim tarihine geçen bu tarz ünlü bir rüya Abraham Linkol' ün rüyasıdır.
Bazı rüyalar açık değildir şekillere bürünmüş gizlenmiştir. Bu rüyanın şuur altından geçerken aldığı fotoğraflardan meydana gelen karışık bir şekildir. Rüya yorumu bu karışık şekillerin analizi anlamını taşımaktadır. Gelecekten haber veren içimizdeki öz varlığımız, ölümsüz olan madde ötesi yanımızdır.
İslami Literatür Göre Rüya Nedir?
Rüya kelimesi raa fiilinden gelmektedir. Raa demek yani görmek . Bildiğiniz gibi görmenin Kuran ‘da değişik manaları vardır.
1. Normal yanıkken görmek
2. Bilmek. Yani görmek fiili bilmek anlamında kullanılmıştır. Çünkü bilmenin en güzel yolu görmektir. Kuran’da ki görme fiili en çok bu manada kullanılmıştır.
3. Rüya da ve ya uyanıkken hangisi olduğu belli olmayan görmek.
4. Görüş beyan etmek manasında olan raa fiili
5.Rüyada görmek .
Rüyanın bu 4 anlamıyla ilgili Kuran ‘da ayetler var . Şimdi biz burada bu ayetleri inceleyeceğiz
1. Normal yanıkken görmek manasında olan ayetler:
.Enam süresi 76-77-78
Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. “İşte Rabbim!” dedi. Yıldız batınca da, “Ben öyle batanları sevmem” dedi.
Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi. Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi.
Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (kavmine dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım
Yusuf süresi 28
Kadının kocası Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”
Kasas süresi 29-30-31-32-
Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tur tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, “Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm”dedi.
Musa, ateşin yanına gelince, o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz ben, evet, ben alemlerin Rabbi olan Allah’ım.”
“Değneğini (yere) at.” (Musa, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.”
“Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, Firavun ve ileri gelen adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir kavimdirler.”
Enbiya süresi
36. İnkar edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. “Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?” derler. Halbuki kendileri Rahman’ın kitabını inkar ediyorlar.
37. İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır. Size yakında ayetlerimi göstereceğim Şimdi acele etmeyin.
Evet işte gördüğünüz gibi bütün bu zikrettiğimiz ayetlerde raa uyanıkken görmek anlamındadır.Hz. Musa as’ın asası yılan şekline dönüşmüş ve Hz. Musa onu uyanık ve gerçek manada görmüş. Mısırlı kadınlar hz. Yusuf’u uyanık ve gerçek manada görmüşler. Ve Hz. İbrahim Yıldızlara bakmış , Güneşe bakmış ve aya bakmış uyanık bir şekilde iki gözüyle görmüş . Şimdi bilmek manasına gelen görme fiilini işleyeceğiz.
Görme Fiili Bilmek
2. Bilmek. Yani görmek fiili bilmek anlamında kullanılmıştır. Çünkü bilmenin en güzel yolu görmektir.İşte Kuran’da ki görme fiilinin bilmek manasında kullanıldığı ayetler :
Fatır süresi 8
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.
İsra süresi
62. Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.”
Enam süresi 40- 46-47-74
(Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın).
De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilah kimmiş?” Bak, biz ayetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar?
De ki: “Ne dersiniz, Allah’ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, zalimler toplumundan başkası mı helak edilecek?”
Hani İbrahim, babası Azer’e, “Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti.
Fil süresi
1 Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?
Tekasür süresi
3. Hayır; ileride bileceksiniz!
4. Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!
5. Hayır, kesin olarak bir bilseniz..
Evet işte gördüğünüz gibi bütün bu ayetlerde görmek fiili bilmek anlamında kullanılmıştır. Bunun örneklri daha çok ayette görülmektedir. Ancak biz bu ayetlerle yetineceğiz. Çünkü bu kadar delil yeterde artarda. Şimdi
Rüya da ve ya uyanıkken hangisi olduğu belli olmayan görmek fiilini inceliyoruz:
3. Rüya da ve ya uyanıkken hangisi olduğu belli olmayan görmek fiili . işte bu konuda ki ayetler
Necm süresi
11.Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.
12.(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
13. Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (asli suretiyle) görmüştü.
14. Sidretü’l-Münteha’nın yanında
15. Me’va cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.
16. O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.
17.Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
18. Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü.
İsra süresi
1. Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Yorum: İsra ve Mirac, Peygamberimizin mucizelerindendir. Hicretten bir buçuk yıl kadar önce vuku bulmuştur. Hz. Peygamber, bir gece Kabe’nin çevresinde uyku ile uyanıklılık arası bir durumda iken Cebrail gelmiş, onu Burak adlı, -bizce mahiyeti bilinmeyen- bir binite bindirerek, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltmiş “Sidretü’l-Münteha” denilen en üst makama ulaştırmıştır. Hz. Peygamber, bu makamı da geçerek Cenab-ı Hakk’ın huzuruna erişmiştir. Mucizeler, tabiat kanunlarının dışında cereyan eden harikulade olaylardır. Bu sebeple, onları akli ölçüler içinde değerlendirmek doğru olmaz
Evet işte gördüğünüz gibi bu ayetlerde raa fiili kullanılmıştır fakat uyanık dünya gözüyle görmek mi yoksa rüyada görmek mi bu iki görüşüde savunan alimler vardır. Çünkü bu ayetler miraç hadisesi hakkındadır . bazı alimlere göre Peygamberimiz as miraca ruhuyla bedeniyle çıkmıştır. Bu alimler görmek fiilini uyanık bir şekilde fiziki gözle görme anlamına yorumlamışlardır.Bazı alimlerde bu ayetlerdeki görme fiilini ruyada görmek anlamına yorumlamışlardırki ondan hareket ederek miraç olayının bir rüya olduğunu söylemişlerdir. Şimdi Görüş beyan etmek manasında olan raa fiilini işleyeceğiz.
4. Görüş beyan etmek manasında olan raa fiili .İşte bu anlamdaki ayetler:
Araf süresi 149
İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler.
Hüd süresi
28. Nuh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şayet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş de siz ona karşı kör kalmışsanız, onu istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?”
29. “Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükafatım ancak Allah’a aittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”
82,83. (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.
Evet işte gördüğünüz gibi bütün bu ayetlerde Raa fiili görüş beyan etmek manasındadır. Çünkü bu ayetlerde şöyle diyor. Yani ben böyle görüyorum. Yani benim sizin hakkınızda ki görüşüm budur.Şimdi görmek fiilinin rüyada görmek manasında kullanıldığı ayetleri işleyeceğiz. Sonra geniş bir şekilde bu rüyaları açıklayacağız.iştegörme fiilinin rüyada görme manasında olan bir ayet :
Yusuf süresi 4
Hani Yusuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.
Evet işte gördüğünüz gibi raa fiili bu ayette rüyada görme anlamında kullanılmıştır. Demek ki fiili görme fiili Kuran’da rüyada görme anlamında kullanılmaktadır. Zaten biz bu kitapta bu konuyu geniş geniş açıklayacağız.
Onun için bu bölümde bu kadarıyla yetiniyoruz.
İşte Rüya nedir? Sorusunun cevabını şimdi veriyoruz. Rüya insan yatarken ruhun bir kısmının bedenden çıkıp ruhlar alemine gidip orada bazı şeyleri görüp geri gelmesidir.
Şimdi 2. bölüme geçiyoruz ve geniş açıklama yapıyoruz. İşte 2. bölümde rüyanın geniş açıklamaları:
2.BÖLÜM
Rüyalar Rüya uyuduğumuzda ruhumuzun bir kısmı tamamı değil bedenden ayrılıp ruhlar alemine gidip orada seyrü sülük etmesidir. Ruhlar alemi veya başka bir tabirle İsrafilin surunda bütün ruhlar vardır. Yani ölmüşlerin ruhu ve daha dünyaya gelmemişlerin ruhu hepsi mevcuttur. Dolayısıyla ruhlar aleminde gördüklerimiz geçmişle ilgili ola bileceği gibi gelecek ilgilide ola bilir. Çünkü ruhlar aleminde hem geçmiş hemde gelecek ilmiyle ilgili bilgiler var. Bu uyku hali ve rüya aslında ölümün bir kardeşidir. Ve ölüm rüyayla tanına bilir hatta imamı gazali Kabir azabını rüya sayesinde açıklamıştır. İşte kabir azabı hakkında ki soru ve cevap:
Soru: İslam dini inancına göre ölen insan için kabir azabı vardır. Halbuki ölen kişinin cesetine baktığımızda o kişinin cesedinin üzerinde hiçbir azap izi görmüyoruz. Bu nasıl oluyor, bu mümkün müdür ve bunun bir örneği var mıdır?
Cevap:Evet, ölen kişi kabir azabini görür fakat biz cesedine baktigimizda herhangi bir azab eserini göremeyiz. Çünkü azab gören o kişinin ruhudur. Cesedin azabiysa çürümesidir. Ancak ceset ve ruh arasidaki ilişki nasil ki bir ayna güneşin işinlarini bir yere yansittigi zaman az da olsa o yere bir güneş sicakligini veriyorsa ruhun azabi ve sevinci de aynen böyle cesede yansimaktadir. Bunun örnegi, nasil ki bir kişi yanimizda yatarken azab görüyor olsa uykusunda O’na baktigimizda ruhunun bundan nasil bir azap çektigini göremeyiz. Işte aynen böyle ölen kişinin ruhunun azabini da göremeyiz. Çünkü uyku da ölümün kardeşidir. Mesela rüyada bir kişinin kolu koparılırken o esnada cesedine baktigimizda kolunda hiçbir kopma eseri göremeyiz. Ancak nasil ki güneşin işinini bir yere yansıyan ayna o işini verdigi yere biraz da olsa tesir ediyor. Ruhun azabi da cesede o şekilde bir hararet sıcaklık verir. Mesela kötü rüyalar gördügümüzde uyandigimizda genellikle terledigimizi görürüz, ama ruhun zevki cesede daha fazla yansır. Mesela rüyada cinsel ilişkiye girildiginde uyaninca onun eseri olan su görülür ilişkiye giren ruhtur ama ceset de o zevkten payını alır. Ruhun azabından ceset o kadar paydar olmaz. Örnekten anlaşıldığı gibi.
Zaten Kuran’da enam süresinde ölüm için kullanılan tevvefa kelimesi uyku kullanılmıştır. Yani uyku , rüya ölümün başka bir boyutudur. İşte o ayet, Türkçe okunuşu ve muhtelif tefsirlerde ki meali :
(Enam Suresi 60. ayet)
وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَى أَجَلٌ مُّسَمًّى ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Okunuş |
Ve hüvellezi yeteveffaküm bil leyli ve ya'lemü ma cerahtüm bin nehari sümme yeb'asüküm fihi li yukda ecelüm müsemma sümme ileyhi merciuküm sümme yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun |
Diyanet Açıklamalı |
Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir. |
Diyanet Vakfı |
Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir. |
Elmalılı Orijinal |
O odur ki sizleri geceleyin kendinizden geçirir alır, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilir tutar, sonra sizi onun içinde ba'seder ki mukadder olan bir ecel tamamlansın, sonra onadır yine nihayet dönümünüz, sonra size haber verecek neler işliyordunuz |
Elmalılı Sade. 1 |
O'dur sizleri geceleyin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilen, sonra belirlenmiş olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansın diye gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran. Sonra O'nadır yine dönüşünüz. Sonra size neler yaptığınızı haber verecektir. |
Elmalılı Sade. 2 |
Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm anı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir. |
Ö. N. Bilmen |
Ve O, o Zat-i Kibriya'dır ki, sizleri geceleyin uykuya daldırır ve gündüzün ne kazandığınızı bilir. Sonra ondan gündüzün uyandırır. Ta ki mukadder olan ecel nihayete ersin. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra size ne işler yapar olduğunuzu haber verecektir. |
S. Ateş |
O'dur ki, geceleyin sizi öldürür (gibi uyutur), gündüzün ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş süre geçirilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır; sonra (O, dünyada) yaptıklarınızı size haber verecektir. |
Tefhimü-l Kuran |
Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir. |
Fizilalil Kuran |
Sizi geceleyin öldüren ve gündüzleyin neler yaptığını bilen O'dur. Sonra O sizi gündüzleyin diriltir, belirli hayat süreniz dolsun diye, sonra O'nun huzuruna döneceksiniz de O yapmış olduklarınızı size haber verecektir. |
İ. Kesir |
O'dur, geceleyin sizi kendinizden geçiren. Gündüzün de ne yaptığınızı bilir. Sonra sizi oraya geri dönderir ki, belirli bir ecelin hükmü yerine gelsin. Sonra sizin dönüşünüz O'nadır. Sonra da ne yaptığınızı size haber verecektir. |
Mevdudi |
Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir. |
Evet işte gördüğünüz gibi bu muhtelif tefsirlerin hepsinde aynı manaya gelen ibareler vardır. Ve yukarıda gördüğünüz gibi bu muhtelif tefsirlerin hepsinde de ölüm için kullanılan tevvvefa kelimesinin uyku hali için kullanıldığı beyan edilmiştir. Şimdi Kuran ‘da ki Rüyalar bölümüne geçiyoruz.
Kuran-ı Kerim’”de Rüya Ayetleri
Kuran’da 5 rüyadan bahsedilmektedir. Ve her bir rüyanın ayrı bir kategorisi ve boyutu vardır. Kuran ‘da ki bu Rüyaların 3 ‘ ü Peygamberlerin b iri bir kralın diğeri iki vatandaşın rüyasıdır. Biz bu kitapta rüyaların bu beş kategorisini açıklayacağız. Ve bir çok mealden alıntı yaparak konuyu zenginleştireceğiz. Rüyanın 1. kısmı Hz. Yusuf (a.s.) ’ın rüyası yani onun gördüğü rüya ve o rüya kategorisine giren rüyalar. Rüya ilmini Allah Yusuf (a.s.) ’a vrmiş. Zaten rüya denilince akla ilk gelen isim Hz.Yusuf (a.s.) ’dır.
1. Hz.Yusuf (a.s’ın) Rüyası Konusu
Hz.Yusuf (a.s.) ’ın rüyası gelecekte olacak bir olayın tevilinin görülmesidir. Çünkü Yusuf (a.s.) rüyada 11 yıldız , ay ve güneşin kendisine saygı için eğildiklerini görmüş . Ve aradan yıllar geçmiş Hz.Yusuf (a.s.) Mısır hükümdarı olmuş 11 kardeşi .annsi ve babası ona saygı için önünde eğilmişler. Yani her bir yıldız bir kardeş ve annesi güneş, babası ay olarak rüyasında kendisine temsil etmiş. Şimdi biz burada konuyla ilgili ayetleri açıklayacağız ve değişik muhtelif mealleri de yan yana getirerek konuyu zenginleştireceğiz.
İşte Hz.Yusuf (a.s.) ’ın rüyasıyla ilgili ayetler ve o ayetlerin Türkçe okunuşu ve muhtelif tefsirlerde ki mealleri:
(Yusuf suresi 4. ayet)
إِذْ قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ
Okunuş |
İz kale yusüfü li ebihi ya ebeti inni raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidin |
Diyanet Açıklamalı |
Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm. |
Diyanet Vakfı |
Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm. |
Elmalılı Orijinal |
Bir vakıt Yusüf babasına, babacığım dedi: ben ru'yada on bir yıldızla Güneşi ve Kameri gördüm, gördüm onları ki bana secde ediyorlar |
Elmalılı Sade. 1 |
Bir vakit Yusuf babasına: «Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlar.''dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: «Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm.» |
Ö. N. Bilmen |
Bir vakit ki, Yusuf babasına demişti: «Ey pederim! Muhakkak ben (rüyamda) onbir yıldız ile güneşi ve kameri gördüm, onları gördüm ki benim için secde edicilerdir.» |
S. Ateş |
Hani bir zaman Yusuf, babasına: "Babacığım demişti, ben (rü'yada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm, bunların bana secde ettiklerini gördüm." demişti. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani Yusuf babasına: «Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) onbir yıldız, güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde etmektelerken gördüm» demişti. |
Fizilalil Kuran |
Hani Yusuf babasına «Babacığım; ben rüyamda onbir yıldızın, güneşin ve ayın önümde secde ettiklerini gördüm» dedi. |
İ. Kesir |
Hani Yusuf babasına demişti ki: Babacığım, rüyamda on bir yıldızla, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde etmektedirler. |
Mevdudi |
Hani Yusuf babasına: «Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) onbir yıldız, güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde etmektelerken gördüm» demişti. |
A. Gölpınarlı |
Bir zaman Yusuf, babasına babacığım demişti, ben onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm, bir de baktım ki onlar, bana secde ediyorlar. |
(Yusuf Suresi 5. ayet)
قَالَ يَا بُنَيَّ لاَ تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَى إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْدًا إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلإِنسَانِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
Okunuş |
Kale ya büneyye la taksus rü'yake ala ihvetike fe yekidu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübin |
Diyanet Açıklamalı |
(Babası:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır. |
Diyanet Vakfı |
(Babası:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır. |
Elmalılı Orijinal |
Yavrum! Dedi: ru'yanı biraderlerine anlatma sonra sana bir tuzak kurarlar, çünkü Şeytan insana belli bir düşmandır |
Elmalılı Sade. 1 |
Babası: «Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan, insana belli bir düşmandır. |
Elmalılı Sade. 2 |
(Babası) «Yavrucuğum! «dedi, «rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır.» |
Ö. N. Bilmen |
(Pederi) Dedi ki: «Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine haber verme. Sonra senin için bir hilede bulunurlar. Şüphe yok ki, şeytan insan için apaçık bir düşmandır.» |
S. Ateş |
(Babası Ya'kub): "Yavrum, dedi, rü'yanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır! |
Tefhimü-l Kuran |
(Babası) Demişti ki: «Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa onlar sana bir tuzak düzenlerler. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.» |
Fizilalil Kuran |
Babası ona dedi ki; «Yavrum bu rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açık bir düşmanıdır. |
İ. Kesir |
Dedi ki: Oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır. |
Mevdudi |
(Babası) Demişti ki: «Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa onlar sana bir tuzak düzenlerler. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.» |
A. Gölpınarlı |
Babası, oğulcağızım demişti, rüyanı kardeşlerine söyleme, sana bir düzen kurarlar sonra. Şüphe yok ki Şeytan, insanlara apaçık bir düşmandır. |
(Yusuf Suresi 6. ayet)
وَكَذَلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلَى آلِ يَعْقُوبَ كَمَا أَتَمَّهَا عَلَى أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Okunuş |
Ve kezalike yectebike rabbüke ve yüallimüke min te'vilil ehadisi ve yütimmü ni'metehu aleyke ve ala ali ya'kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahime ishak inne rabbeke alimün hakim |
Diyanet Açıklamalı |
İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. |
Diyanet Vakfı |
İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Ya'kub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir. |
Elmalılı Orijinal |
Ve işte öyle, rabbın seni seçecek ve sana ehadisin te'vilinden ılimler öğretecek, hem sana hem ali Ya'kuba ni'metini bundan evvel ataların İbrahim ve İshaka tamamladığı gibi tamamlıyacak, şüphe yok ki rabbın alimdir, hakimdir. |
Elmalılı Sade. 1 |
İşte böyle. Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumuna ait bilgiler öğretecek ve hem sana ve hem de Ya'kub soyuna, bundan önce ataların İbrahim ve İshak' a tamamladığı gibi nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ve işte böyle, Rabbin seni seçecek ve sana rüya tabirinden bilgiler öğretecek. Bundan önce ataların İbrahim'e ve İshak'a tamamladığı gibi, nimetini hem sana, hem de Yakup soyuna tamamlayacaktır. Muhakkak ki, Rabbin alimdir, hakimdir.» |
Ö. N. Bilmen |
Andolsun ki, Yusuf'ta ve kardeşlerinde sual edenler için bir nice ibretler var idi. |
S. Ateş |
Böyece Rabbin seni seçecek ve sana düşlerin yorumundan bir parça öğretecek, sana ve Ya'kub soyuna ni'metini tamamlayacaktır; nasıl ki daha önce ataların İbrahim'e ve İshak'a da ni'metini tamamlamıştı. Şüphesiz Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." |
Tefhimü-l Kuran |
«Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Hiç şüphe yok, senin Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.» |
Fizilalil Kuran |
Tıpkı rüyanda gördüğün gibi Rabbin seni peygamber olarak seçecek, sana olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ile İshak'a yönelik nimetini nasıl tamama erdirdi ise, sana ve Yakub'un soyuna yönelik nimetini de tamama erdirecektir. Hiç kuşkusuz Rabbin herşeyi bilir ve her işi yerinde yapar. |
İ. Kesir |
Rabbın seni böylece beğenip seçecek, sana rüyaların yorumlanmasına dair bilgi verecek ve daha önce ataların İbrahim'e ve İshak'a nimetlerini tamamladığı gibi, sana ve Ya'kup hanedanına da tamamlayacaktır. Muhakkak ki Rabbın, Alim'dir, Hakim'dir. |
Mevdudi |
«Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Hiç şüphe yok, senin Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.» |
A. Gölpınarlı |
Böylece Rabbin, seni seçecek ve rüyalara ait tabirleri öğretecek sana. Ve bundan önceki ataların İbrahim'e ve İshak'a nasıl nimetlerini tam olarak ihsan ettiyse sana ve Yakup soyuna da nimetlerini tam olarak ihsan edecek. Şüphe yok ki Rabbin, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
(Yusuf Suresi 7. ayet)
لَّقَدْ كَانَ فِي يُوسُفَ وَإِخْوَتِهِ آيَاتٌ لِّلسَّائِلِينَ
Okunuş |
Le kad kane fi yusüfe ihvetihi ayatül lis sailin |
Diyanet Açıklamalı |
Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır. |
Diyanet Vakfı |
Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır. |
Elmalılı Orijinal |
Şanım hakkı için Yusüf ve biraderlerinde soranlara ıbret olacak ayetler oldu |
Elmalılı Sade. 1 |
Yüceliğim hakkı için Yusuf ve kardeşlerinde soranlara ibret olacak deliller vardı. |
Elmalılı Sade. 2 |
Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında soranlara ibret alacak ayetler vardır. |
Ö. N. Bilmen |
O vakit ki, demişlerdi: «Elbette Yusuf ile kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Halbuki, biz birbirine bağlı kuvvetli bir cema-atiz. Şüphe yok ki bizim babamız, elbette apaçık bir hata içindedir.» |
S. Ateş |
Andolsun, Yusuf ve kardeşlerin(in kıssaların)da, soranlar için ibretler vardır: |
Tefhimü-l Kuran |
Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. |
Fizilalil Kuran |
Yusuf ile kardeşleri olayında, bu olayın içyüzünü irdeleyenlerin alacağı birçok ibret dersleri vardır. |
İ. Kesir |
Andolsun ki; Yusuf'da ve kardeşlerinde, soranlar için nice ayetler vardır. |
Mevdudi |
Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. |
A. Gölpınarlı |
Andolsun ki Yusuf'la kardeşlerine ait vakalarda soranlar için nice ibretler var. |
Açıklama : Evet işte gördüğünüz gibi bütün muhtelif meallerde Yusuf peygamberin rüyası hep aynı terceme edilmiştir . Ve babası ona rüyanı kardeşlerine anlatma demiş . Çünkü sana kıskınçlıklarından dolayı bir fenalık yapa bilirler. Demek ki rüyaların bir geçeklik payı vardır. Ve rüyalar boş bir şey değildir. Eğer boş olsaydı Yakup as. oğlu Yusuf as’ a rüyanı kardeşlerine anlatma demezdi . Rüyadır deyip geçerdi ve o rüyadan Yusuf as’ın gelecekte rüyaların tevili ilmine muttali olacağını bilmezdi . Ama o rüyadan Yusuf As’ın gelecekte rüya ilmine vakfı olacağını babası analdı.
Demek ki hiç kimse rüyaların gerçeklikle alakası yoktur demesin Rüyalar gerçek alemle alakası vardır. Ve rüyaların çok drin manaları varıdır. Şimdi bu Yusuf as’ın rüyasının manasının çıktığını beyan eden ayetleri ve oayetlerin okunuşunu ve muhtelif tefsirlerde ki yorumları açıklıyoruz. İşte o ayetler ve muhtelif tefsirled ki yorumu ve Türkçe okunuşları:
(Yusuf suresi 100. ayet)
وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّواْ لَهُ سُجَّدًا وَقَالَ يَا أَبَتِ هَـذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا وَقَدْ أَحْسَنَ بَي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ وَجَاء بِكُم مِّنَ الْبَدْوِ مِن بَعْدِ أَن نَّزغَ الشَّيْطَانُ بَيْنِي وَبَيْنَ إِخْوَتِي إِنَّ رَبِّي لَطِيفٌ لِّمَا يَشَاء إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Okunuş |
Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te'vilü rü'yaye min kablü kad cealeha ribbi hakka ve kad ahsene bi iz ahraceni mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba'di en nezeğaş şeytanü beyni ve beyne ihveti inne rabbi latiyfül lima yeşa' innehu hüvel alimül hakim |
Diyanet Açıklamalı |
Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: "Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir." |
Diyanet Vakfı |
Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: «Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.» |
Elmalılı Orijinal |
Ve ebeveynini taht üzerine çıkardı, hepsi onun için secdeye kapandılar, ve ey babacığım, dedi: işte bundan evvelki ru'yamın te'vili bu, hakikatten rabbım, onu hak kıldı, hakikaten bana ihsan buyurdu çünkü beni zındandan çıkardı ve size badiyeden getirdi, Şeytan benimle biraderlerimin arasını dürtüşdürdükten sonra, hakikat rabbım meşiyyetinde latif, hakikat bu, o, öyle alim, öyle hakim |
Elmalılı Sade. 1 |
Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. Yusuf da: «Ey babacığım, işte bundan önceki rüyamın yorumu bu; gerçekten Rabbim onu gerçekleştirdi, cidden bana iyilikte bulundu;çünkü beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüştürdükten (bozduktan) sonra sizi çölden buraya getirdi. Gerçekten Rabbim, dilediği şey için aldığı tedbirde çok hoş davranır. Gerçek şu ki, O, herşeyi çok iyi bilen, her yaptığın bir hikmete göre yapandır! |
Elmalılı Sade. 2 |
Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine Yusuf dedi ki: «İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır. Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan eder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve babası ile anasını yüksek bir taht üzerine kaldırdı ve onun için hepsi secdeye kapandılar ve dedi ki: «Ey pederim! İşte bu, evvelce görmüş olduğum rüyamın te'vilidir. Onu Rabbim vakıa mutabık kıldı ve muhakkak ki, bana ihsanda bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı ve sizi çölden getirdi, benim ile kardeşlerimin arasını şeytan bozduktan sonra. Şüphe yok ki, Rabbim dilediği şey için pek latif tedbir sahibidir. Muhakkak ki alim, hakim olan O'dur O. |
S. Ateş |
Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (önünde saygı ile eğildiler. Yusuf): "Babacığım, dedi, işte bu, önceden (gördüğüm) rü'yanın yorumudur. Rabbim onu gerçek yaptı, bana iyilik etti; zira şeytan, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra O, beni zindandan çıkardı, sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabbim dilediği şeyi çok ince düzenler. O, (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır." |
Tefhimü-l Kuran |
Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: «Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan O'dur.» |
Fizilalil Kuran |
Ana- babasını makam koltuğuna oturttu, bu arada hep birlikte önünde secdeye kapandılar. Bunun üzerine Hz. Yusuf, babasına dedi ki; «Babacığım, bu olay, bir zamanlar gördüğüm rüyanın somut yorumudur, Rabbim o rüyayı gerçeğe dönüştürdü. Ayrıca beni hapisten çıkararak ve şeytanın kışkırtması sonucunda kardeşlerimle aramın açılmasından sonra sizleri çöl ortasından kaldırıp yanıma getirerek bana lütufta bulundu. Hiç kuşkusuz Rabbim dilediklerine karşı lütufkar davranır. O her şeyi bilen ve her yaptığını yerinde yapandır.» |
İ. Kesir |
Ana-babasını tahtın üzerine çıkarıp oturttu. Hepsi onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: Babacığım; işte bu; vaktiyle gördüğüm rüyanın gerçekleşmesidir. Doğrusu Rabbım, onu gerçekleştirdi ve bana ihsan etti de; şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkardı ve sizi çölden getirdi. Muhakkak ki Rabbım, dilediğine lütufkardır. Muhakkak ki O'dur O, Hakim, Alim. |
Mevdudi |
Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: «Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan O'dur.» |
A. Gölpınarlı |
Anasıyla babasını tahta çıkartıp oturttu ve hepsi de ona karşı secdeye kapandılar. Babacığım dedi, evvelce gördüğüm rüya, bu işte, Rabbim onu gerçekleştirdi ve beni zindandan çıkararak lutfetti bana; Şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra da sizi çölden getirdi. Şüphe yok ki Rabbim, dilediği şeyi tedbir edip lütfüyle meydana getirir; şüphe yok ki o her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
(Yusuf suresi 100. ayet)
رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Okunuş |
Rabbi kad ateyteni minel mülki ve allemteni min te'vilil ehadis fatiras semavati vel erdi ente veliyyi fid dünya vel ahirah teveffeni müslimev ve elhikni bis salihiyn |
Diyanet Açıklamalı |
"Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!" |
Diyanet Vakfı |
«Ey Rabbim! Mülkten bana (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!» |
Elmalılı Orijinal |
Yarab, sen bana mülkten bir nasıb verdin ve bana elhadisin te'vilinden bir ılim öğretdin, Gökleri, yeri yaradan rabbim!: Benim Dünya ve Ahırette veliym sensin beni müslim olarak al ve beni salihine ilhak buyur |
Elmalılı Sade. 1 |
Ey Rabbim, Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!» |
Ö. N. Bilmen |
«Yarabbi! Muhakkak ki, Sen bana mülkten verdin ve hadiselerin bir kısım te'vilini bana öğrettin. Ey göklerin ve yerin Halıkı! Benim dünyada da ahirette de veliyy-i nimetim Sen'sin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihlere kavuştur.!» |
S. Ateş |
"Rabbim, bana bir parça mülk verdin ve bana düşlerin yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! dünyada da, ahirette de benim yarim sensin! Beni müslüman olarak öldür ve beni iyilere kat!" |
Tefhimü-l Kuran |
«Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan da (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada da, ahirette de benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salih olanların arasına kat.» |
Fizilalil Kuran |
Rabbim, sen bana egemenlikten pay verdin, beni olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler ile donattın. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Gerek dünyada, gerek ahirette tek dayanağım sensin; canımı müslüman olarak al ve beni iyi kulların arasına kat.» |
İ. Kesir |
Rabbım; bana Sen mülk verdin ve sözlerin te'vilini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı; Sen, dünyada da, ahirette de benim velimsin. Müslüman olarak canımı al. Ve beni salihlere kat. |
Mevdudi |
«Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan da (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada da, ahirette de benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salih olanların arasına kat.» |
A. Gölpınarlı |
Rabbim, sen bana saltanat ihsan ettin ve rüya yormasını bellettin. Ey gökleri ve yeryüzünü yaratan, sensin benim dostum, yardımcım dünyada da, ahirette de, beni Müslüman olarak öldür ve düzgün, iyi kullarına kat beni. |
(Yusuf suresi 102. ayet)
ذَلِكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُواْ أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ
Okunuş |
Zalike min embail ğaybi nuhiyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun |
Diyanet Açıklamalı |
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin). |
Diyanet Vakfı |
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin). |
Elmalılı Orijinal |
Bu işte, gayb haberlerinden, sana onu vahy ile bildiriyoruz, yoksa onlar işlerine karar verip mekir yaparlarken sen yanlarında değildin |
Elmalılı Sade. 1 |
İşte bu gayb haberlerindendir ki sana onu vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin. |
Elmalılı Sade. 2 |
İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin. |
Ö. N. Bilmen |
İşte bu, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Halbuki sen onların yanlarında değildin, o zaman ki, onlar işlerini yapmaya toplanmışlar ve onlar hile yapar bulunmuşlardı. |
S. Ateş |
(Ey Muhammed) bu (anlatılanlar), sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onlar kararlarnı verip tuzak kurarlarken sen yanlarında değildin. |
Tefhimü-l Kuran |
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. |
Fizilalil Kuran |
Ey Muhammed! Bu anlatılanlar, gayba ilişkin haberlerdir, onları sana vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa Hz. Yakub'un oğulları, biraraya gelerek kardeşlerinin tuzak kurmayı kararlaştırdıkları sırada sen yanlarında değildin. |
İ. Kesir |
Bunlar gayb haberlerindendir ki, sana vahyediyoruz. Onlar, elbirliği edip düzen kurdukları zaman; sen, orada değildin. |
Mevdudi |
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. |
A. Gölpınarlı |
İşte bu, gaibe ait haberlerdendir ki sana vahyetmedeyiz. Düzene girişerek yapacakları işi kararlaştırdıkları zaman yanlarında değildin ya. |
Hulasa Evet işte gördüğünüz gibi Yusuf as’ın rüyada gördüğü 11 yıldız 11 kardeşi ve güneş annesi ve ay da babasıymış .
100 ve 101 . ayetler 3, 4, 5, ve 6. ayetlerin tercümesi olmuş . Yani Kuran ‘da ki bir ayeti başka bir ayet tefsir etmiş. Bu çoktur. Zaten en önemlisi de bir ayetin başka bir ayetle tefsir edilmesidir. Bu rüyadan bize bazı mesajlar çıkıyor.
1. Rüyaların yaşadıklarımızla ve yaşayacaklarımızla kesinlikle ilgisi varıdır.
2.Rüyada gördüklerimiz yaşayacaklarımızın aynısı olmaya bilir. Ama kesinlikle arada bir bağlantı bir benzerlik vardır. Mesela annesini Yusuf as’ güneş olarak görmüş arada ki bağ şudur. Annesi dişidir. Güneşte Arapça olarak dişi bir kelimedir ve dişiler için kullanılır. Babasını ay şeklinde görmüş . Çünkü babası erkektir . Ay kelimesi de erkekler için kullanılan bir kelimedir. 11 kardeşini 11 yıldız olarak görmüş. Çünkü bütün kardeşleri yıldızlar gibi insanlara ve mısır halkına hak dini tebliğ etmişlerdir. Ve bir de bu ayetten şöyle bir bağlantı da çıka bilir. güneş sisteminde 11 gezegenin varlığına bir işaret ola bilir . bu güne kadar bütün fen adamları derlerdi ki Güneş sisteminde 9 gezegen vardır . Ama şimdi 10. gezegeni bulmuşlar . 11. sini de bulabilirler ve ayet bu gezegenin varlığını bize 1400 yıl önce haber vermektedir. Dolayısıyla bu çok harika bir mucizedir.
Demek ki gördüğümüz rüyalar geleğimizle alakalı olup arada bir tevil bir bağlantı olmak kaydıyla başka ekillerde de bize gösterile bilir. Şimdi Yusuf as’la beraber hapse düşen ve hapiste rüya gören iki adamın rüyasını açıklıyoruz.
Yusuf Peygamberle Beraber Hapse Düşen İki Adamın Rüyalarının Konuları
Yusuf as. hapse atılınca onunla beraber 2 kişi daha hapse atıldı. Ve bu iki kişi birer rüya gördüler rüyalarını Yusuf as’a anlattılar oda o rüyalarını yorumladı ve çok kısa bir zaman sonra rüyalarını yorumladığı gerçek hayatlarında da öyle oldu. Şimdi biz burada önce o iki adamın rüyalarıyla ilgili ayetleri açıklayacağız sonra yorum yapacağız . İşte o iki adamın gördükleri rüyalar bölümünü açıklayan ayetler , o ayetlerin Türkçe okunuşu ve muhtelif tefsirlerde ki meali:
(Yusuf suresi 36. ayet)
وَدَخَلَ مَعَهُ السِّجْنَ فَتَيَانَ قَالَ أَحَدُهُمَآ إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا وَقَالَ الآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ نَبِّئْنَا بِتَأْوِيلِهِ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
Okunuş |
Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma inni erani a'siru hamra ve kalel aharu inni erani ahmilü fevka ra'si hubzen te'külüt tayru minh nebbi'na bi te'vilih inna nerake minel muhsinin |
Diyanet Açıklamalı |
Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi. |
Diyanet Vakfı |
Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi, birisi ben, dedi: ru'yada kendimi görüyorum ki şarap sıkıyorum, diğeri de ben, dedi: ru'yada kendimi görüyorum ki başımın üstünde bir ekmek götürüyorum ondan kuşlar yiyor, bize bunun ta'birini haber ver, çünkü biz, seni muhsinlerden görüyoruz |
Elmalılı Sade. 1 |
Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Birisi: «Rüyada kendimi şarap sıkarken görüyorum.» dedi. Diğeri: «Ben, rüyada kendimi basımın üstünde bir ekmek götürürken görüyorum, ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tabirim haber ver; çünkü biz seni iyilik sevenlerden görüyoruz.» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki: «Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm». Öteki de dedi ki: «Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve O'nunla beraber iki genç de zindana girdi. Bunlardan biri dedi ki: «Muhakkak ben kendimi (rüyada) görüyorum ki, şarap sıkıyorum.» Diğeri de dedi ki: «Ben de kendimi görüyorum ki, başımın üstünde bir ekmek yükleniyorum. Ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tabirini haber ver. Şüphesiz ki, biz seni iyilik sahiplerinden görüyoruz.» |
S. Ateş |
Onunla beraber iki genç daha zindana girdi. Onlardan biri dedi ki: "Ben düşümde şarap sıktığımı görüyorum." Öteki de: "Ben de, görüyorum ki başımın üstünde ekmek taşıyorum, kuşlar ondan yiyor. Bunun yorumunu bize haber ver, zira biz seni güzel davranan(iyi rü'ya yoran)lardan görüyoruz." dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Onlardan biri: «Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.» dedi. Öbürü de: «Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi» dedi. «Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.» |
Fizilalil Kuran |
İki genç, onunla birlikte hapse girmişlerdi. Bunlardan biri «Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm» dedi. Öbürü de dedi ki; «Rüyamda başımın üzerinde bir somun ekmek taşıdığımı gördüm, onu kuşlar yiyorlardı. Bu rüyalarımızın ne anlama geldiklerini bize anlat. Çünkü biz senin iyiliksever bir adam olduğunu görüyoruz.» |
İ. Kesir |
Onunla beraber iki kişi daha zindana girdi. Bunlardan biri dedi ki: Ben rüyamda kendimi şarap sıkıyor gördüm. Öbürü de: Ben de başımın üzerinde kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm, dedi. Bize onun yorumunu bildir, çünkü senin gerçekten iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz. |
Mevdudi |
Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Onlardan biri: «Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.» dedi. Öbürü de: «Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi» dedi. «Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.» |
A. Gölpınarlı |
Ve onunla beraber zindana iki de delikanlı girmişti. Bunların biri, ben dedi, rüyamda gördüm, şarap yapmak için üzüm sıkıyormuşum ve öbürü ben de dedi, rüyamda gördüm, başımda ekmek var, kuşlar gelip tepemdeki ekmeği yiyormuş. Bunları yor bize, çünkü biz seni görüyoruz ki iyilik edenlerdensin. |
(Yusuf suresi 37. ayet)
قَالَ لاَ يَأْتِيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِهِ إِلاَّ نَبَّأْتُكُمَا بِتَأْوِيلِهِ قَبْلَ أَن يَأْتِيكُمَا ذَلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنِي رَبِّي إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لاَّ يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَهُم بِالآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
Okunuş |
Kale la ye'tiküma taamün türzekanihi illa nebbe'tüküma bi te'vilihi kable ey ye'tiyeküma zaliküma mimma alemeni rabbi inni teraktü millete kavmil la yü'minune billahi ve hüm bil ahirati hüm bil ahirati hüm kafirun |
Diyanet Açıklamalı |
(Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkar edenlerin kendileridir. |
Diyanet Vakfı |
(Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkar edenlerin kendileridir. |
Elmalılı Orijinal |
Dedi ki: size merzuk olacağınız bir taam gelecek a her halde o gelmezden evvel ben size bunun ta'birini haber vermiş bulunurum, bu bana rabbımın ta'lim buyurduklarındandır, çünkü ben, Allaha inanmıyan ve hep Ahıreti inkar edenlerden ıbaret bulunan bir kavmin milletini bıraktım |
Elmalılı Sade. 1 |
Yusuf şöyle dedi: «Size yiyeceğiniz bir yemek gelecek ya, işte, o gelmeden önce kesinlikle ben size bunun tabirin! bildirmiş olurum. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Çünkü ben, Allaha inanmayan ve hepsi ahireti inkar eden bir toplululuğun dinini bıraktım.» |
Elmalılı Sade. 2 |
Yusuf dedi ki: «Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden bir kavmin dinini terkettim.» |
Ö. N. Bilmen |
Hazreti Yusuf da dedi ki: «İkinize merzuk olacağınız bir taam gelmez ki, illa ben onu daha size gelmeden evvel haber veririm. Bunlar bana Rabbimin talim buyurmuş olduğu şeylerdendir. Şüphe yok ki, ben Allah Teala'ya iman etmez olan bir kavmin milletini (dinini) terkettim ve onlar (evet), onlar ahireti münkir kimselerdir.» |
S. Ateş |
(Yusuf) şöyle dedi: "Size rızık olarak verilen yemek henüz size gelmezden önce bunun yorumunu size haber vermiş olurum. Bu (yorum) Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir (bu bilgileri Rabbim bana lutfetti). Ben, Allah'a inanmayan, ahireti de inkar eden bir kavmin dinini terk ettim: |
Tefhimü-l Kuran |
Dedi ki: «Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terkettim.» |
Fizilalil Kuran |
Yusuf dedi ki; «Payınıza ayrılan yemek, henüz önünüze gelmeden önce onun ne olduğunu size bildirebilirim. Bu önsezi bana Allah'ın öğrettiği bilgilerdendir. Ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden milletin dininden çıktım.» |
İ. Kesir |
Dedi ki: Size rızık olmak üzere verilen yemeklerin gelmesinden önce onun yorumunu bildiririm. Bu; Rabbımın bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a inanmaz bir kavmin dinini terkettim. Hem onlar, ahirete küfrederdi. |
Mevdudi |
Dedi ki: «Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terkettim.» |
A. Gölpınarlı |
Yusuf, size dedi, rızıklanacağınız hiçbir yemek gelmiyor ki ben onu, önceden haber vermiş olmayayım; bu da Rabbimin bana öğrettiklerinden. Şüphe yok ki ben, Allah'a inanmayan ve ahireti inkar eden topluluğun dinini terkettim. |
(Yusuf suresi 38. ayet)
وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَآئِـي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ مَا كَانَ لَنَا أَن نُّشْرِكَ بِاللّهِ مِن شَيْءٍ ذَلِكَ مِن فَضْلِ اللّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ
Okunuş |
Vetteba'tü millete abai ibrahime ve ishaka ve ya'kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey' zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun |
Diyanet Açıklamalı |
Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Diyanet Vakfı |
Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Elmalılı Orijinal |
Ve atalarım İbrahim ve İshak ve Ya'kubun milletine ittiba' ettim, bizim Allaha hiç bir şey şerik koşmamız olamaz, bu bize ve insanlara Allahın bir fazlıdır, velakin insanların ekserisi şükretmezler |
Elmalılı Sade. 1 |
Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Bizim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lutfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler.» |
Ö. N. Bilmen |
«Ve babalarım İbrahim'in, İshakın ve Yakub'un milletine tabi oldum. Bizim için Allah'a hangi bir şeyden şerik edinmemiz doğru olamaz. Bu tevhid bizim üzerimize ve nasın üzerine Allah Teala'nın bir fazlıdır. Velakin nasın ekserisi şükretmezler.» |
S. Ateş |
"Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Bizim, herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmağa hakkımız yoktur. Bu (tevhid), bize ve bütün insanlara Allah'ın bir lutfudur, ama insanların çoğu şükretmezler." |
Tefhimü-l Kuran |
«Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiç bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanlardan çoğu şükretmezler.» |
Fizilalil Kuran |
Onun yerine atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinlerine bağlandım. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmak bize yakışmaz. Bu inanç Allah'ın, gerek bize ve gerekse tüm insanlara yönelik bir lütfudur. Fakat insanların çoğu Allah'a şükretmezler. |
İ. Kesir |
Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Herhangi bir şeyi Allah'a şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler. |
Mevdudi |
«Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiç bir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanlardan çoğu şükretmezler.» |
A. Gölpınarlı |
Ve atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un dinine uydum. Hiçbir şeyi Allah'a eş tutmamıza imkan yok, bu da bize ve insanlara, Allah'ın bir lütfü, fakat insanların çoğu şükretmez. |
(Yusuf suresi 39. ayet)
يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُّتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ اللّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Okunuş |
Ya sahibeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahidül kahhar |
Diyanet Açıklamalı |
Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? |
Diyanet Vakfı |
Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı? |
Elmalılı Orijinal |
Ey benim zindan arkadaşlarım, müteferrık bir çok ilahlar mı hayırlıdır yoksa hepsine galip, kahhar olan bir Allah mı? |
Elmalılı Sade. 1 |
Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı birçok tanrılar mı, yoksa hepsinden üstün kahredici bir Allah mı daha hayırlıdır? |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok tanrılar mı daha hayırlı, yoksa herşeye hakim ve galip olan bir tek Allah mı?» |
Ö. N. Bilmen |
«Ey benim iki zindan arkadaşım! Dağınık olan rabler mi hayırlıdır, yoksa bir, kahhar olan Allah mı?» |
S. Ateş |
"Ey benim zindan arkadaşlarım, çeşitli tanrılar mı iyi, yoksa herşeyi (hükmü altında tutan) kahredici tek Allah mı? |
Tefhimü-l Kuran |
«Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?» |
Fizilalil Kuran |
Ey hapishane arkadaşlarım, çok sayıda ilaha inanmak mı, yoksa ezici iradeli tek Allah'a inanmak mı daha iyidir? |
İ. Kesir |
Ey zindan arkadaşlarım; darmadağınık ve değişik Rabblar mı hayırlıdır, yoksa Vahid ve Kahhar olan Allah mı? |
Mevdudi |
«Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?» |
A. Gölpınarlı |
Ey benim iki zindan arkadaşım, birbirine aykırı Rabler mi daha hayırlı, yoksa bir ve her şeye üstün olan Allah mı? |
(Yusuf Suresi 40. ayet)
مَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِهِ إِلاَّ أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
Okunuş |
Ma ta'büdune min dunihi illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta'büdu illa iyyah zaliked dinül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun |
Diyanet Açıklamalı |
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Diyanet Vakfı |
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. |
Elmalılı Orijinal |
Sizin ondan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ıbarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir, huküm oncak Allahındır, o size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti, doğru ve sabit din budur velakin nasın ekserisi bilmezler |
Elmalılı Sade. 1 |
O'ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın takmış olduğu bir takım kuru isimlerden ibarettir; yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir. Hüküm ancak Allah'ındır. O, size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. Doğru ve sabit din budur, fakat insanların çoğu bilmezler. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.» |
Ö. N. Bilmen |
«Sizin Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeyler birtakım isimlerden başka değildirler. O isimleri siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teala bununla hiçbir hüccet indirmemiştir. Hüküm ise başka değil, ancak Allah'a mahsustur. Başkasına değil, ancak O'na ibadet ediniz diye emretmiştir. Müstakim olan din bundan ibarettir, velakin nasın çokları bilmezler.» |
S. Ateş |
Siz, o'nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım (boş) isimlere tapıyorsunuz. Allah onlar(ın gerçekliği) hakkında hiçbir delil indirmemiş(onlara hiçbir güç vermemiş)tir. Hüküm, yalnız Allah'ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı buyurmuştur. İşte doğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler." |
Tefhimü-l Kuran |
«Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir ispatlayıcı-delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.» |
Fizilalil Kuran |
Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız düzmece ilahlar, ya sizin ya da atalarınızın taktığı birtakım boş, içeriksiz adlardan başka bir şey değildirler. Allah onlara hiçbir güç vermiş değildir. Egemenlik sadece Allah'ın tekelindedir. O yalnız kendisine kulluk sunmanızı emretmiştir. Dosdoğru din, işte budur. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmiyor. |
İ. Kesir |
Sizin O'nu bırakıp taptıklarınız; kendinizibn ve atalarınızın takmış oldukları adlardan başka bir şey değildir. Allah, onlara hiç bir hüküm indirmemiştir. Hüküm; ancak Allah'ındır. Kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din. Ama insanların çoğu bilmezler. |
Mevdudi |
«Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir ispatlayıcı-delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.» |
A. Gölpınarlı |
Sizin, ondan başka taptığınız şeyler, ancak sizin ve atalarınızın uydurup adlandırdığı şeylerden ibaret, Allah, onların tanrılığına dair hiçbir delil indirmemiştir; hüküm ancak Allah'ındır. Ancak ona kulluk etmenizi emretmiştir, başkasına değil. İşte dosdoğru din de budur, fakat insanların çoğu bilmez. |
(Yusuf suresi 41. ayet)
يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَمَّا أَحَدُكُمَا فَيَسْقِي رَبَّهُ خَمْرًا وَأَمَّا الآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِن رَّأْسِهِ قُضِيَ الأَمْرُ الَّذِي فِيهِ تَسْتَفْتِيَانِ
Okunuş |
Ya sahibeyis sicni emma ehadüküma fe yeskiy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te'külüt tayru mir ra'sih kudiyel emrullezi fihi testeftiyan |
Diyanet Açıklamalı |
Ey zindan arkadaşlarım ! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir. |
Diyanet Vakfı |
Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir. |
Elmalılı Orijinal |
Ey benim zindan arkadaşlarım! gelelim ru'yanıza: biriniz Efendisine yine şarap sunacak, diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecek, işte fetvasını istediğiniz emir hallolundu |
Elmalılı Sade. 1 |
Ey zindan arkadaşlarım, gelelim rüyanıza: «Biriniz, efendisine yine şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar basından yiyecek; işte fetvasını istediğiniz mesele halledildi!» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ey benim zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine yine şarap sunacak. Diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecekler. İşte öğrenmek istediğiniz iş böylece halloldu.» |
Ö. N. Bilmen |
«Ey iki zindan arkadaşım! Rüyanızın tabirine gelince; (Biriniz) Efendisine şarap sunacaktır ve diğeri ise asılacak da başından kuşlar yiyecektir. Hakkında fetva istediğiniz emir, tamam olmuştur.» |
S. Ateş |
"Ey zindan arkadaşlarım, (rü'yanıza gelince) biriniz (eskisi gibi) yine efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak, kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir." |
Tefhimü-l Kuran |
«Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.» |
Fizilalil Kuran |
Ey hapishane arkadaşlarım, rüyalarınızın yorumuna gelince biriniz eskisi gibi efendisine içki sunacak, öbürünüz ise idam edilecek ve başını kuşlar kemirecek. Benden yorumlamamı istediğiniz rüyalara ilişkin hüküm bu şekilde kesinleşti. |
İ. Kesir |
Ey zindan arkadaşlarım; biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş, böylece olup bitmiştir. |
Mevdudi |
«Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.» |
A. Gölpınarlı |
Ey benim iki zindan arkadaşım, sizin biriniz, tekrar efendisine içki sunacak, fakat öbürü asılacak ve kuşlar, başını didip yiyecekler. İşte esasını anlamak istediğiniz şey böylece taktir edilmiş, bitmiştir. |
(Yusuf suresi 42. ayet)
وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِّنْهُمَا اذْكُرْنِي عِندَ رَبِّكَ فَأَنسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ
Okunuş |
Ve kale lillezi zanne ennehu nacim minhümezkürni inde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihi fe lebise fis sicni bid'a sinin |
Diyanet Açıklamalı |
Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an, (umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı. |
Diyanet Vakfı |
Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an, (umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı. |
Elmalılı Orijinal |
Bir de bunlardan, kurtulacağını zannettiğine, Efendinin yanında beni an dedi, ona da Şeytan, Efendisine anmayı unutturdu da senelerce zindanda kaldı |
Elmalılı Sade. 1 |
Birde bu ikisinden kurtulacağım sandığı kişiye: «Efendinin yanında beni an!» dedi. Ona da şeytan, efendisinin yanında anmayı unutturdu da yıllarca zindanda kaldı. |
Elmalılı Sade. 2 |
Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o ikiden birine dedi ki: «Beni efendinin yanında an». (Benden söz et ki, beni kurtarsın). Fakat Şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu. Bu yüzden Yusuf, daha yıllarca zindanda kaldı. |
Ö. N. Bilmen |
Ve o ikisinden necata ereceğini sanmış olduğuna dedi ki: «Beni efendinin yanında yad et. Fakat efendisine yad etmeyi ona şeytan unutturdu ve artık zindanda senelerce kalıverdi.» |
S. Ateş |
O iki kişiden kurtulacağını sandığı kimseye: "Beni efendin(kralın)ın yanında an (benim suçsuz olduğumu krala hatırlat)" dedi. Fakat şeytan o adama, (Yusuf'un durumunu) efendisine söylemeyi unutturdu, (bundan ötürü Yusuf), birkaç yıl zindanda kaldı. |
Tefhimü-l Kuran |
İkisinden kurtulacağını, sandığı kişiye dedi ki: «Efendinin katında beni hatırla.» Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. |
Fizilalil Kuran |
Yusuf, kurtulacağını tahmin ettiği arkadaşına «Efendinin yanında benden söz et» dedi. Fakat şeytan, efendisine Yusuf'tan sözetmeyi adama unutturdu; bu yüzden Yusuf, daha birkaç yıl hapiste kaldı. |
İ. Kesir |
O ikisinden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: Efendinin yanında beni an. Fakat şeytan onu efendisine anmayı unutturdu. Bu yüzden daha nice yıl zindanda kaldı. |
Mevdudi |
İkisinden kurtulacağını, sandığı kişiye dedi ki: «Efendinin katında beni hatırla.» Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. |
A. Gölpınarlı |
Ve onlardan, kurtulacağını sandığına beni dedi, efendine anlat. Fakat Şeytan, efendisine bunu anlatmayı unutturdu ona ve bu yüzden daha nice yıllar zindanda kaldı. |
Hulasa Evet işte gördüğünüz gibi iki adam Yusuf as’la beraber hapse düşer . Bu adamlardan birisi Mısır kralının yemekçisi diğeri Kralın içkicisiymiş. İkisi de Krala bir komplo hazırlıyorlar.yemek çi kralın yemeğine zehir koyuyor, içkicisi de içkisine zehir koyuyor kral tam ekmeği ağzına alacağı sırada içkicisi kralı ikaz eder kralım yemeyin içinde zehir var kral kediye ekmeği atar kedi yer ve hemen ölür. Ve içkici derki kralım yemekçiyle beraber seni zehirlemek istedik fakat bizi bağışla .Bu sefer yemekçide derki kralım içkinizin içindede zehir var sakın içmeyin bunun üstüne kral ikisinide hapse atar. Hapiste Hz. Yusuf (a.s.)’la aynı koğuşa düşerler Yusuf as rüya yorumlarını çok yaparmış bu arada bu iki kişide rüya görürler. İçkicisi krala içki servisini yaptığını ve yemekçide başının üzerinde ekmek sepeti olduğunu ve kuşların o ekmeği yediklerini gördüğünü anlatır . Yusuf as’dan bu rüyaların manasını öğrenmek isterler.
Önce Hz. Yusuf (a.s.) o iki kişiyi hak dine davet eder.bu bize bir örnektir. Yani eğer yarın bir gayri müslim bize manevi bir konuda danışmaya gelse biz önce onu hak dine davet etmeliyiz. Sonra da onlara rüyalarının manasını söyler . Biriniz asılacak ve kuşlar başına toplanıp tini yiyecekler diğeriniz krala içki servisi yapacak içki servis yapacak kişiye derki beni unutma krala beni hatırlat der.
Evet aradan çok kısa bir zaman geçer ve kral içkiciyi af eder yemekçiyi asar ve cesedini çöle atarlar ve kuşlar etini yerler. İçkici eski görevine geri döner. İşte gördüğünüz gibi adamın gördüğü rüya üzerine Hz. Yusuf (a.s.) adama beni unutma krala hatırlat der. Demek ki rüyaların gerçeklik payı vardır yoksa Hz. Yusuf (a.s.) neden bunu söylesin .
Bu olaydan bize şöyle mesajlar çıkıyor.
1.Bazı gördüğümüz rüyalar gerçek hayatta olacakların harfiyen tamtamına tevilsiz olduğu gibi habercisidir.
Ancak her iki rüyayı dikkatle incelersek bir adamın rüyası tam tamına tevilsiz yorumsuz bir şekilde gerçekte olacakları görmüş ki adam çok kısa bir zaman sonrada kralın içki servisçisi olmuş.
Diğeri azıcık tevilliymiş ki adam asılmış. Bu adamaların gördükleri rüyayla Hz. Yusuf (a.s.)’ın gördüğü rüyadan şöyle bir sonu çıkıyor. Eğer rüyada görülen olay kısa bir zaman sonra olacaksa
Ya rüyada olayın aynısı görülür yada çok benzeri bir şey görülür. Fakat eğer rüyada görülen olay çok yıllar sonra gerçekte olacaksa o zaman çok derin yorum ve tevillerle ama mantıklı bağlar kurularak rüyada gerçekte olacaklar görülür. Yusuf as’ın rüyası gibi. Şimdi Mısır kralının rüyasını açıklıyoruz.işte Mısır kralının Rüyası ve yorumu
Mısır Kralının Rüyası
Mısır kralı rüya görür ve o rüyadan çok etkilenir . Etrafında ki rüya yorumcularına derki rüyamın anlamı nedir?
Kimse Kralını rüasının anlamını bilmez bunun üstüne Yusuf as’ gidilir ve o rüyayı yorumlar . Şimdi biz burada bu olayı Kuran ayetleriyle inceleyeceğiz. Ve hem de değişik meallerden yorumlar yayan getirerek konuyu enginleştireceğiz . İşte bu konuda ki ayetler , Türkçe okunuşları ve değişik meallerde ki yorumları:
(Yusuf suresi 43. ayet)
وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ يَا أَيُّهَا الْمَلأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِن كُنتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ
Okunuş |
Ve kalel melikü inni era seb'a bekaratin simaniy ye'külühünne seb'un icafüv ve seb'a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftuni fi rü'yaye in küntüm lir rü'ya ta'bürun |
Diyanet Açıklamalı |
Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız. |
Diyanet Vakfı |
Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız. |
Elmalılı Orijinal |
Bir gün Melik ben, dedi: ru'yada görüyorum ki yedi semiz inek, bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru, ey Efendiler, siz ru'ya ta'bir ediyorsanız bana ru'ya mı halledin |
Elmalılı Sade. 1 |
Bir gün hükümdar: «Rüyamda yedi arık ineğin yemekte olduğu yedi semiz inek ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak görüyorum. Ey efendiler, eğer rüya tabir ediyorsanız, bana rüyamı halledin!» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: «Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve hükümdar dedi ki: «Ben rüyamda yedi semiz sığır görüyorum ki, onları yedi zayıf (sığır) yiyor ve yedi yeşil başak ile diğer kuruları (görüyorum). Ey mümtaz cemaat! Eğer siz rüya tabir ediyorsanız benim rüyam hakkında bana fetva veriniz.» |
S. Ateş |
(Bir gün) Kral dedi ki: "Ben, düşümde yedi semiz inek görüyorum, bunları yedi zayıf inek yiyor. Ve yedi yeşil, yedi de kuru başak (görüyorum). Ey efendiler, eğer siz rü'ya ta'bir ediyorsanız bu rü'yamın ta'birini bana anlatın." |
Tefhimü-l Kuran |
Hükümdar «ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin» dedi. |
Fizilalil Kuran |
Bir gün kral dedi ki; «Ben rüyamda yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini, ayrıca yedi yeşil ve bir o kadar da kuru başak gördüm. Efendiler, eğer rüya yorumlamayı biliyorsanız, bu rüyamın ne anlama geldiğini bana söyleyiniz.» |
İ. Kesir |
Hükümdar dedi ki: Ben gördüm ki; yedi semiz ineği yedi zayıf inek yemektedir. Yedi yeşil başak ve bir o kadar da kurumuş başak. Ey ileri gelenler; eğer rüya yorumlayabiliyorsanız şu benim rüyamın anlamını söyleyin. |
Mevdudi |
Hükümdar «ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin» dedi. |
A. Gölpınarlı |
Padişah dedi ki: Rüyamda gördüm, yedi zayıf inek, yedi semiz ineği yiyordu; bir de yedi terü-taze yeşil başakla yedi tane de kurumuş başak gördüm. Ey ileri gelenler, rüya yormayı biliyorsanız bu rüyamı yorun. |
(Yusuf suresi 44. ayet)
قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الأَحْلاَمِ بِعَالِمِينَ
Okunuş |
Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te'vilil ahlami bi alimin |
Diyanet Açıklamalı |
(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz. |
Diyanet Vakfı |
(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz. |
Elmalılı Orijinal |
Dediler ki ru'ya dediğin «edgasü ahlam» demet demet hayalattır, biz ise hayalatın te'vilini bilmiyoruz |
Elmalılı Sade. 1 |
Dediler ki: «Rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz.» |
Elmalılı Sade. 2 |
Dediler ki: «Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz.» |
Ö. N. Bilmen |
Dediler ki: «Karmakarışık bir rüya ve biz karışık rüyaları yormaya bilgi sahipleri değiliz.» |
S. Ateş |
(Yorumcular) dediler ki: "Bu, karışık düşlerden ibarettir. Biz, karışık düşlerin yorumunu bilmeyiz." |
Tefhimü-l Kuran |
Dediler ki: «(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.» |
Fizilalil Kuran |
Kralın adamları dediler ki; «Bu gördükleriniz birtakım karmaşık, birbirinden kopuk hayallerdir. Biz karmaşık hayallerin yorumunu bilemeyiz.» |
İ. Kesir |
Dediler ki: Karmakarışık rüyalar bunlar. Biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz. |
Mevdudi |
Dediler ki: «(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.» |
A. Gölpınarlı |
Onlar, karmakarışık ve aslı olmayan bir düş; biz bu çeşit boş rüyaları yormayı bilmeyiz dediler. |
(Yusuf suresi 45. ayet)
وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَاْ أُنَبِّئُكُم بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ
Okunuş |
Ve kalellezi neca minhüma veddekera ba'de ümmetin ene ünebbiüküm bi te'vilihi fe ersilun |
Diyanet Açıklamalı |
(Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra (Yusufu) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin. |
Diyanet Vakfı |
(Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra (Yusuf'u) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin. |
Elmalılı Orijinal |
O ikisinden kurtulmuş olan da nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: ben size onun te'vilini haber veririm, hemen beni gönderin |
Elmalılı Sade. 1 |
İki zindan arkadaşından kurtulmuş olan, uzun süre sonra hatırladı ve: «Ben size onun tabirini haber veririm, hemen beni gönderin!» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: «Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve o ikisinden kurtulmuş olan, bir uzunca müddetten sonra hatırladı da dedi ki: «Ben size onun tabirini haber veririm, beni hemen gönderiniz.» |
S. Ateş |
(Zindandaki) İki kişiden kurtulan (adam), uzun bir süre sonra (bu olay üzerine Yusuf'u) hatırladı da dedi ki: "Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin." |
Tefhimü-l Kuran |
O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: «Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin» dedi. |
Fizilalil Kuran |
Yusuf'un hapishaneden kurtulan ve kendisini ancak uzun bir süre sonra hatırlayan arkadaşı krala «Ben bu rüyanın ne anlama geldiğini sizin için öğrenirim, yalnız bana izin verin de bir yere kadar gideyim» dedi. |
İ. Kesir |
O ikiden kurtulmuş olanı nice zaman sonra hatırladı da dedi ki: Ben, size onun yorumunu bildireyim. Hemen gönderin beni. |
Mevdudi |
O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: «Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin» dedi. |
A. Gölpınarlı |
O iki adamdan biri olan ve zindandan kurtulan adam, nice zaman sonra hatırlayıp ben dedi bu rüyayı yorarım, beni hemen gönderin o zata. |
(Yusuf suresi 46. ayet)
يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ لَّعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ
Okunuş |
Yusüfü eyyühes siddiku eftina fi seb'i bekaratin simaniy ye'külününne seb'un icafüv ve seb'i sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil lealli erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun |
Diyanet Açıklamalı |
(Yusufun yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler. |
Diyanet Vakfı |
(Yusuf'un yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler. |
Elmalılı Orijinal |
Yusüf! Ey sıddık! Bize şunu hallet: «yedi semiz inek bunları yedi arık yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi de kuru» ümid ederim ki o nasa cevab ile dönerim, gerektir ki kadrini bilirler |
Elmalılı Sade. 1 |
Gelip: «Yusuf, ey dosdoğru kişi, «yedi semiz inek. bunları yedi arık inek yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak» rüyasını bize tabir et, ümit ederim ki, o insanların yanına cevapla dönerim, ola ki, değerini bilirler dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler.» |
Ö. N. Bilmen |
Hazret-i Yusuf'a geldi dedi ki: (Ey Yusuf!) «Ey pek doğru sözlü! Bize malumat ver, yedi semiz sığır hakkında, ki onları yedi zayıf (sığır) yiyor. Ve yedi yeşil başak ile diğer kuru başaklar (hakkında). Umulur ki o nasa dönerim, ihtimal ki, biliverirler.» |
S. Ateş |
(Zindana, Yusuf'un yanına geldi, dedi ki): "Yusuf, ey çok doğru söyleyen, bize şu rü'yayı çöz: Yedi semiz ineği, yedi zayıf (inek) yiyor ve yedi yeşil, yedi de kuru başak (neyi gösterir)? Umarım ki senin yorumunla insanlara dönerim, onlar da bilirler." |
Tefhimü-l Kuran |
(Zindana gidip:) «Yusuf, ey doğru (sözlü insan) .. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.» |
Fizilalil Kuran |
Hapishaneye varınca dedi ki; «Ey özü- sözü dosdoğru Yusuf, yedi zayıf ineğin yediği yedi semiz ineğe ve yedi yeşil başak ile bir o kadar sayıdaki kuru başağa ilişkin ne anlama geldiğini bize anlat ki, ben de adamların yanına döneyim de öğrensinler. |
İ. Kesir |
Yusuf, ey doğru sözlü; bildir bakalım bize: Yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yemesini ve yedi yeşil başakla bir o kadar da kuru başağı. Geri dönüp insanlara haber vereyim de onlar bilsinler. |
Mevdudi |
(Zindana gidip:) «Yusuf, ey doğru (sözlü insan) .. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.» |
A. Gölpınarlı |
Ey Yusuf dedi, ey çok gerçek, yedi semiz ineği yiyen yedi zayıf ineği, yedi yeşil ve bir de yedi kuru başağı yor bize de belki insanlara varır anlatırım, onlar da belki bilirler, anlarlar. |
(Yusuf suresi 47. ayet)
قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا فَمَا حَصَدتُّمْ فَذَرُوهُ فِي سُنبُلِهِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تَأْكُلُونَ
Okunuş |
Kale tezraune seb'a sinine deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fi sümbülihi illa kalilem mimma te'külun |
Diyanet Açıklamalı |
Yusuf dedi ki: Yedi sene adetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. |
Diyanet Vakfı |
Yusuf dedi ki: Yedi sene adetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. |
Elmalılı Orijinal |
Dedi: yedi sene bermu'tad ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden ma'ada |
Elmalılı Sade. 1 |
Dedi ki: «Yedi yıl adetiniz üzere ekeceksiniz, biçtiklerinizi biraz yiyeceğiniz hariç olmak üzere, başağında bırakın! |
Elmalılı Sade. 2 |
Dedi ki: «Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka.» |
Ö. N. Bilmen |
Dedi ki: «Yedi yıl alelade ekersiniz. Sonra biçeceğiniz şeyleri başağı içinde bırakırsınız. Ancak yiyeceklerinizden biraz miktar müstesna.» |
S. Ateş |
(Yusuf) Dedi ki: "Siz, adetiniz üzere yedi yıl (ürün) ekersiniz. Biçtiğinizi başağında bırakırsınız, ancak yiyeceğiniz az bir mikdar(ı alırsınız, gerisini depolarsınız)." |
Tefhimü-l Kuran |
Dedi ki: «Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın.» |
Fizilalil Kuran |
Yusuf dedi ki; «Yedi yıl boyunca topraklarınızı nadasa bırakmaksızın ekip biçersiniz. Elde edeceğiniz ürünü, yiyecek olarak ayıracağınız az bir bölümü dışında başak halinde saklayınız.» |
İ. Kesir |
Dedi ki: Yedi sene alıştığınız biçimde ekin. Yediğiniz bir mikdar dışında biçtiklerinizi başağında bırakın. |
Mevdudi |
Dedi ki: «Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın.» |
A. Gölpınarlı |
Yusuf dedi ki: Yedi yıl, adet olduğu gibi ekip biçin, hasılatın pek azını yiyin, geri kalanını saklayın. |
(Yusuf suresi 48. ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تُحْصِنُونَ
Okunuş |
Sümme ye'ti mim ba'di zalike seb'un şidadüy ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalilem mimma tuhsinun |
Diyanet Açıklamalı |
Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir. |
Diyanet Vakfı |
Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir. |
Elmalılı Orijinal |
Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önce biriktirdiklerinizi yiyip götürecek, biraz saklıyacağınızdan maada |
Elmalılı Sade. 1 |
Sonra onun arkasından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç, önce biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek.» |
Ö. N. Bilmen |
«Sonra onun ardından yedi şiddetli (sene) gelir ki: onlar için önceden biriktirmiş olduklarınızı yerler. Ancak tohumluk için saklayacağınızdan birazı müstesna.» |
S. Ateş |
"Sonra onun ardından yedi kurak (yıl) gelir ki (tohumluk olarak) sakladığınız az miktar dışında, o yıllar için önceden biriktirdiklerinizi yeyip bitirir." |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.» |
Fizilalil Kuran |
Bunun arkasından yedi kurak ve sıkıntılı yıl gelir. Bu süre içinde, ayıracağınız az miktardaki tohumluklar dışında, bu yıllar için stok ettiğiniz ürünü yersiniz. |
İ. Kesir |
Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelir. Saklayacağınız az bir mikdar dışında biriktirdiklerinizi yer, götürür. |
Mevdudi |
Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.» |
A. Gölpınarlı |
Bu yedi yıldan sonra yedi yıl kurak olacak, bu yıllarda da önceden biriktirdiğinizi, az bir miktarın saklamak şartıyla yiyin. |
(Yusuf suresi 49. ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ
Okunuş |
Sümme ye'ti mim ba'di zalike amün fihi yüğasün nasü ve fihi ya'sirun |
Diyanet Açıklamalı |
Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyvesuyu ve yağ) sıkacaklar. |
Diyanet Vakfı |
Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyvesuyu ve yağ) sıkacaklar. |
Elmalılı Orijinal |
sonra onun arkasından bir yıl gelecek ki halk onda sıkıntıdan kurtulacak, sıkıp sağacak |
Elmalılı Sade. 1 |
Sonra onun arkasından hakin sıkıntıdan kurtulacağı, sıkıp sağacağı bir yıl gelecek.» |
Elmalılı Sade. 2 |
«Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak.» |
Ö. N. Bilmen |
«Sonra bunu müteakip bir sene de gelir ki, onda nas, yağmuruna nail olur. Ve onda sıkıp sağacaklar.» |
S. Ateş |
"Sonra onun ardından bir yıl gelir ki, o yılda insanlara bol yağmur verilir ve insanlar o yıl (bol bol meyva) sıkarlar (hayvan sağarlar)." |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.» |
Fizilalil Kuran |
Bunun arkasından da halkın bol yağmura kavuşacağı, üzümlerini ve zeytinlerini sıkıp şıra ve yağ elde edebilecekleri bereketli bir yıl gelir. |
İ. Kesir |
Sonra bunun ardından öyle bir yıl gelir ki insanlar, onda yağmura kavuşturulur ve onda sıkıp sağarlar. |
Mevdudi |
Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.» |
A. Gölpınarlı |
Bundan sonra da bir yıl gelecek ki halk, yağmura kavuşacak, o yıl bol bol yağmurlar yağacak. |
(Yusuf suresi 50. ayet)
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ فَلَمَّا جَاءهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ
Okunuş |
Ve kalel melikü'tuni bih fe lemma caehür rasulü kalerci'ila rabbike fes'elhü ma balün nisvetillati katta'ne eydiyehünn inne rabbi bi keydihinne alim |
Diyanet Açıklamalı |
(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: "Onu bana getirin!" Elçi, Yusufa geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: "Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir." |
Diyanet Vakfı |
(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: «Onu bana getirin!» Elçi, Yusuf'a geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: «Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.» |
Elmalılı Orijinal |
Bunu duyan Melik de getirin bana onu, bunun üzerine ona gönderilen adem gelince, haydi Efendine dön de sor ona: o ellerini doğrayan kadınların maksadları ne imiş, şüphe yok ki rabbim onların hiylelerine alimdir dedi |
Elmalılı Sade. 1 |
Bunu duyan hükümdar: «Getirin bana onur dedi. Bunun üzerine ona gönderilen adam gelince Yusuf: «Haydi efendine dönde sor ona, ellerini doğrayan kadınların maksatları neymiş? Şüphesiz ki, Rabbin onların hilelerini çok iyi bilir.» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
O hükümdar «Onu bana getirin» dedi. Emir üzerine Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: «Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve hükümdar dedi ki: «O'nu bana getiriniz.» Vakta ki O'na elçi geliverdi. Dedi ki: «Efendine dön, O'na sor ki, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Şüphe yok ki, benim Rabbim onların hilelerini bihakkın bilicidir.» |
S. Ateş |
(Elçi bu yorumu getirince) Kral: "Onu bana getirin." dedi. Elçi, Yusuf'un yanına gelince (Yusuf): "Efendine dön de ona sor, ellerini kesen o kadınların maksadı neydi? (Bunu ortaya çıkarsın). Şüphesiz Rabbim, onların tuzaklarını biliyor", dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
Hükümdar dedi ki: «Onu bana getirin.» Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) «Efendine (Rabbine) dön de ona soruver: «Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.» |
Fizilalil Kuran |
Kral «O adamı bana getiriniz» dedi. Yusuf, yanına gelen kralın elçisine dedi ki; «Efendinin yanına dön ve ellerini yemek bıçakları ile kesen kadınlara ilişkin olayın içyüzünü kendisine sor. Gerçi Rabbim, o kadınların bana kurdukları tuzağı iyi bilir.» |
İ. Kesir |
Hükümdar dedi ki: Onu bana getirin. Bunun üzerine ona elçi gelince: Efendine dön ve ellerini kesen o kadınların zoru neydi kendisine sor. Şüphesiz ki benim Rabbım, onların düzenini bilir, dedi. |
Mevdudi |
Hükümdar dedi ki: «Onu bana getirin.» Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) «Efendine (Rabbine) dön de ona soruver: «Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.» |
A. Gölpınarlı |
Padişah, o zatı getirin bana dedi. Elçi gelince dön efendine de dedi, ellerini doğrayan kadınların neydi zorları, bir sor ona; şüphe yok ki Rabbim, onların düzenini bilir. |
(Yusuf suresi 51. ayet)
قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدتُّنَّ يُوسُفَ عَن نَّفْسِهِ قُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِن سُوءٍ قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَاْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
Okunuş |
Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su' kaletimraetül azizil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihi ve innehu le mines sadikiyn |
Diyanet Açıklamalı |
(Kral kadınlara) dedi ki: Yusufun nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Haşa! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir." |
Diyanet Vakfı |
(Kral kadınlara) dedi ki: Yusuf'un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Haşa! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: «Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.» |
Elmalılı Orijinal |
Melik, o kadınlara, derdiniz ne idi ki o vakıt Yusüfün nefsinden murad almağa kalktınız? Dedi, haşa dediler Allah için biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz. Azizin karısı şimdi, dedi, hak tezahür etti, onun nefsinden ben kam almak istedim, o ise şeksiz şüphesiz sadıklardandır |
Elmalılı Sade. 1 |
Hükümdar o kadınlara: «Derdiniz neydi ki, o zaman Yusuf'un nefsinden murad almağa, onunla birlikte olmaya kalkıştınız?» dedi. Onlar: «Haşa, Allah için biz onun aleyhine bir kötülük bilmiyoruz!» dediler. Azizin karısı: «Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun nefsinden ben kam almak istedim. O ise kesinlikle doğru söyleyenlerdendir.» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Hükümdar, o kadınlara «Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?» dedi. Onlar «Haşa, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz» dediler. Aziz'in, karısı da: «Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır» dedi. |
Ö. N. Bilmen |
Hükümdar kadınlara dedi ki: «Mühim haliniz ne idi. O vakit ki, Yusuf'un nefsinden muradını almak istemiş idiniz?» Dediler ki: «Haşalillah! Biz O'nun aleyhinde bir fenalık bilmiş değiliz.» Aziz'in karısı da dedi ki: «Şimdi hak tebeyyün etti. O'nun nefsinden ben murad almak istemiştim ve şüphe yok ki, o elbette sadıklardandır.» |
S. Ateş |
(Kral, kadınlara): "Yusuf'un nefsinden murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" dedi. Dediler ki: "Haşa, Allah için (doğru söylemek lazım), biz onda hiçbir kötülük görmedik!" Aziz'in karısı da: "İşte şimdi hak yerini buldu, ben onun nefsinden murad almak istemiştim. O tamamen doğrulardandır!" dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) «Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?» dedi. Onlar: «Allah için, haşa» dediler. «Biz ondan hiç bir kötülük görmedik.» Aziz (Vezir) in de karısı dedi ki: «İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.» |
Fizilalil Kuran |
Kral, kadınlara «Yusuf'tan yatak yoldaşınız olmasını istediğinizde neler oldu?» dedi. Kadınlar «Haşa Allah'a! O'nun hiçbir kötü davranışını görmedik» dediler. Bunun üzerine başbakanın eşi dedi ki; «Şimdi gerçek meydana çıktı, Yusuf'u yatağıma ben çağırmıştım, onun söylediği doğrudur.» |
İ. Kesir |
Dedi ki: Yusuf'tan kam almak istediğiniz zaman ne halde idiniz? Onlar dediler ki: Haşa, Allah için biz onun bir kötülüğünü görmedik. Aziz'in karısı da şöyle dedi: Şimdi hak ortaya çıktı. Onu kendime ben ram etmek istedim. Ve o, gerçekten sadıklardandır. |
Mevdudi |
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) «Yusuf'un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?» dedi. Onlar: «Allah için, haşa» dediler. «Biz ondan hiç bir kötülük görmedik.» Aziz (Vezir) in de karısı dedi ki: «İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.» |
A. Gölpınarlı |
Padişah, o kadınlara, Yusuf'tan murat almak istediğiniz zaman ne haldeydiniz dedi. Allah için dediler, onun bir kötülüğünü görmedik, bilmedik. Azizin karısı da şimdi işte dedi, hak çıktı meydana, ondan murat almak isteyen bendim ancak ve o, hiç şüphe yok ki gerçeklerdendi. |
Hulasa Evet işte gördüğünüz gibi Mısır kralının rüyasını da Yusuf as yorumluyor ve devlet politikası o rüyaya göre çiziliyor. Yani rüyalar bireysel olayların habercisi olduğu gibi toplumsal olayların da habercisidir. Kral rüyasında
7 zaif ineğin 7 şişman ineği yediğini görür. Bu rüyayı hiçbir rüya yorumcusu yorumlayamıyor. Kralın içki servisini yapan adam krala derki bunu ben birine sorup geleceğim ve gider hapiste Yusuf as ‘a sorar Yusuf as ‘da ona derki 7 yıl ülkede bolluk olacak sonra 7 yıl kıtlık olacak bu 7 bolluk yıllarında biriktirdiğinizi 7 kıtlık yıllarında yiyeceksiniz. Bunun üzerine Yusuf as hapisten bırakılır ve maliye nazırı olur sonra mısır kıralı olur . Ve 7 bolluk yıllarında bol bol buğday stoku yapar 7 kıtlık yıllarında obuğdayları halkına dağıtır. Böylece kıtlık atalatılmış olur. 7 zaif inek 7 kıtlık yılı 7 şişman inek 7 bolluk yılı.Dikkat ederseniz burada görülen rüya gerçekleşmiş . Ama manalı ve tevilli bir şekilde daha önce değindiğimiz gibi bu rüyada bir süre geçtikten sonra sırrı ortaya çıkmış. Hemen olmamış belli bir dönem aradan geçmiş sonra sırrı ortaya çıkmış. Bu tür uzun vadeli rüyalar hep teville ve manalı olur. Burada ki bağlantı şudur.7 rakamı ve inek . Çünkü inek ot yer insana süt ve et verir. Bu da bolluğu temsil eder. Ama eğer inek zifse demek ki bolluk yoktur. Kıtlık vardır. Ve Mısır devletinin bu rüya üzerine buğday stoklarına başlaması bizim için çok manidardır. Yani rüyaları kimse hafife almasın . Bakın rüyalar toplumsal olayların gerçekleşmesinde de bir işarettir. sadece bireysel değil. Şimdi Hz. İbrhim As’ın rüyasını işleyeceğiz.
işte Hz. İbrahim Meselesi
Hz. İbrahim As’ın Rüyası
Rüyalar aleminde Hz. İbrahim as’ın rüyası çok önemlidir. Çünkü Kuran önce Hz:İbrahim’in ne kadar yüksek bir kul olduğunu beyan eder ve arkasından da rüyasını ve o rüyaya göre amel ettiğini açıklar. Bu olayda hem Hz. İbrahim ve hemde Hz. İsmail büyük sınav atlatmışlar. Çünkü Hz. İbrahim Allah’ın emrini yerine getirmek istediği halde eğer Hz. İsmail kabul etmeseydi yine bu emri yerine getiremezdi. Ve bu sınavı her ikisinin de başarılı bir şekilde atlattığını Kuran bize haber verir. Şimdi biz burada hz. İbrahim’in Rüyasını ve öyküsünü bir çok muhtelif mealden alıntı yaparak hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir şekilde konuyu açıklayacağız. İşte bu konuda ki ayetler ve o ayetlerin Türkçe okunuşu ve muhtelif tefsirlerdeki açıklamaları:
(Saffat suresi 83. ayet)
وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
Okunuş |
Ve inne min şiatihi le ibrahim |
Diyanet Açıklamalı |
Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi. |
Diyanet Vakfı |
Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi. |
Elmalılı Orijinal |
Şübhesiz İbrahim de onun kolondan |
Elmalılı Sade. 1 |
Şüphesiz İbrahim de onun kolundandı. |
Elmalılı Sade. 2 |
Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı. |
Ö. N. Bilmen |
Şüphe yok ki, İbrahim de O'nun izinden gidenlerdendir. |
S. Ateş |
İbrahim de onun kolundan idi. |
Tefhimü-l Kuran |
Doğrusu İbrahim de, onun (soyunun) bir kolundandır. |
Fizilalil Kuran |
İbrahim de Nuh'un milletindendi. |
İ. Kesir |
Muhakkak ki İbrahim de onun yolunda olanlardandı. |
Mevdudi |
Doğrusu İbrahim de, onun (soyunun) bir kolundandır. |
A. Gölpınarlı |
Ve şüphe yok ki İbrahim de onun taraftarlarındandı elbet. |
(Saffat suresi 84. ayet)
إِذْ جَاء رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Okunuş |
İz cae rabbehu bi kalbin selim |
Diyanet Açıklamalı |
Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi. |
Diyanet Vakfı |
Çünkü Rabbine kalb-i selim ile geldi. |
Elmalılı Orijinal |
Çünkü rabbına selim bir kalb ile geldi |
Elmalılı Sade. 1 |
Çünkü Rabbine tertemiz bir kalb ile geldi; |
Elmalılı Sade. 2 |
Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti. |
Ö. N. Bilmen |
(84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» |
S. Ateş |
Zira Rabbine tertemiz bir kalb getirmişti. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalb ile gelmişti. |
Fizilalil Kuran |
Çünkü tertemiz bir kalp ile Rabb'ine gelmişti. |
İ. Kesir |
Çünkü Rabbına selim bir kalb ile gelmişti. |
Mevdudi |
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalb ile gelmişti. |
A. Gölpınarlı |
Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o. |
(Saffat suresi 85. ayet)
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَاذَا تَعْبُدُونَ
Okunuş |
İz kale li ebihi ve kavmihi maza ta'büdun |
Diyanet Açıklamalı |
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti. |
Diyanet Vakfı |
Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti. |
Elmalılı Orijinal |
Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 1 |
çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: «Siz nelere tapıyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 2 |
O babasına ve kavmine şöyle demişti: «Siz nelere tapıyorsunuz?» |
Ö. N. Bilmen |
(84-85) Çünkü o, Rabbine tertemiz bir yürekle geldi. O vakit babasına ve kavmine dedi: «Siz nelere ibadet edersiniz?» |
S. Ateş |
Babasına ve kavmine: "Neye tapıyorsunuz?" demişti. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani babasına ve kavmine demişti ki: «Sizler neye tapıyorsunuz?» |
Fizilalil Kuran |
Babasına ve kavmine: «Neye tapıyorsunuz?» demişti. |
İ. Kesir |
Hani babasına ve kavmine demişti ki: Neye ibadet ediyorsunuz? |
Mevdudi |
Hani babasına ve kavmine demişti ki: «Sizler neye tapıyorsunuz?» |
A. Gölpınarlı |
Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz? |
(Saffat suresi 86. ayet)
أَئِفْكًا آلِهَةً دُونَ اللَّهِ تُرِيدُونَ
Okunuş |
E ifken aliheten dunellahi türidun |
Diyanet Açıklamalı |
"Allah'tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?" |
Diyanet Vakfı |
«Allah'tan başka bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?» |
Elmalılı Orijinal |
Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilahlar istiyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 1 |
Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 2 |
«Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?» |
Ö. N. Bilmen |
«Bir iftira olarak mı Allah'tan başka ilahlar diliyorsunuz?» |
S. Ateş |
"Allah'tan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?" |
Tefhimü-l Kuran |
«Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?» |
Fizilalil Kuran |
Allah'dan başka uydurma tanrılar mı istiyorsunuz? |
İ. Kesir |
Yalancılık etmek için mi, Allah'tan başka tanrılar mı istiyorsunuz? |
Mevdudi |
«Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah'tan başka ilahlar istiyorsunuz?» |
A. Gölpınarlı |
Allah'ı bırakıp da tamamıyla uydurma mabutlara mı tapmak istiyorsunuz? |
(Saffat suresi 87. ayet)
فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Okunuş |
Fe ma zannüküm bi rabbil alemin |
Diyanet Açıklamalı |
"O halde alemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?" |
Diyanet Vakfı |
«O halde alemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?» |
Elmalılı Orijinal |
Siz rabbül'alemini ne zannediyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 1 |
Siz alemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?» |
Elmalılı Sade. 2 |
«Siz alemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?» |
Ö. N. Bilmen |
«İmdi alemlerin Rabbine ait zannınız neden ibarettir?» |
S. Ateş |
Alemlerin Rabbi hakkında zannınız nedir (ki O'na böyle ortaklar koştunuz)? |
Tefhimü-l Kuran |
«Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?» |
Fizilalil Kuran |
Alemlerin Rabb'i hakkındaki düşünceniz, zannınız nedir? |
İ. Kesir |
Alemlerin Rabbı hakkındaki zannınız nedir? |
Mevdudi |
«Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?» |
A. Gölpınarlı |
Alemlerin Rabbine karşı zannınız ne? |
(Saffat suresi 88. ayet)
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِي النُّجُومِ
Okunuş |
Fe nezara nazraten fin nücum |
Diyanet Açıklamalı |
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı. |
Diyanet Vakfı |
Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı. |
Elmalılı Orijinal |
Derken bir bakım baktı da nücume |
Elmalılı Sade. 1 |
Derken yıldızlara bir göz attı: |
Elmalılı Sade. 2 |
(88-89) Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi. |
Ö. N. Bilmen |
(88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» |
S. Ateş |
Yıldızlara bir göz attı: |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra yıldızlara bir göz attı. |
Fizilalil Kuran |
İbrahim yıldızlara bir baktı. |
İ. Kesir |
Derken yıldızlara bir göz atarak baktı. |
Mevdudi |
Sonra yıldızlara bir göz attı. |
A. Gölpınarlı |
Derken yıldızlara bir bakmıştı da, |
(Saffat suresi 89. ayet)
فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٌ
Okunuş |
Fe kale inni sekiym |
Diyanet Açıklamalı |
Ben hastayım, dedi. |
Diyanet Vakfı |
Ben hastayım, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Ben dedi: hastayım |
Elmalılı Sade. 1 |
Ben hastayım dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
(88-89) Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi. |
Ö. N. Bilmen |
(88-89) Derken yıldızlara bir bakışla baktı. Sonra dedi ki: «Şüphe yok, ben hastayım.» |
S. Ateş |
"Ben hastayım", dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
«Ben, doğrusu hastayım» dedi. |
Fizilalil Kuran |
Ben hastayım dedi. |
İ. Kesir |
Doğrusu ben, rahatsızım, dedi. |
Mevdudi |
«Ben, doğrusu hastayım» dedi. |
A. Gölpınarlı |
Ben, demişti, gerçekten de hastayım. |
Yorum İbrahim, babasının ve kavminin taptığı putları kötüleyince, bu putların fayda ya da zarar veremeyeceklerini göstermek üzere yalnız kalıp putları kırmak istiyordu. Kavmi bayram yerine giderken İbrahim’i de çağırdıklarında o, yıldızlara bakarak “Ben hastayım” demişti. İbrahim böyle yaparak, yıldızlardan hüküm çıkaran kavmine güya kendisinin de bu bilgiyi yıldızlardan aldığını anlatmak istemişti. Kavmi de hastalık kapmamak için onu bırakıp gidince, İbrahim yalnız kalma fırsatını yakalamış oldu.
(Yusuf suresi 90. ayet)
فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Okunuş |
Fe tevellev anhü müdbirin |
Diyanet Açıklamalı |
Ona arkalarını dönüp gittiler. |
Diyanet Vakfı |
Ona arkalarını dönüp gittiler. |
Elmalılı Orijinal |
O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler |
Elmalılı Sade. 1 |
O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. |
Elmalılı Sade. 2 |
O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. |
Ö. N. Bilmen |
Hemen ondan arkalarını çevirmişler olarak uzaklaştılar. |
S. Ateş |
Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan kaçtılar. |
Tefhimü-l Kuran |
Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. |
Fizilalil Kuran |
Bunun üzerine onun yanından kaçtılar. |
İ. Kesir |
Bunun üzerine arkalarını dönüp uzaklaştılar. |
Mevdudi |
Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar. |
A. Gölpınarlı |
Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar. |
(Saffat suresi 91. ayet)
فَرَاغَ إِلَى آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Okunuş |
Ferağa ila alihetihim fe kale e ela te'külun |
Diyanet Açıklamalı |
Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? |
Diyanet Vakfı |
(91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Derken kurnazlıkla onların ilahlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz? |
Elmalılı Sade. 1 |
Derken bir kurnazlıkta onların ilahlarına vardı da «Buyursanıza, yemez misiniz?» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Derken bir kurnazlıkla onların ilahlarına vardı da, «Buyursanıza, yemez misiniz?» dedi. |
Ö. N. Bilmen |
Artık onların putlarına gitti de (istihza tarikiyle) dedi ki: «Yemek yemez misiniz?» |
S. Ateş |
O da gizlice onların tanrılarına sokuldu: "Yemez misini?" dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi. |
Fizilalil Kuran |
İbrahim de; gizlice onların tanrılarına sokuldu. «Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?» |
İ. Kesir |
O da, tanrılarına yönelip dedi ki: Yemiyor musunuz? |
Mevdudi |
Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi. |
A. Gölpınarlı |
Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz? |
(Saffat suresi 92. ayet)
مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
Okunuş |
Ma leküm la tentikun |
Diyanet Açıklamalı |
Neden konuşmuyorsunuz? dedi. |
Diyanet Vakfı |
(91-92) Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Neyiniz var söylemiyorsunuz |
Elmalılı Sade. 1 |
(92-93) Neyiniz var konuşmuyorsunuz? diyerek yaklaşıp onlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
Elmalılı Sade. 2 |
(Cevap vermediklerini görünce de): «Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?» (dedi). |
Ö. N. Bilmen |
«Size ne oluyor ki, konuşamıyorsunuz?» |
S. Ateş |
"Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz?" |
Tefhimü-l Kuran |
«Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?» |
Fizilalil Kuran |
Neyiniz var konuşamıyor musunuz? dedi. |
İ. Kesir |
Ne o, konuşmuyor musunuz? |
Mevdudi |
«Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?» |
A. Gölpınarlı |
Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz? |
(Saffat suresi 93. ayet)
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًا بِالْيَمِينِ
Okunuş |
Ferağa aleyhim darbem bil yemin |
Diyanet Açıklamalı |
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) |
Diyanet Vakfı |
Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) |
Elmalılı Orijinal |
Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi |
Elmalılı Sade. 1 |
(92-93) Neyiniz var konuşmuyorsunuz? diyerek yaklaşıp onlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
Ö. N. Bilmen |
Ve onların üzerine gizlice vararak eliyle bir vuruş vuruverdi. |
S. Ateş |
Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle onlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
Tefhimü-l Kuran |
Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. |
Fizilalil Kuran |
Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara kuvvetli bir darbe indirdi. |
İ. Kesir |
Nihayet üzerlerine yürüyüp sağıyla vurdu. |
Mevdudi |
Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. |
A. Gölpınarlı |
Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları. |
(Saffat suresi 94. ayet)
فَأَقْبَلُوا إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Okunuş |
Fe akbelu ileyhi yeziffun |
Diyanet Açıklamalı |
(Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler. |
Diyanet Vakfı |
(Putperestler) koşarak İbrahim'e geldiler. |
Elmalılı Orijinal |
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler |
Elmalılı Sade. 1 |
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler. |
Elmalılı Sade. 2 |
Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler. |
Ö. N. Bilmen |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
S. Ateş |
(Puta, tapanlar, döndüklerinde putlarını kırılmış görünce) Hemen koşarak ona gittiler. |
Tefhimü-l Kuran |
Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler. |
Fizilalil Kuran |
Bunun üzerine puta tapanlar koşarak İbrahim'in yanına geldiler. |
İ. Kesir |
Bunun üzerine koşarak ona geldiler. |
Mevdudi |
Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler. |
A. Gölpınarlı |
Derken koşa-koşa yanına gelmişlerdi. |
(Saffat suresi 95. ayet)
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
Okunuş |
Kale e ta'büdune ma tenhitun |
Diyanet Açıklamalı |
İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! |
Diyanet Vakfı |
(95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? |
Elmalılı Sade. 1 |
A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
İbrahim dedi ki: «A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?» |
Ö. N. Bilmen |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
S. Ateş |
"(Elinizle) Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
Dedi ki: «Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?» |
Fizilalil Kuran |
İbrahim onlara «Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?» |
İ. Kesir |
Dedi ki: Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? |
Mevdudi |
Dedi ki: «Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?» |
A. Gölpınarlı |
O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz? |
(Saffat suresi 96. ayet)
وَاللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
Okunuş |
VAllahü halekkkaküm ve ma ta'melun |
Diyanet Açıklamalı |
Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. |
Diyanet Vakfı |
(95-96) İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı |
Elmalılı Sade. 1 |
Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.» |
Ö. N. Bilmen |
(94-96) Bunun üzerine koşar oldukları halde ona yöneldiler. Dedi ki: «Kendi yontar olduğunuz şeye mi taparsınız?» «Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyi yaratmıştır.» |
S. Ateş |
"Oysa sizi de, yaptığınız(bu şeyler)i de Allah yaratmıştır." |
Tefhimü-l Kuran |
«Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.» |
Fizilalil Kuran |
Oysa sizi de, yaptığınız bu şeyleri de Allah yaratmıştır dedi. |
İ. Kesir |
Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır. |
Mevdudi |
«Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.» |
A. Gölpınarlı |
Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de. |
(Saffat suresi 97. ayet)
قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Okunuş |
Kalübnu lehu bünyanen fe elkuhü fil cehiym |
Diyanet Açıklamalı |
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler. |
Diyanet Vakfı |
Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler. |
Elmalılı Orijinal |
Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın |
Elmalılı Sade. 1 |
Haydi, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın! Dediler. |
Elmalılı Sade. 2 |
Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler. |
Ö. N. Bilmen |
Dediler ki: «Bunun için bir bina yapınız da bunu bir ateş içinde bırakınız.» |
S. Ateş |
"Onun için bir bina yapın da onu (o binada) ateşe atın" dediler. |
Tefhimü-l Kuran |
Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.» |
Fizilalil Kuran |
Puta tapanlar: «Onun için bir bina yapın da onu ateşe atın» dediler. |
İ. Kesir |
Haydin; dediler, onun için bir bina yapın da onu alevli ateşe atın. |
Mevdudi |
Dediler ki: «Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.» |
A. Gölpınarlı |
Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe. |
(Saffat suresi 98. ayet)
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Okunuş |
Fe eradü bihi keyden fe cealnahümül esfelin |
Diyanet Açıklamalı |
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık. |
Diyanet Vakfı |
Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık. |
Elmalılı Orijinal |
Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük |
Elmalılı Sade. 1 |
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de tuttuk kendilerini daha alçak (bir duruma) düşürdük. |
Elmalılı Sade. 2 |
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük. |
Ö. N. Bilmen |
Onun için böyle bir hile dilediler. Artık Biz de onları pek sefil kimseler kıldık. |
S. Ateş |
Ona bir tuzak kurmak istediler, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları alçak düşürdük. |
Tefhimü-l Kuran |
Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alçaltılmışlar kıldık. |
Fizilalil Kuran |
İbrahim'e bir tuzak kurmak istediler, biz de onların tuzaklarını boşa çıkardık, onları alçalttık. |
İ. Kesir |
Ona hile yapmak istediler. Biz de onları en aşağılar kıldık. |
Mevdudi |
Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa biz, onları alçaltılmışlar kıldık. |
A. Gölpınarlı |
Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık. |
(Saffat suresi 99. ayet)
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ
Okunuş |
Ve kale inni zahibün ila rabbi seyehdin |
Diyanet Açıklamalı |
(Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek". |
Diyanet Vakfı |
(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir |
Elmalılı Sade. 1 |
Bir de dedi ki: «Ben Rabbime gidiyorum, O bana yolunu gösterir. |
Elmalılı Sade. 2 |
Bir de dedi ki: «Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir.» |
Ö. N. Bilmen |
Ve dedi ki: «Şüphe yok ben Rabbime gidiciyim, elbette beni doğru yola iletir.» |
S. Ateş |
(İbrahim) Dedi ki: "Ben Rabbime gideceğim, O, beni doğru yola iletecek." |
Tefhimü-l Kuran |
(İbrahim) Dedi ki «Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete eriştirecektir.» |
Fizilalil Kuran |
İbrahim dedi ki: «Ben Rabb'ime gidiyorum, O beni doğru yola iletecek.» |
İ. Kesir |
O, dedi ki: Doğrusu ben, Rabbıma gidiyorum. O beni hidayete erdirir. |
Mevdudi |
(İbrahim) Dedi ki «Şüphesiz ben, Rabbime gidiciyim; O, beni hidayete eriştirecektir.» |
A. Gölpınarlı |
Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana. |
Yorum : Buraya geçen bütün ayetlerde Hz.İbrahim as’ın üstün şahsiyetianlatılmaktadır. Ve Hz. İbrahim as’ın ne kadar Allah’ a bağlı bir kul olduğuna işaret edilmektedir. Şimdi en büyük imtihana tabi tutulacağı bundan sonraki ayetlerde haber verilecek. Ve bu imtihana aynı zamanda aileside tabi tutulacak. Çünkü Allah İbrahim As’ın suyunu seçmiştir. Ve içinden peygamberler ve o peygamberlerin efendisi Muhammed Mustafa sav göndermiştir. İşte büyük imtihanı anlatan ayetler
(Saffat suresi 100. ayet)
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Okunuş |
Rabbi heb li mines salihiyn |
Diyanet Açıklamalı |
O : "Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver", dedi. |
Diyanet Vakfı |
(Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana salihlerden olacak bir evlat ver, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Rabbım! bana salihinden ihsan buyur |
Elmalılı Sade. 1 |
Rabbim, bana iyilerden (bir evlat) ihsan et!» |
Elmalılı Sade. 2 |
«Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!» |
Ö. N. Bilmen |
(100-101) «Yarabbi! Bana salihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tabiatli bir oğul ile müjdeledik. |
S. Ateş |
"Rabbim, bana iyilerden (bir çocuk) lutfet!" |
Tefhimü-l Kuran |
«Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.» |
Fizilalil Kuran |
Rabb'im bana iyilerden olacak bir çocuk ver. |
İ. Kesir |
Rabbım, bana salihlerden ihsan et. |
Mevdudi |
«Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.» |
A. Gölpınarlı |
Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsan et. |
(Saffat suresi 101. ayet)
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ
Okunuş |
Fe beşşernahü bi ğulamin halim |
Diyanet Açıklamalı |
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik. |
Diyanet Vakfı |
İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik. |
Elmalılı Orijinal |
Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik |
Elmalılı Sade. 1 |
Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik. |
Elmalılı Sade. 2 |
Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. |
Ö. N. Bilmen |
(100-101) «Yarabbi! Bana salihlerden (bir çocuk) ihsan buyur.» Biz de onu pek yumuşak tabiatli bir oğul ile müjdeledik. |
S. Ateş |
Ona halim bir erkek çocuk müjdeledik. |
Tefhimü-l Kuran |
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. |
Fizilalil Kuran |
Biz ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik. |
İ. Kesir |
Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik. |
Mevdudi |
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. |
A. Gölpınarlı |
Derken biz de ona tedbirle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik. |
(Saffat suresi 102. Ayet)
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ
Okunuş |
Felemma beleğa meahüs sa'ye kale ya büneyye inni era fil menami enni ezbehuke fenzur maza tera kale ya ebetif'al ma tü'meru setecidüni in şaellahü mines sabirin |
Diyanet Açıklamalı |
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşAllah beni sabredenlerden bulursun, dedi. |
Diyanet Vakfı |
Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşAllah beni sabredenlerden bulursun, dedi. |
Elmalılı Orijinal |
Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaAllah sabirinden bulacaksın |
Elmalılı Sade. 1 |
(Oğlu) yanında koşma çağına gelince: «Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?» dedi. (Çocuk da): «Babacığım sana ne emrediliyorsa yap! Beni inşaAllah sabredenlerden bulacaksın!» dedi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: «Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?» dedi. Çocuk da: «Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaAllah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi. |
Ö. N. Bilmen |
Vakta ki, onunla beraber yürümek çağına yetişti. Dedi: «Oğulcağımız! Ben, şüphe yok rüyada görüyorum ki, muhakkak seni boğazlıyorum. Artık bak, sen ne görürsün.» Dedi: «Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah beni sabredenlerden bulacaksın.» |
S. Ateş |
(Çocuk) Onun yanında koşma çağına erişince (İbrahim ona): "Yavrum, dedi, ben uykuda görüyorum ki ben seni kesiyorum; (düşün) bak, ne dersin?" (Çocuk): "Babacığım, sana emredileni yap, inşAllah beni sabredenlerden bulacaksın." dedi. |
Tefhimü-l Kuran |
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona) : «Oğlum» dedi. «Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyordum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.» (Oğlu İsmail) Dedi ki: «Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.» |
Fizilalil Kuran |
Çocuk onun yanında koşma yaşına gelince ona; «Yavrum! Ben uykuda iken seni kestiğimi görüyorum, bir düşün ne dersin? Çocuk; «Babacığım sana emredileni yap, inşaAllah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi. |
İ. Kesir |
O, kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca dedi ki: Oğulcuğum; doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin? O da dedi ki: Babacığım; sana emrolunanı yap. İnşAllah beni sabredenlerden bulursun. |
Mevdudi |
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona) : «Oğlum» dedi. «Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken görüyordum. Bir bak, sen ne düşünüyorsun.» (Oğlu İsmail) Dedi ki: «Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın.» |
A. Gölpınarlı |
İbrahim'le beraber koşup gezecek çağa gelince İbrahim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun. |
(Saffat suresi 103. ayet)
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ
Okunuş |
Felemma eslema ve tellehu lil cebin |
Diyanet Açıklamalı |
Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: |
Diyanet Vakfı |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
Elmalılı Orijinal |
Vakta ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı |
Elmalılı Sade. 1 |
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah'a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı). |
Elmalılı Sade. 2 |
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı. |
Ö. N. Bilmen |
Vakta ki, ikisi de inkiyad ettiler ve O'nu alnının bir yanı üzerine yatırdı. |
S. Ateş |
İkisi de böylece (Allah'ın emrine) teslim olup (İbrahim, kurban etmek için) çocuğu alnı üzerine yıkınca, |
Tefhimü-l Kuran |
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı; |
Fizilalil Kuran |
İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip babası, oğlunu alnı üzerine yere yatırınca. |
İ. Kesir |
İkisi de teslim olunca, babası; oğlunu alnı üzere yatırdı. |
Mevdudi |
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı; |
A. Gölpınarlı |
İkisi de teslim olunca onun alnını yere koymuştu. |
(Saffat suresi 104. ayet)
وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ
Okunuş |
Ve nadeynahü ey ya ibrahim |
Diyanet Açıklamalı |
Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik. |
Diyanet Vakfı |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
Elmalılı Orijinal |
Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim! |
Elmalılı Sade. 1 |
Ve ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim! |
Elmalılı Sade. 2 |
Biz de ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim!» |
Ö. N. Bilmen |
Ve O'na: «Ya İbrahim!» diye nida ettik ki, |
S. Ateş |
Biz ona: "İbrahim!" diye ünledik. |
Tefhimü-l Kuran |
Biz ona: «Ey İbrahim» diye seslendik. |
Fizilalil Kuran |
Biz ona «Ey İbrahim» diye seslendik. |
İ. Kesir |
Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim; |
Mevdudi |
Biz ona: «Ey İbrahim» diye seslendik. |
A. Gölpınarlı |
Ve biz, ona ey İbrahim diye nida etmiştik. |
(Saffat suresi 105. ayet)
قَدْ صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Okunuş |
Kad saddakter rü'ya inna kezalike neczil muhsinin |
Diyanet Açıklamalı |
Rüyayı gerçekleştirdin.Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. |
Diyanet Vakfı |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
Elmalılı Orijinal |
Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükafat ederiz işte muhsinlere |
Elmalılı Sade. 1 |
Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte Biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.» |
Elmalılı Sade. 2 |
«Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.» |
Ö. N. Bilmen |
«Sen muhakkak rüyayı tasdik ettin. Biz böylece muhakkak muhsinleri mükafaatlandırırız.» |
S. Ateş |
"Sen rüyayı doğruladın, işte biz, güzel davrananları böyle mükafatlandırırız!" |
Tefhimü-l Kuran |
«Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.» |
Fizilalil Kuran |
Sen rüyayı doğruladın; biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız. |
İ. Kesir |
Sen rü'yayı gerçekleştirdin. Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükafatlandırırız. |
Mevdudi |
«Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Hiç şüphesiz biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.» |
A. Gölpınarlı |
Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri. |
(Saffat suresi 106. ayet)
إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاء الْمُبِينُ
Okunuş |
İnne haza le hüvel belaül mübin |
Diyanet Açıklamalı |
Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır. |
Diyanet Vakfı |
(103-106) Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. |
Elmalılı Orijinal |
Şübhesiz ki bu açık bir ibtila, kat'i bir imtihan |
Elmalılı Sade. 1 |
Şüphesiz ki bu apaçık ve kesin bir imtihandı. dedik. |
Elmalılı Sade. 2 |
«Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.» (dedik) |
Ö. N. Bilmen |
Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir imtihandır. |
S. Ateş |
Gerçekten bu, apaçık bir sınav idi. |
Tefhimü-l Kuran |
Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. |
Fizilalil Kuran |
Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi. |
İ. Kesir |
Muhakkak ki bu, apaçık bir imtihandı. |
Mevdudi |
Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. |
A. Gölpınarlı |
Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı. |
(Saffat suresi 107. ayet)
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Okunuş |
Ve fedeynahü bi zibhin aziym |
Diyanet Açıklamalı |
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. |
Diyanet Vakfı |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
Elmalılı Orijinal |
Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik |
Elmalılı Sade. 1 |
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. |
Elmalılı Sade. 2 |
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. |
Ö. N. Bilmen |
Ve O'na bir büyük kurbanlık bedel verdik. |
S. Ateş |
Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. |
Tefhimü-l Kuran |
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. |
Fizilalil Kuran |
Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik. |
İ. Kesir |
Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. |
Mevdudi |
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. |
A. Gölpınarlı |
Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik. |
(Saffat suresi 108. ayet)
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Okunuş |
Ve terakna aleyhi fil ahirin |
Diyanet Açıklamalı |
Geriden gelecekler arasında ona (iyi birnam) bıraktık: |
Diyanet Vakfı |
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükafatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır. |
Elmalılı Orijinal |
Namına da bıraktık sonrakiler içinde |
Elmalılı Sade. 1 |
Sonradan gelenler içinde kendisine iyi bir nam bıraktık. |
Elmalılı Sade. 2 |
Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık. |
Ö. N. Bilmen |
(108-109) Ve sonrakilerin arasında O'na karşı (bir güzel sena) bıraktık. İbrahim üzerine selam olsun. |
S. Ateş |
Sonra gelenler arasında ona (iyi bir ün) bıraktık. |
Tefhimü-l Kuran |
Sonra gelenler arasında da ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. |
Fizilalil Kuran |
Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık. |
İ. Kesir |
Sonrakiler arasında ona da bıraktık. |
Mevdudi |
Sonra gelenler arasında da ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık. |
A. Gölpınarlı |
Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad-san verdik. |
Hülasa Allah Hz. İbrahim as’a İsmail’i verir. Ve İsmail as ne zaman ki ergenlik çağına gelmişse İbrahim as ona derki; evladım ben rüyada seni Allah ‘a kurban ettiğimi gördüm . İsmail as derki baba sen Allah ’ın peygamberisin sen beni Allah ‘ a kurban etmekle emr olundun . Allah ‘ın sana emrettiğini yerine getir der. Bunun üzerine İbrahim as İsmail as ı alır ve bıçakla onu Allah ‘ a kurban etmek ister bıçak İsmail as’ın gırtlağını kesmez defa deneme yapar. Üçünde de kesmez. Ve bu arada Cebrail as hz. Ademin oğlu Habil’in Kurban ettiği koçu getirir ve ala bunu kes der . yani sen sınvı kazandın der. Ayette ‘’Ve fedeynahü bi zibhin aziym ‘’yani Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.
Demesinin hikmeti çünkü bu kurbn daha önce de Hz.Adem as’ın oğlu Habil tarafından Allah ‘a kurban edilmişti. İşte Habil’in Kurbanını anlata ayetler:
Maide süres 27-28-29-30-31-32
(Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.
“Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
“Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.”
Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.
Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resullerimiz apaçık deliller (mucize ve ayetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hala) yeryüzünde aşırı gitmektedir.
İşte bu ayetler de anlatıldığı gibi iki defa o koç Allah 2 a kurban edildiği için ona büyük bir kurban denilmiş. Şimdi mevzuya dönersek .Bize bu olaydan şöyle bir mana çıkıyor:
Peygamberleri nasıl rüyada görürsen gerçek alemde aynısını yapmalısın . Yani peygamberi rüyada gördün ve sana bir şey yapmanı söyledi aynısını yapmalısın . Çünkü o rüya bir emirdir. Ve Peygamber kendisi de rüyada ne görürse rüyası çıkar ve ona göre davranır. Çünkü peygamberlerin gözü uykuya dala bilir fakat kalpleri uyumaz.
Mesela Osmanlı padişahı sultan Abdülhamit Beyrut kadısı Şeyh Yusuf Nebahaniyi görevden alır . O gece Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) padişahın rüyasına girmiş ve ona Şeyh Yusuf nebehaninin görevine geri iade edilmesini padişaha söyler . Hemen ertesi gün sabahleyin telgrafla Şeyh Yusuf Nebahaniyi görevine iade eder. Mısır valisi Mahmut Nurettin zengi Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ‘i rüyada görür . Ve Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ona 3 kişiyi gösterir ve der ki beni bu 3 kişiden kurtar. Bunun üzerine Nurettin zengin Medine’ye gider ve Medine kadısına derki ben böyle bir rüya gördüm ve bana bu 3 kişiyi göster der. Medine valisi herkesi çağırır ve Nurettin Zengine bak o 3 kişiyi bul der Nurettin zengin bakar bu 3 kişiyi görür ve idam edin der.Bakarlar ki bu 3 kişi yer altın bir tünel kamışlar ve efndimiz sav ‘in naaaşına 1 metre kalmış ulaşacaklar amaçlar Efendimiz sav ‘in naaşını çalmaktır. Ve bunun üzerine yer altından Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ‘ in naşının 4 tarafını 7 metre kalınlık 7 metre genişlik 7 metre uzunluk kurşun dökerek koruma altına almıştır.
İşte gördüğünüz gibi peygamberleri rüyada görmek gerçeğin ta kendisidir.
Şimdi Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ‘in rüyasını açıklamaya geçiyoruz. İşte Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ‘in Rüyası
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Rüyası
Hz. Muhammed (S.A.V.) rüyası da tevilsiz gerçekleşiyor. Çünkü onun rüyası da uzun vadeli bir rüya değilmiş. Bir yıl içinde gerçekleşmiş. Şimdi biz burada Hz. Muhammed (S.A.V.) rüyasını ayetlerle açıklayacağız ve o ayetlerin muhtelif meallerini bir araya getirerek geniş açıklama yapacağız. Bu da bize çok büyük bir mesajdır ki hiçbir Allah ‘ın kulu kalkıpta rüyaların gerçek alemle bağlantısı yoktur demesin . İşte Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın rüyasını anlatan ayetler, Türkçe okunuşu ve muhtelif tefsirlerdeki mealeri
(Fetih suresi 27. ayet)
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِن شَاء اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا
Okunuş |
Le kad sadekAllahü rasulehür ru'ya bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminine muhallikiyne ruuseküm ve mükassiriyne la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan kariba |
Diyanet Açıklamalı |
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. |
Diyanet Vakfı |
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. |
Elmalılı Orijinal |
Şanına kasem olsun ki Allah hakikaten Resulüne o rü'yayı hakkıyle sadık gösterdi, şanına kasem olsun ki inşaAllah Mescidi harama emniyyetler içinde, başlarınızı kazıtarak, kırkarak, korkunuz olmıyarak sureti kat'iyyede gireceksiniz, fakat sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih yaptı |
Elmalılı Sade. 1 |
Andolsun ki, Allah gerçekten peygamberine o rüyayı hakkıyla doğru gösterdi, Şanıma yemin ederim ki, İnşaAllah Mescid-i Haram'a güvenlik içinde başlarınızı kazıtarak, kırkarak korkusuzca gireceksiniz! Ancak O, sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih verdi. |
Elmalılı Sade. 2 |
Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid- i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinzi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi. |
Ö. N. Bilmen |
Şanıma kasem olsun ki, Allah Teala Peygamberine rüyasını bihakkın sadık kılmıştır. Muhakkak ki, Kabe-i Muazzama'ya inşaAllah eminler, başlarınızı traş etmiş ve (saçlarınızı) kısaltmış olduğunuz halde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi ve ondan önce bir yakın feth (nasib) kıldı. |
S. Ateş |
Andolsun, Allah, Elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, başlarınızı (kökten) traş ederek ve(ya) saçlarınızı kısaltarak, korkmadan, güven içinde Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bildi, bundan önce size yakın bir fetih verdi. |
Tefhimü-l Kuran |
Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşAllah Kabe'ye emniyet ve güven içinde, korkmadan (mutlaka) gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için (Mekke'nin fethinden) önce daha yakın bir fetih (Hayber'in fethini) nasip etti. |
Fizilalil Kuran |
Andolsun ki Allah, Peygamberinin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey inananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınız kısaltılmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Size bundan başka, yakın zamanda bir zafer verecektir. |
İ. Kesir |
Andolsun ki; Allah, Rasulünün gördüğü rü'yanın hak olduğunu tasdik etmiştir. Allah, dilerse; siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Bundan başka size yakın bir zamanda bir feth de verecektir. |
Mevdudi |
Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşAllah Kabe'ye emniyet ve güven içinde, korkmadan (mutlaka) gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için (Mekke'nin fethinden) önce daha yakın bir fetih (Hayber'in fethini) nasip etti. |
A. Gölpınarlı |
Ve andolsun ki Allah, Peygamberine gerçek bir rüya göstermiştir; Allah dilerse emin olarak ve başlarınızı tıraş ettirerek, saçlarınızı kestirip kısaltarak elbette sizi Mescid-i Haram'a sokacak; gerçekten de o, sizin bilmediğinizi bilmektedir, derken bundan başka da yakın bir fetih ve zafer gerçektir. |
(Fetih suresi 28. ayet)
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيدًا
Okunuş |
Hüvellezi ersele rasulehu bil hüda ve dinil hakki li yuzhirahu aled dini küllih Ve kefa billahi şehida |
Diyanet Açıklamalı |
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. |
Diyanet Vakfı |
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. |
Elmalılı Orijinal |
O odur ki Resulünü hidayet rehberi ve hak dini ile gönderdi, onu her dinin üstüne çıkarmak için, şahid olarak da Allah yeter |
Elmalılı Sade. 1 |
O'dur peygamberini hidayet rehberi ve hak dini ile gönderen; onu her dinin üstüne çıkarmak için şahit olarak da Allah yeter! |
Elmalılı Sade. 2 |
Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter. |
Ö. N. Bilmen |
O, o (Allah-ü Zişan) dır ki, Peygamberini hidayet ile ve din-i hak ile gönderdi. Ta ki, onu her din üzerine yükseltin. Ve şahid olmak için de Allah Teala kafidir. |
S. Ateş |
O, Elçisini hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o(hak di)ni, bütün dinlere üstün kılsın. Şahid olarak Alah yeter. |
Tefhimü-l Kuran |
Ki O, kendi peygamberlerini hidayetle ve hak olan din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. |
Fizilalil Kuran |
Resulünü, hidayet ve hak dinle gönderdi ki o hak dini, bütün dinlere üstün kılsın. Şahid olarak Allah yeter. |
İ. Kesir |
O'dur Rasulünü hidayet ve hak din ile gönderen. Bütün dinlerden üstün kılmak üzere. Şahid olarak Allah yeter. |
Mevdudi |
Ki O, kendi peygamberlerini hidayetle ve hak olan din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. |
A. Gölpınarlı |
Öyle bir mabuttur o ki Peygamberini, doğru yolu göstermek üzere gerçek dinle, bütün dinlere üstün olmak için göndermiştir ve Allah'ın tanıklığı yeter. |
(İsra suresi 60. ayet)
وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلاَّ فِتْنَةً لِّلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي القُرْآنِ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلاَّ طُغْيَانًا كَبِيرًا
Okunuş |
Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner ru'yelleti eraynake illa fitnetel linnasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezidühüm illa tuğyanen kebira |
Diyanet Açıklamalı |
Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz. |
Diyanet Vakfı |
Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o görüntüleri ve Kur'an'da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz. |
Elmalılı Orijinal |
Ve unutma ki vaktiyle sana haberin olsun ki, dedik: rabbın o insanları ihata etmiştir, o sana gösterdiğimiz temaşayı ve Kur'anda la'net edilen ağacı da sırf insanlara bir imtihan için yapmışızdır, biz onları tehdid ediyoruz, o onlara büyük bir tuğyan artırmaktan başka netice vermiyor |
Elmalılı Sade. 1 |
Unutma ki, vaktiyle sana: «Bil ki Rabbin o insanları kuşatmıştır.» dedik. Sana gösterdiğimiz (Mirac) temaşasını ve Ku'ran'da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları tehdit ediyoruz; ama bu onlara büyük bir taşkınlığı artırmaktan başka netice vermiyor. |
Elmalılı Sade. 2 |
Vaktiyle sana şöyle vahyettiğimizi hatırla: «Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır.» (İsra gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur'an'da lanet edilen ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları, korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç vermiyor. |
Ö. N. Bilmen |
Ve sana demiştik ki: «Senin Rabbin şüphesiz bütün nası ihata etmiştir ve sana göstermiş olduğumuz temaşayı ve Kur'an'daki lanet edilmiş olan ağacı da nasa ancak bir imtihan için kılmıştık ve onları korkutuyoruz. Halbuki onlara pek büyük bir taşkınlıktan başka bir şey artırmış olmuyor.» |
S. Ateş |
Bir zaman sana: "Rabbin insanları kuşatmıştır, (suçluları cezalandırmak üzeredir)" demiştik. Sana gösterdiğimiz rü'yayı ve Kur'an'da la'netlenmiş ağacı, insanları(n imanını) sınama (aracı) yaptık. Biz onları (çeşitli biçimlerde) korkutuyoruz. Fakat korkutmamız onların azgınlıklarını daha da artırmaktan başka bir katkı yapmıyor 182,183 |
Tefhimü-l Kuran |
Ey Muhammed bir zaman sana: «Şüphesiz Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır.» demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur'an'da lanetlenen ağacı ancak insanlara bir fitne (sınama aracı) yaptık. Biz onları arka arkaya korkutuyoruz, fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi artırmaya yaramıyor. |
Fizilalil Kuran |
Ey Muhammed, hani sana «Rabbin insanları (Mekkeli müşrikleri) kuşatma altına aldı» dedik. (O gece) sana gösterdiğimiz görüntüleri ve Kur'an'da adı geçen lanetlenmiş ağacı da sırf insanlara bir sınav konusu olsun diye ortaya koyduk. Onları korkutuyoruz ama bu korkutmalarımız azgınlıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. |
İ. Kesir |
Hani sana demiştik ki: Rabbın gerçekten insanları kuşatmıştır. Sonra göstermiş olduğumuz rüyayı sadece insanlar için bir imtihan kıldık. Kur'an'da lanetlenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor. |
Mevdudi |
Ey Muhammed bir zaman sana: «Şüphesiz Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır.» demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayı ve Kur'an'da lanetlenen ağacı ancak insanlara bir fitne (sınama aracı) yaptık. Biz onları arka arkaya korkutuyoruz, fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şeyi artırmaya yaramıyor. |
A. Gölpınarlı |
An o zamanı, hani sana demiştik ki hiç şüphe yok, Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır ve biz sana gösterdiğimiz rüyayı da, Kur'an 'daki lanetlenmiş ağacı da ancak insanları sınamak için gösterdik ve onları korkutmadayız, fakat bu, ancak onların taşkınlıklarını arttırmada. |
Hulasa Evet işte gördüğünüz gibi
Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın rüyası gerçekleşmiş. Çünkü Hz. Muhammed (S.A.V.) Hudeybiye barış anlaşmasından sonra şöyle bir rüya görür: Mekke’ye kılıçların gölgesi altında emniyetli bir şekilde girdiğini rüyada görür ve sonrada Mekke feth edilir. Ve bu rüya yukarıda gördüğünüz gibi ayetlerde açıklanmıştır. Demek ki Hz. Muhammed (S.A.V.) ’ın rüyası da tevilsiz gerçek alemle aynıdır. Yani hiç kimse kalkıp rüyaların gerçeklik payın yoktur demesin. Bütün rüyaların ilada gerçeklik payı vardır. Ama tevili ama tevilsiz. Şimdi Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın başka bir rüyasını açıklayacağız. Savaştan önce Allah Resulu (S.A.V) düşmanlarını rüyada az bir sayıda görmüş ve sahabeler cesaretlenmiş . Bunun üstüne ayet gelmiş eğer biz onları sana rüyada çok kalabalık gösterseydik . siz dağılacaktınız . Ancak biz onları sana az gösterdik ki cesaretlenesiniz. Ve rüyada müşrikler nasıl az göründüyse az gib savaştılar ve savaşı kaybettiler. Şimdi biz burada o ayeti ve Türkçe okunuşunu ve muhtelif tefsirlerdeki mealleri açıklayacağız.İşte Muhtelif tefsirlerde ki meali:
(Enfal suresi 43. ayet)
إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَـكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
Okunuş |
İz yürikehümüllahü fi menamike kalila ve lev erakehüm kesiral le feşiltüm ve le tenaza'tüm fil emri ve lainnellahe sellem innehu alimüm bi zatis sudur |
Diyanet Açıklamalı |
Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. |
Diyanet Vakfı |
Hatırla ki, Allah, uykunda sana onları az gösterdi. Eğer onları sana çok gösterseydi, elbette çekinecek ve bu iş hakkında münakaşaya girişecektiniz. Fakat Allah (sizi bundan) kurtardı. Şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. |
Elmalılı Orijinal |
O vakıt ki Allah sana onları ru'yanda az gösteriyordu, eğer sana onları çok gösterse idi korkacaktınız ve kumandada nizaa düşecektiniz ve lakin Allah selamete bağladı, çünkü o bütün sinelerin künhünü bilir |
Elmalılı Sade. 1 |
Hani Allah, sana rüyandan onları az gösteriyordu; eğer sana onları açık gösterseydi, korkacak ve kumanda da tartışacaktınız. Fakat Allah, selamete bağladı; çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir. |
Elmalılı Sade. 2 |
Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir. |
Ö. N. Bilmen |
O vakit ki, Allah Teala onları sana rüyanda az gösteriyordu. Ve eğer onları sana çok göstermiş olsaydı elbette korkacak idiniz ve cihad işinde ihtilafa düşerdiniz. Velakin Allah Teala selamete erdirdi. Şüphe yok ki o, göğüslerin içinde olanı bihakkın bilicidir. |
S. Ateş |
Allah, sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi, çekinirdiniz ve (savaş) iş(in)de çekişirdiniz. Fakat Allah, (sizi bundan) kurtardı. Doğrusu O, göğüslerin özünü bilir. |
Tefhimü-l Kuran |
Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir. |
Fizilalil Kuran |
Hani Allah onları sana rüyanda az gösteriyordu. Eğer onları kalabalık gösterseydi moraliniz bozulur, bu konuda aranızda tartışmaya düşerdiniz. Fakat Allah, sizi bu tehlikeden korudu. Hiç şüphesiz O, kalplerin özünü bilir. |
İ. Kesir |
Hani Allah; uykunda, onları sana az gösteriyordu. Eğer sana onları çok göstermiş olsaydı; elbette çekinecek ve iş hakkında çekişecektiniz. Fakat Allah, sizi kurtardı. Muhakkak ki O; göğüslerde olanı bilendir. |
Mevdudi |
Hani Allah, onları sana uykunda az gösteriyordu; eğer sana çok gösterseydi, gerçekten yılgınlığa kapılacaktınız ve iş konusunda gerçekten çekişmeye düşecektiniz. Ancak Allah esenlik (kurtuluş) bağışladı. Çünkü O, elbette sinelerin özünde saklı duranı bilendir. |
A. Gölpınarlı |
Hani Allah, rüyanda sana onların az olduğunu göstermişti; çok gösterseydi ürker, gevşerdiniz ve iş hususunda da çekişe kalkışırdınız. Fakat Allah sizi bundan kurtardı ve şüphe yok ki o, gönüllerdekini bilir. |
(Enfal suresi 44. ayet)
وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلاً وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولاً وَإِلَى اللّهِ تُرْجَعُ الأمُورُ
Okunuş |
Ve iz yürikümuhüm izil tekaytüm fi a'yüniküm kalilev ve yükallilüküm fi a'yünihim li yakdiyellahü emran kane mef'ula ve ilellahi türceul ümur |
Diyanet Açıklamalı |
Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner. |
Diyanet Vakfı |
Allah, olacak bir işi yerine getirmek için (savaş alanında) karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Bütün işler Allah'a döner. |
Elmalılı Orijinal |
Ve o vakıt ki karşılaştığınız sıra onları sizin gözlerinizde azaltıyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu, çünkü Allah o fi'le çıkarılmış olan emri yerine getirecekti, öyle ya bütün işler Allaha irca' olunur |
Elmalılı Sade. 1 |
Hani karşılıştığınızda Allah, o yapılması gereken işi yerine getirmek için onları sizin gözlerinizde azaltıyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Öyle ya, bütün işler yalnız Allah'a döndürülecektir. |
Elmalılı Sade. 2 |
Ve işte onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah o mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah'a döndürülür. |
Ö. N. Bilmen |
Ve hani karşı karşıya geldiğiniz zaman onları size gözlerinizde pek az gösteriyordu ve sizleri de onların gözlerinde azaltıyordu. Ta ki, Allah Teala yapılmış olan bir emri yerine getirsin. Ve bütün işler Allah Teala'ya döndürülür. |
S. Ateş |
Karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki yapılması gereken bir işi yerine getirsin. İşler, hep Allah'a döndürülecektir. |
Tefhimü-l Kuran |
Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür. |
Fizilalil Kuran |
Allah, ortaya çıkması gereken sonucun gerçekleşmesi için savaş alanında karşılaştığınızda onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Her işin sonu Allah'a varır.» |
İ. Kesir |
Hani, karşılaştığınız zaman; Allah, yapılmış bir emri yerine getireceğinden onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözünde azaltıyordu. Ve işler Allah'a döndürülür. |
Mevdudi |
Karşı karşıya geldiğinizde, Allah, 'olacağı olan işi gerçekleştirmek' için, onları gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve (bütün) işler Allah'a döndürülür. |
A. Gölpınarlı |
Hani karşılaştığınız zamanda Allah, onları sizin gözünüze az gösterdiği gibi sizi de onlara az göstermişti; çünkü Allah, olacak işi yapacak, yerine getirecekti ve bütün işlerin mercii Allah'tır. |
Hulasa Evet işte gördüğünüz gibi Allah bazen de rüyalarda durumun tersini gösterir. Bunun da bir takım hikmetleri vardır. Demek ki bir takım rüyalar vardır ki o rüyalar hep tersi olur. Dolayısıyla rüyaların tersinin olması da Kuran’da açıklanmıştır. Demek ki bazı rüyalar tevili bir şekilde gerçekte çıkar. Bazıları tevilsiz çıkar ve bazı rüyalarında tersi çıkar . Ve bazı rüyalarda emir mahiyetindedir. Dolayısıyla hiç kimse kalkıp rüyaların bir anlamı tevili ve ya gerçekle bağlantısı olamaz demeye hakkı yoktur. Çünkü sizinde gördüğünüz gibi Kuran’ da bu konuda yukarıda da zikrettiğimiz gib bişr çok ayet varıdır. Ve o ayetleri biz bir çok meal ışığı altında açıkladık . dolayısıyla eğer en ufak bir şüphe veya şek olsaydı bu kadar meal var araların da bir ihtilaf görüş ayrılığı olacaktı . Ama sizinde gördüğünüz gib hangi ayeti açıkladıysak bakıyoruz ki hepsi aynı yorumu yapmışlar . Çoğunluk neye karar verirse o haktır. Ve eğer çoğunluk bir konuda görüş ayrılığına düşerse o zaman tercih hakkı doğar. Günümüzde bakıyoruz
Ve görüyoruz ki rüya tabirleri diye kitaplar yazılıyor. Ve br çok kişi o rüya kitaplarına göre yorumlar yapmaya çalışıyor. Aslın da bunların çoğu yanlıştır. Neden çünkü rüyalar kişiye bulunduğu mevkiye ve makama göre değişirler. Onun için rüya anlatılır rüy yorumcusu rüyayı gören kişinin pozisyonuna göre yorum yapar. Biz burada
Diyoruz ki biz bütün rüyaları kişinin pozisyonu ve durumuna göre yorumluyoruz ki doğrusuda budur.
Peygamber Efendimizin Gördüğü Rüyalar ve Yorumları
İbn-i Abbas (ra)’tan rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Peygamberlerin rüyaları vahiydir.” İbn-i Abbas (ra), bu sözü Hz. Yusuf (as): “…Ben (rüyamda) on bir yıldızla, güneşi ve ayı gördüm…” ayetini açıklarken söylemiştir. İbn-i Ömer, Ubeyd b. Umeyr, aynı görüşleri belirtmişlerdir.
Hz. Aişe şöyle demiştir: “Rasulüllah’ın ilk vahiy başlangıcı uykuda saliha rüya görmekle olmuştur. Hiçbir rüya görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi açıkça meydana gelmesin. Bu rivayette,Hz. Muhammed (S.A.V)’in rüyaları, bir çeşit vahiy ve Kur'an vahyine hazırlık niteliğinde olduğu belirtilmektedir.Hz. Muhammed (S.A.V)’in vahiy niteliğinde olan rüyaları Kur'an-ı Kerim ve hadislerde işaret edilen hadislerin içeriğinden anlaşılmaktadır.
İslam alimlerinin çoğunluğu Hz. İbrahim (as), Hz. Yusuf (as) ve Hz. Muhammed (S.A.V)’in Kur'an-ı Kerim’de anlatılan rüyalarını örnek göstererek, “Peygamberlerin rüyaları, vahiydir” görüşüne katılmışlardır.
Bu rivayetlerden de anlaşıldığı üzereHz. Muhammed (S.A.V)’in bazı rüyaları, vahiydir. Vahiy niteliğinde olabilecekHz. Muhammed (S.A.V)’inrüya ve yorumları ulaşılabildiği kadarıyla aşağıda zikredilecektir.
1- Rüyada Misvak İkramı
Abdullah b. Ömer’in rivayetine göre Rasulüllah (as), şöyle buyurdu: “Kendimi rüyamda bir misvakla misvaklanırken gördüm. Derken beni iki adam çekti. Biri, diğerinden daha büyüktü. Bende misvakı küçük olana verdim. Bana; büyüğe denildi. Ben de onu, büyüğe verdim.”
2- Müseyleme ve Ansi’nin Durumlarının Bildirilmesi
İbn-i Abbas’tan rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir: Yalancı Müseyleme,Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında Medine’ye geldi ve ‘Muhammed, kendisinden sonra bu işi bana bırakırsa, ona tabi olurum” demeye başladı. Medine’ye kendi kabilesinden birçok insan gelmişti.Hz. Muhammed (S.A.V), beraberinde Sabit b. Kays b. Şemmas olduğu halde onun yanına geldi.Hz. Muhammed (S.A.V) (as)’in bir hurma dalı parçası vardı. Arkadaşlarının arasındaki Müseyleme’nin başında durarak: “Ben, şu parçayı istemiş olsan; onu sana vermem. Ben, Allah’ın senin hakkındaki emrine tecavüz edemem. (Bana itaatten) geri dönersen Allah, mutlaka seni tepeleyecektir. Öyle zannederim ki sen, rüyanda hakkında bilgi verilen kimsesin. İşte Sabit benim adıma sana cevap verecek.” buyurdu. Sonra Rasulüllah, oradan ayrıldı ve gitti.
İbn-i Abbas,Hz. Muhammed (S.A.V)’in: “Öyle zannederim ki sen, rüyada bana hakkında bilgi verilen kimsesin” sözünü sordum. Ebü Hureyre bana,Hz. Muhammed (S.A.V)’in şöyle buyurduğunu haber verdi: “Uyurken elimde iki altın bilezik gördüm. Bunların hali beni meşgul etti. Derkenrüyamda bana, onları üflemem vahyedildi. Ben de üfürdüm ve uçtular. Bunları, benden sonra çıkacak iki yalancı (peygamberlik iddiasında bulunan) kişi diye tevil ettim.” Bunlardan biri San’a’nın reisi Ansi; diğeri, Yemaame’nin reisi Müseyleme idi .
3- Kadir Gecesinin Bildirilmesi
Ebü Seleme’den rivayet edildiğine göre o, şöyle dedi: Ebü Said’e sordum, Rasulüllah’dan Kadir Gecesinin hangi gün denk geldiğini işittin mi?; o da, evet dedi. Devamında Ebü Selem dedi ki: Sonra Rasulüllah (as) ile birlikte Ramazan’ın onuncu günü itikafa girdik. Ramazan’ın yirminci günü sabahıHz. Muhammed (S.A.V), bize bir hutbe irad etti ve şöyle buyurdu: “Kadir gecesi bana gösterildi. Sonra o Kadir gecesi bana unutturuldu.”
Ravi, Ebü Said’e Kadir gecesinin hangi güne (geceye) denk geldiğini bilip bilmediğini sormuş, Ebü Said de Rasulüllah’tan bunu duyduğunu söylemiş; daha sonra Ebü Said’e bunu soran ravi; yani Ebü Seleme Peygamber ile birlikte itikafa girdiğinde bunu Peygamberden bizzat duyduğunu nakletmiştir. Peygamber (as), kadir gecesinin unutturulması, Müslümanların her geceyi Kadir gecesi gibi bilip ona göre ibadet yapmaları açısından bizler için bir rahmettir.?
Hz. Peygamber’in Geleceğe Dair Rüyaları ve Bunları Yorumlaması
Hz. Allah (cc)’ın geleceğe dair bir takım olayları Sevgili Habibinerüyalar yoluyla bildirdiği bir takım rivayetlerde anlatılmaktadır. Peygamber (as), bir takım olayların sonucunu rüyalar vasıtasıyla öğrenmiştir.
1- Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer İle İlgili Rüyası ve Yorumu
İbn-i Ömer, Peygamber (as)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Ben (rüyamda) iken insanları bir kuyunun etrafından toplanmış vaziyette iken gördüm. Ebubekir kovayı aldı bir ya da iki kova su çekti. Fakat O’nun su çekişinde bir zaaf ve güçlük vardı. “Allah Ebubekir’e mağfiret etsin.” Sonra kovayı Ebubekir’in elinden Ömer b. Hattab aldı. Ömer, bu kovayı alınca elinde büyük bir kovaya dönüştü. Ben, insanların içinde Ömer gibi işini tam ve sağlam yapan görmedim.”
Ebubekir’in bir ya da iki kova su çekmesine karşılık Ömer’in koca bir kova ile su çekmesinde Ebubekir’in devlet başkanlığı zamanında mürted isyanlarıyla uğraşması ve başkanlığının az bir süre devam etmesi sebebiyle İslam fetihlerinin azlığına; Ömer zamanında hiçbir engelle karşılaşılmayarak uzun zaman fetihlerin devam etmesine işaret vardır denilmektedir .
2- İslam Ordularının Yapacağı Seferleri Rüyasında Görmesi ve Yorumlaması
Enes b. Malik (ra) şöyle dedi ki: Rasulüllah, Mihan kızı Ümmü Haram’ın yanına gidip ziyaret ederdi. Ümmü Haram, Ubade b. Sabit’in nikahı altında idi. Birgün Rasulüllah, yine ziyaretine geldi. O da Rasulüllah’a yemek getirdi ve başını taradı. Sonra Rasulüllah, bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı.
Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Seni güldüren nedir? diye sordum. “Rüyamda bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin şu deniz ortasındaki tahtlar üzerindeki hükümdarlar halinde; yahut tahtlar üzerine kurulmuş hükümdarlar misali, gemilere binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum” buyurdu.
Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Beni de o deniz gazilerinden kılması için dua ediver diye rica ettim. Rasulüllah, bana dua buyurdu. Sonra Rasulüllah, başını yatağa koydu (bir müddet daha uyudu). Sonra gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine ben, Ya Rasulallah! Seni güldüren nedir? diye sordum.
Rasulülah, bu defa da önce dediği gibi: “Bana yine ümmetimden bir kısım mücahitlerin hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi Allah yolunda gazaya gittikleri gösterildi.” buyurdu.
Ümmü Haram dedi ki: Ya Rasulallah! Beni de onlardan kılması için dua ediver, dedim.
Rasulüllah: “(Hayır) sen, önceki (deniz) gazilerindensin.” buyurdu.
(Enes b. Malik dedi ki) Ümmü Haram, Muaviye’nin Şam valiliği zamanında, deniz gazasında gemiye binmiş Fakat denizden karaya çıktıkları zaman Ümmü Haram bindirildiği katırdan düşerek öldü ve Allah yolunda şehit olmuştur .
3- Hz. Aişe İle Evleneceğinin Rüyada Bildirilmesi
Hz. Aişe (r. anha) Rasulüllah (as)’ın şöyle buyurduğunu anlattı: “(Ey Aişe) Seni iki defa rüyamda gördüm. Bir adam, ipekten bir parça üzerinde senin suretini taşıyordu. O adam: Bu (suretin sahibi) senin müstakbel zevcendir, diyordu. Şimdi ben, o sureti açıyorum ki (ani yüzünden anlıyorum ki) o suret, sendin. Cibril’in o sözü üzerin ben, “Eğer şu rüyam Allah tarafından gösterilmiş ise Allah bunu gerçekleştirecektir” dedim.”
Bu rivayetten anlaşıldığına göre Peygamber (as), aynı rüyayı iki defa görmüştür.Hz. Muhammed (S.A.V), müstakbel eşinin kim olduğunu Hz. Aişe ile evlendikten sonra bilmektedir. O halde Peygamber (as) burüyayı, rüyayı gördükten çok sonra yorumlamaktadır.
4-Hz. Muhammed (S.A.V)’in Rüyasında Hicret Edeceği Yeri Görmesi
Ebü Musa’dan rivayet edildiğine göreHz. Muhammed (S.A.V) (as), şöyle buyurmuştur: “Ben, kendimi rüyamda Mekke’den hurmalıkları bulunan bir yere muhacir olarak gidiyor gördüm. Zihnime o gidecek olduğum yerin Yemame ya da Hacer (Bahreyn ya da Yemame’de bir şehir) olduğu fikri düştü. Bir de gördüm ki o yer, Yesrib denilen Medine imiş. Ben, yine bu rüyamda kendimi gördüm ki; bir kılıç hareket ettirdim de bu kılıç, orta yerinden kırıldı. Bunu Uhud harbinde isabet alan müminler şeklinde yorumladım. Sonra o kılıcı diğer bir sefer daha hareket ettirdim. Bu sefer kılıç, olduğundan daha güzel bir hale döndü. Bunu da fetihler ve mümin toplanması şeklinde Allah’ın getirdiği neticelere yordum. Ben, yine o rüyada bir sığır (ın boğazlandığını) görmüştüm. Allah en hayırlısıdır (Allah’ın sevabı, Allah için ölenlere daha hayırlıdır). Bunu da Uhud günü şehid olan mümin neferlere yordum. Bir de gördüm ki; asıl hayır, Uhud günü musibete uğramalarının ardından Allah’ın onlara hayır nevinden getirdiği şeyler ve Bedir gününden sonra Allah’ın bizlere verdiği doğruluk ve sebat, mükafatıdır.”
5- Medine Vebasının Mahyea Taşınması
Abdullah b. Ömer (ra) dedi kiHz. Muhammed (S.A.V) (as), şöyle buyurmuştur: “Ben rüyamda şöyle gördüm: Sanki (Sudanlı) siyah, saçı başı dağınık bir kadın Medine’den çıktı da Mahye’ya –ki arası Cuhfe’dir- varıp orada durdu. Ben, bu rüyamı Medine vebasının Mahye’aya taşınacağına yordum.”
Medine, ilk zamanlar hastalıklı ve Bathan deresinden çıkan pis sular sebebiyle havası bozuk bir yerdi. Rasulüllah’ın bu rüyasından ve alınan tedbirden sonra Medine’nin havası düzelmiştir. Rasulüllah’ın bu rüyası, tabiriyle tebliğ buyurduğu rüyalardan olup tabirde bir mesel olmuştur.
Ahiretle İlgili Rüyaları ve Yorumları
1- Cennet’te Hz. Ömer’e Ait Bir Köşk Olması İle İlgili Gördüğü Rüya
Ebü Hureyre (ra) şöyle demiştir: Rasulüllah’ın huzurunda bulunduğumuz sırada O, şöyle buyurdu: “Ben, uyuduğum sırada kendimi cennette gördüm. O sırada bir kadınla karşılaştım ki; o kadın, bir köşkün kenarında abdest almakta idi.”
Ben, bu köşk kimindir? diye sordum.
Oradakiler, Ömer’e attir dediler. Ömer’in kıskançlığını hatırladım da hemen yüzümü arkaya çevirdim. Ömer ağladı ve, Ya Rasulallah! Anam babam feda olsun! Sana karşı mı kıskanacağım? dedi .
Buhari, bu rivayeti Said b. Müseyyeb, Cabir b. Abdillah ve Ebü Hureyre’den ayrı ayrı senetlerle nakletmiştir.
2- Varaka b. Nevfel’in Ahiretteki Durumunun Gösterilmesi
Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir: Rasulüllah (as)’a Varaka hakkında soru soruldu. Hz. Hatice (r. anha), Rasulüllah’a şöyle dedi: O, seni tasdik etti ve sen Peygamberliğini ilan etmeden önce vefat etti. Rasulüllah, buyurdu ki: “Rüyada bana gösterildi ki; O’nun üzerinde beyaz bir elbise vardı. Cehennem ehlinden olmuş olsaydı; üzerinde başka bir renk elbise olurdu.”
Bu hadisi yorumlayan rüya tabircileri, ölmüş kimsenin beyaz elbiseler içinde görülmesi, cennetlik olduğuna işaret etmişlerdir.
Çeşitli Konularla İlgili Peygamberimizin Gördüğü Rüyalar
1- Rüya’da Hz. İsa ve Deccal’in Gösterilmesi
Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivayette. Rasulüllah, şöyle buyurmuştur: “Ben, bu gece rüyamda kendimi Kabe’nin yanında buldum ve ben orada esmer bir adam gördüm ki; o görmekte olduğum esmer, erkeklerin en güzeli idi. Onun kulak memelerne geçmiş bir saçı vardı ki; o da görmekte olduğum saçların en güzelinden olup, bunları taramış idi ve bu saçlar, su damlatıyordu. Bu zat, iki adamın omuzları üzerine dayanıp Kabe’yi tavaf ediyordu. Ben, Bu kimdir? diye sordum.
“Bu, Meryem oğlu Mesihtir” denildi.
Bu sırada ben, düz değil; çok kıvırcık saçlı, sağ gözü sakat ve sanki salkımından dışarı çıkmış iri bir üzüm tanesi gibi olan bir adamla karşılaştım. Ben ,O kimdir? diye sordum. “Deccal mesihtir” denildi.”
Rüyada Kabe’yi tavaf etmek; Hacca gitmek, evlenmek, devlet işinin görülmesi, ana-babaya iyilik, bir alime hizmet etmek ve günahlardan temizlenmek şeklinde yorumlanmıştır .
2- Rüyada Yerin Hazinelerinin Verildiğinin Görülmesi
Ebü Hureyre’den gelen bir rivayetteHz. Muhammed (S.A.V), şöyle buyurmuştur: “Bana güzel konuşmanın anahtarları verildi. Ben, korku salmak suretiyle yardım olundum. Bir da ben, dün gece uyuduğum sırada, bana arzdaki hazinelerin anahtarları getirildi ve benim avucumun içine konuldu.” bulurdu. (Sonra) Ebü Hureyre, Rasulüllah (as) (Bu hazinelerin hiçbirine nail olmadan gitti.) Şimdi bu hazineleri yerlerinden sizler çıkarırsınız, demiştir .
Yeryüzü hazinelerinin verilmesi,Hz. Muhammed (S.A.V) (as)’den sonra, Allah’ın Muhammed ümmetine birçok müyesser kılması, Kisraların ve Kayzerlerin hazinelerinin ganimet olarak alınması şeklinde tefsir edilmiştir .
3- Hz. Ömer’in Faziletinin Rüyada Gösterilmesi
İbn-i Ömer şöyle demiştir: Ben, Rasulüllah (as)’ı şöyle derken işittim: “Uykuda iken bana bir kadeh süt getirildi. Ondan kana kana içtim ve etkisini ta tırnaklarımın ucunda hissettim. İçtikten sonra artanı Ömer’e verdim.” buyurdu.
Sahabiler, Ya Rasulallah! Bunu, ne ile te’vil ettin? diye sordular. Rasulüllah (as): “İlim ile” cevabını verdi .
Hz. Ömer’in faziletiyle ilgili Peygamber (as)’in gördüğü başka birrüya da şöyledir: Rasulüllah (as): “Ben uyuduğum esnada insanlar bana arz olunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömlekler, kiminin göğsüne kadar ulaşıyordu, kimi daha kısaydı. Bu sırada Ömer b. Hattab, benim yanıma uğradı. Onun gömleğinin ucu, arkasından sarkmış, yerlere sürünüyodu.” buyurdu.
Sahabiler, Ya Rasulallah! Bunu ne ile te’vil ettin? diye sordular. Rasulüllah (as): “Din ile” cevabını verdi .
Rasulüllah’a soru soranın Ebübekir es-Sıddik olduğu ve gömleğin din ile tabir edileceği; gömlek uzunluğunun, sahibinin ardından eserlerinin bekasına delalet ettiği üzerinde ittifak etmişlerdir. Bir de gömlek uzunluğu, rüyalarda övülen meselelerdendir. Uyanıkken gömlek yere sürüklendiğinde ise, yerilir .
4- Ukbe b. Rafi’in Evinde İbnu’t-Tab Hurması İkram Edilmesi
Enes b. Malik’ten gelen bir rivayette Rasulüllah (as), şöyle buyurdu: “Ben, bir gece uyuyan kişinin rüyasında göreceği rüyasında gördüm ki; biz, Ukbe b. Rafi’in evinde bulunuyoruz. Derken bize İbn-i Tab hurması nevinden yaş hurmalar getirildi. Ben, bu rüyayı dünyada bizim için bir rif’at ve yükseklik, ahirette afiyet, dinimiz en güzele ulaşacak (kökleşecek) diye tabir ettim.”
Rasulüllah (as), rüyasında kendini Ukbe b. Rafi’in evinde görmüş. “Ukbe”yi, aynı kökten gelen “Ukba, akibet” kelimeleri ile te’vil etmiştir. “Raf’i”, yüksek ve yükselen gibi manalar ifade eder. Rasulüllah (as)). “Dünyada yükseklik bize, ahirette hayırlı akibet bize.” şeklinde te’vil etmiştir.
5- Rüyada Boyuna Takılan İp (Sicim) ve Ayağa Vurulan Pranga Görülmesi
Ebü Hureyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Rasulüllah (as), şöyle buyurmuştur: “Ben (rüyada), (boyuna takılan ip)den hoşlanmam ve (ayağa takılan pranga görmeyi) severim. Rüyada (pranga) görmek, dinde sebat etmektir.”
Boyuna takılan ip (bukağı), lala manasına geldiği gibi; ele vurulan kelepçe manasına da gelir. Buhari bunu, lala manasında almıştır.Rüyada lala denilen boyun halkasının görülmesinin hoş karşılanmamasına gelince ayette geçen “şüphesiz biz boyunlarına çenelerine kadar lalalar (bukağılar) geçirdik. Bundan dolayı başları yukarı doğru kalkıktır.” ; bu açıklama cehennemliklere ait bir özellik olduğu için, rüyada lala (bukağı) görmek, hoş karşılanmamış; cehennemde ceza görmeye yorumlanmıştır.
Ayağa takılan pranga (zincir)dir. Rüyada pranga görmek, din dairesinin dışına çıkmamak ve dinde sebat etmek olarak yorumlanmıştır .
6- Rüyada Süt, Gemi, Deve ve Yeşillik Görülmesi
Rasulüllah (as), şöyle buyurdu: “Rüyada süt görmek, fıtrata; gemi, kurtuluşa; deve, üzüntüye; yeşillik, cennete işaret eder.”
Hz. Muhammed (S.A.V), burada rüyada görülen nesnelerin hangi anlamlara geldiğini anlatmaktadır. Başka rivayetlerle karşılaştırıldığında bu yorum, kesinlik ifade etmez. Çünkü Peygamber, rüyada süt görmeyi ilim ve din ile yorumlamaktadır.
7- Uhud Savaşı İle İlgili Gördüğü Rüya
Hz. Muhammed (S.A.V) şöyle buyurdu: “Rüyamda gördüm ki; sanki ben, çok sağlam bir zırhın içindeyim. Bir de boğazlanan sığır gördüm. Ben, şöyle yorumladım. Bu zırh, Medinedir. Sığır ise, bir topluluktur. Vallah bu (onlar için) daha hayırlıdır. Şayet biz, Medine’de kalırsak, onlar üzerimize geldiklerinde, onlarla savaşırız.” Bunun üzerine (oradakiler); Vallahi! Onlar üzerimize cahiliye döneminde bile gelememişlerdi. Müslüman olduktan sonra mı gelecekler? dediler. (Bunun üzerineHz. Muhammed (S.A.V)): “O halde istediğiniz gibi yapın” buyurdu. (Sonra) Ensar’ın bazısı bazısına, Hz. Muhammed (S.A.V)’in görüşünü geri çevirdik deyip geldiler ve Ya Rasulallah! Senin istediğin gibi olsun, dediler. Bu kez Hz. Muhammed (S.A.V), şöyle buyurdu: “Şimdi durum şu ki; hiçbir Peygamber’e zırhını giyince savaşmadıkça onu çıkarmak (yakışmaz)”
Hz. Muhammed (S.A.V), Uhud Savaşı öncesi gördüğü rüyayı ve bu rüyadan çıkardığı yorumu, Medinelilere anlattı. Ancak tecrübesiz ve bilgisiz gençler, bu öneriyi kabul etmezler. Rüyanın yorumuna göre, Medine’de savunma savaşı yapılacaktı. Ancak onlar, yüz yüze savaşmak istiyorlardı. Bedir Savaşı’nın kazanılmasının da onlara vermiş olduğu heyecanla bu görüşü savundular. Dışarıda savaşma fikri ağır basınca Hz. Muhammed (S.A.V), bu görüşe uydu. Aynı zamanda önemli kararlar alınacağında şüraya başvurmak (meşveret) fikri de bu hadisten anlaşılmaktadır.
Tarihte Önemli Kişilerin Gördüğü Rüyalar ve Yorumları
Şeyh Edebali nin Gördüğü Rüya
Osmanlı Beyliği'nin kuruluş günlerinde, zamanın büyük âlimlerinden Şeyh Edebâli Söğüt yakınlarındaki bir dergâhta oturuyor, Ertuğrul Gazi'ye ve oğlu Osman Bey'e yardımcı oluyordu. Osman Bey bir gün O'nun evinde misafir olmuştu. Geceyi geçireceği odada bir Kur'an-ı Kerim duruyordu. Yorgundu, yatmak istiyordu ama bu yüce Kitab'a saygısından dolayı bir türlü yatıp uyuyamıyordu. Derken bir an daldı, kendisinden geçti ve rüya âlemine daldı...
Gördü ki, Edebâli'nin koynundan bir ay doğdu. Ay dolunay haline gelince inip kendi koynuna girdi. O anda kendi göbeği üzerinde bir çınar ağacı bitip büyümeye, yükselmeye başladı. Ağaç büyüdükçe yeşillendi, güzelleşti. Dallarının gölgesi bütün dünyayı kapladı. Evliya Çelebi'nin söyleyişiyle, o ağacın gölgesinde dağlar var, dağların dibinden pınarlar çıkar ve salınıp akarlar. Kimi bağını sular o sularla, kimi de çeşmeler yapıp akıtır...
Sonra, ağacın yanında dört sıra dağlar gördü ki bunlar Kafkas, Atlas, Toros ve Balkanlar'dı. Ağacın köklerinden Dicle, Fırat, Nil ve Tuna nehirleri çıkıyordu. Bu nehirlerin üzerinde gemiler yüzüyordu. Tarlalar hep ekinlerle ve başka ürünlerle doluydu. Dağların tepeleri ormanlarla kaplıydı, vadilerde şehirler kurulmuştu. Şehirlerde camiler yapılmış, minareler arşa yükseliyordu. Camilerin altın kubbelerinde birer hilal ışıldıyor, minarelerinde müezzinler ezan okuyor ve o ezanlar ağaç dallarındaki kuşların cıvıltılarıyla karışıyordu. Öyle bir an oldu ki, ağacın yaprakları kılıç gibi uzamaya başladı. Derken bir rüzgâr çıkıp bu yaprakları İstanbul'a doğru çevirdi. Şehir, iki denizin ve iki karanın birleştiği yere kurulmuş, bir elmas yüzüğün kıymetli taşı gibi orada duruyordu. Osman Bey bu yüzüğü alıp parmağına takıyordu ki, uyandı!
Sabah olunca Osman Bey bu rüyayı Şeyh Edebâli'ye anlattı. Şeyh rüyayı şöyle yorumladı:
"Osman, bir devlet kuracak ve üç kıtaya hakim olacaktır."
Sonra da, kızı Mâlhûn Hatun'u Osman Bey'e eş olarak verdi.
Osman Bey, çok önceden, babasının sağlığında belirledikleri hedefe yani Bizans'a doğru ilerlerse, bu rüyanın gerçekleşeceğine ve Şeyh Edebali'nin haklı çıkacağına inanıyordu. Ne yazık ki kendisi, Bursa fethedilmek üzereyken öldü. O büyük emelinin gerçekleştirilmesi artık oğluna kalıyordu.
Hacı Bayram-ı Veli ve Akşemsettin
İstanbulu, Fatih Sultan Mehmed Hanın fethedeceğini müjdeleyen büyük veli. Nüman bin Ahmed bin Mahmüd, lakabı Hacı Bayramdır. 1352 (H. 753)de Ankara ilinin Çubuk Çayı üzerindeki Zülfadl (Sol-Fasol) köyünde doğdu. 1429 (H. 833) senesinde Ankarada vefat etti. Türbesi, Hacı Bayram Camiinin kenarında ziyarete açıktır.
Nüman, küçük yaşından itibaren ilim tahsiline başladı. Ankarada ve Bursada bulunan alimlerin derslerine katılarak; tefsir, hadis, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamanın fen ilimlerinde yetişti. Ankarada Melike Hatunun yaptırdığı Kara Medresede müderrislik yaparak talebe yetiştirmeye başladı. Kısa zamanda, halk arasında sevilip sayılan biri oldu.
İlimdeki bu üstünlüğüne rağmen Müderris Nümanın rühunda bir sıkıntı vardı. O, bu sıkıntıdan ancak bir mürşid-i kamilin huzüruna varmakla kurtulabileceğini biliyor ve bir fırsat gözlüyordu. Nitekim bir gün dersten çıktığında yanına birisi geldi ve; "Ben Şüca-i Karamaniyim. Kayseriden senin için geliyorum. Sana bir haberim ve davetim var." dedi. Nüman, bu sözlerin sonunda kendisi için mühim bir haberin olduğunu anlamıştı. "Hoş geldin, safalar getirdin. İnşaallah hayırlı haberlerle gelmişsindir. Anlat! Anlat!" diyerek hayretle sordu. "Beni şeyhim ve mürşidim Hamideddin-i Veli hazretleri gönderdi ve; "Git Engürüde (Ankarada) Kara Medresede Nüman adında bir müderris vardır. Ona selamımı ve davetimi söyle. Al getir. O bize gerek..." dedi. Ben de bu vazife ile huzürunuza gelmiş bulunuyorum."
Müderris Nüman bu sözleri dinler dinlemez; "Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim." diyerek müderrisliği bıraktı. Şüca-i Karamani ile Kayseriye gittiler. Kayseride Somuncu Baba diye meşhür Hamideddin-i Veli ile bir kurban bayramında buluştular. O zaman Hamid-i Veli; "İki bayramı birden kutluyoruz." buyurarak, Nümana Bayram lakabını verdi.
Hamid-i Veli, Nüman ile başbaşa sohbetlere başlayarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı. Zahiri ve batıni ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan sonra ona; "Hacı Bayram! Zahiri ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş alimleri ve derecelerini gördün. Batıni ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş evliyayı ve derecelerini de gördün. Hangisini murad edersen onu seç!" buyurdu. Hacı Bayram da, velilerin yüksek hallerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı. Hocasının teveccühleri ile zamanının en büyük velilerinden oldu.
Hacı Bayram-ı Veli, hocası ile hacca gitti. Hac vazifelerini yaptıktan sonra Aksaraya geldiler. Orada hocasının 1412 (H. 815) senesinde; "Halifem, vekilim sensin." emri üzerine, bu ağır vazifeyi üzerine aldı. Aynı sene hocası vefat edince, defn işleriyle meşgül olup, cenaze namazını kıldırdı. Aksarayda vazifesini bitirdikten sonra Ankaraya döndü. Ankarada dinin emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya, onlara doğru yolu göstermeye, yetiştirmeye başladı. Her gün pekçok kimse huzüruna gelir, hasta kalplerine şifa bularak giderlerdi. Talebeleri gün geçtikçe çoğalmaya, akın akın gelmeye başladılar. Kısa zamanda ismi her tarafta duyuldu.
Bilahare İstanbulun manevi fatihi olacak olan Akşemseddin de Osmancıkta müderrisken şeyhin evliyalık derececsini duymuş ve ona talebe olmak üzere Ankaraya gelmişti. Fakat şeyhin dükkan dükkan dolaşıp para topladığını görünce, yanına varıp hikmetini sormadan "Evliya para mı toplar, buralara boşuna gelmişim." diyerek oradan ayrıldı. Zeynüddin Hafi hazretlerine talebe olmak üzere Mısıra doğru yola çıktı. Halebe vardığı gece bir rüya gördü. Rüyasında, boynuna bir zincir takılmış ve zorla Ankarada Hacı Bayram-ı Velinin eşiğine bırakılmıştı. Zincirin ucu ise Hacı Bayramın elindeydil. u rüya üzerine, Akşemseddin yaptığı hatayı anlayarak derhal Anakraya geri döndü. Şehre ulaştığında Hacı Bayram-ı Velinin talebeleriyle ekin biçmeye gittiğini öğrendi. Tarlaya gitti. Fakat Hacı Bayram hazretleri ona hiç iltifat etmediler. Akşemseddin, diğer talebelerle birlikte ekin biçmeye başladı. Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı. Hacı Bayram-ı Veli, talebeleriyle yemek yemeye başladı. Yine Akşemseddine hiç iltifat etmeyip, yemeğe çağırmadı. Akşemseddin yaptığı hatayı bildiği için, kendi kendine;"Ey nefsim! Sen, Allahü tealanın büyük bir veli kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar. Senin layık olduğun yer burasıdır." diyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla beraber yemeye başladı.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, Akşemseddinin bu tevazuuna dayanamayarak; "Köse! Kalbimize çabuk girdin, yanımıza gel." buyurup iltifat etti, kendi sofrasına oturttu. Sonra ona; "Zincirle zorla gelen misafiri, işte böyle ağırlarlar." diyerek, onun gördüğü rüyayı, keramet göstererek anladığını bildirdi.Akşemseddin bundan sonra hocasının yanından hiç ayrılmadı. Sohbetlerini kaçırmayarak, kalplere şifa olan nasihatlarını zevkle dinlemye başladı. Hacı Bayram-ı Velinin teveccühleri altında, kısa zamanda bütün talebe arkadaşlarının önüne geçti. Nefsini terbiye etmekte herkesten ileri gitti.
Akşemseddine icazet, diploma verdiğinde, bazıları; "Efendim! Sizde yıllarca okuyan talebelere hilafet vermediğiniz halde, bu yeni gelen Akşemseddini kısa zamanda hilafet ile şereflendirdiniz?" dediler. Hacı Bayram-ı Veli de; "Bu öyle bir kösedir ki, bizden her ne görüp duydu ise hemen inandı. Gördüklerinin ve işittiklerinin hikmetini de bizzat kendisi anladı. Fakat yanımad yıllardır çalışan talebeler, gördüklerinin ve duyduklarının hikmetini anlayamayıp bana sorarlar. Ona hilafet vermemizin sebebi işte budur." diye cevap verdi.
Hacı Bayram-ı Veli, bu şekilde hem talebelerini yetiştiriyor, hem de belli saatlerde camide insanlara vaz ve nasihat ediyordu. Hacı Bayramın etrafında pekçok kimsenin toplandığını gören bazı hasetçiler, Padişah İkinci Murad Hana; "Sultanım! Ankarada Hacı Bayram isminde biri, bir yol tutturarak halkı başına toplamış. Aleyhinizde bazı sözler söyleyip saltanatınıza kasdedermiş. Bir isyan çıkarmasından korkarız!" diyerek iftiralarda bulundular. Bunun üzerine sultan, durumun tetkik edilmesi için iki kişi vazifelendirdi.
Vazifeli çavuşlar, ellerinde padişahın fermanı olduğu halde, Edirneden kalkıp süratle Ankaraya gittiler. Şehre yaklaştıklarında önlerine, yaşlı, nür yüzlü bir kimse ile bir genç çıktı. Selamlaştıktan sonra ihtiyar zat; "Evlatlarım! Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?" diye sorunca, onlar da; "Ankarada Hacı Bayram isminde biri, etrafına adamlar toplayıp, Padişahımıza başkaldırmış. Onu yakalayıp padişahın huzuruna götüreceğiz." dediler. Çavuşların bu sözünü bekleyen ihtiyar zat; "O aradığınız Hacı Bayram bu fakirdir." diyerek, kendisini gösterdi. Çavuşlar bir fermana baktılar, bir de Hacı Bayram-ı Veliye. Aradıkları isyancı bu olamazdı. Bu nür yüzlü, hoş sözlü zat, hiç isyan edecek birine benzemiyordu. Hacı Bayram-ı Veliye tekrar tekrar dikkatle baktıktan sonra, birbirlerine; "Gidelim, Sultanımıza gidelim. Bu zatın masüm olduğunu, söylenilenlerin yanlış olduğunu bildirelim." dediler.
Hacı Bayram; "Evlatlar! Sizin geleceğinizi biliyorduk. Onun için yola çıkıp sizi bekledik. Padişahımızın fermanı başımız üzerindedir. Haydi durmayınız, elimi zincirle bğlayınız ve bir an önce buradan gidelim." buyurdu. Bu sözlere iyice hayret eden çavuşlar; "Sizi yanlış anlatmışlar efendim. Size karşı edepsizlik etmeye haya ederiz. Hele zincire vurmak hiç aklımızdan geçmez. Madem ki emrediyorsunuz, buyurunuz gidelim." dediler.
Hacı Bayram ile yanındaki genç talebesi Akşemseddin, çavuşlarla birlikte Edirneye doğru yola koyuldular.Edirneye geldiler. Sarayda Sultan İkinci Murad Han, söylentilere göre devletin selametine kasdeden ve tahtına göz diken bir eşkıya beklerken, karşısında; nür yüzlü, kamil bir veli gördü.Padişah, Hacı Bayram-ı Veliyi günlerce sarayda misafir etti, izzet ve ikramda bulundu.Başbaşa sohbet ettiği günlerden birinde; konu İstanbulun fethine gelmişti. "Sultanım! Bu şehrin alınışını görmek ne size, ne de bize nasib olacak. İstanbulu almak, şu beşikte yatan Muhammede (Fatih Sultan Mehmed Han) ve onun hocası, bizim Köse Akşemseddine nasib olsa gerektir." müjdesini verdi. Sonra geleceğin Fatihini kucağına aldı. Onun gözlerine bakarak, uzun uzun teveccühlerde bulundu. Sultan Murad Han, bu müjdeye çok sevindi. Oğlu şehzade Muhammede ve Akşemseddine artık başka bir nazar ile bakmaya başladı.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri Edirnede bulunduğu müddet içinde, camilerde vaz verip, halka nasihatlerde bulundu.Padişah da onun Edirnede kalmasını istiyordu. Fakat Hacı Bayram-ı Veli, Ankaraya talebelerinin başına dönüp, onları yetiştirmeye devam etmek istediğini bildirdi.Onun vefatından sonra "Bayramiyye yolu"nu, talebelerinden Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler.Hacı Bayram-ı Velinin, Akşemseddin ve Bıçakcı Ömer Efendiden başka halifeleri de vardı. Göynüklü Uzun Selahaddin, Yazıcızade Muhammed ve Ahmed Bican kardeşler, İnce Bedreddin, Hızır Dede, Akbıyık Sultan, Muhammed Üftade hazretleri bunlardandır. Birisi de, damadı Eşrefoğlu Rümi (Abdullah Efendi)dir.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, Âşık Yünusla aynı asırda yaşamış ve onun söylediği gibi şiirler söylemiştir
Yavuz Sultan Selim
Bir gece yatağımda uyuyakalmışım. Sabah namazını kıldıktan sonra hizmetlerine koştum.
Bu gece görünmedin, ne işteydin? diye sordular.
Birkaç gecedir uykusuz kaldığım için, bu gece gaflete geldiğimi ve hizmetlerinden mahrum olduğumu özürle beyan ettim.
Şİmdi, ne düş gördünse beyan eyle, buyurdular.
Arza kabil bir düş görmedim, diye cevap verdim. Tekrar buyurdular ki:
Bu ne sözdür?
Bir geceyi tamamen uyku ile geçiresin de, bir vakıa görmeyesin. Herhalde görmüştür. Başka vadide biraz konuştuktan sonra tekrar bana dönerek:
Abes söyleme. Herhalde bu gece bir vakıa görüşmüştür. Söyle gizleme! dedi.
Her ne kadar düşündümse de görmüş olabileceğim bir şey aklıma gelmedi. İşe yarar bir şey görmediğime yemin ettim.
Sultan, mübarek başlarını sallayarak hayret gösterdiler. Ben de "sebebi ne olabilir?" diye hayret ettim. Hemen sonra Kapuağası ' nın dairesine bir iş için beni gönderdiler. Oraya vardığımda gördüm ki Hazinerdar başı Mehmet Ağa, Kilercibaşı, Sarayağası ve Kapuağası Hasan Ağa adetleri üzerine otururlar. Ama kapuağası Hasan Ağa düşünceli ve şaşkın bir vaziyette başını öne eğmiş, gözleri yaşlı, olarak oturuyordu. Bu zat esasında, sessiz hallerine benzemiyordu. Bir kimsenin vefat etmiş olduğunu zannettim.
Ağa hazretleri kalbiniz gamlı, gözünüz yaşlı görünür. Sebebi ne ola? dediğimde,
Hayır bir şey yok, diye gizlemesi üzerine Hazinedarbaşı:
Kardeş, Ağa'ya bu gece bir vakıa olmuş da o uykunun sarhoşluğundadır., dedi.
Bunun üzerine:
Allah için haber verin, padişahımız elbette vakıa görmüşsündür, söyle diye bu benden anlatmamı istediler. Herhalde zorlama asılsız değildir. İyi armağandır anlatınız dedim. Rüyayı nakletmesi için ağayı sıkıştırdık. Ağa utanma hissi ağır basan bir şahıs olduğundan anlatmaktan kaçındı ve:
Benim gibi yüzü kara günahkarın ne rüyası olur ki padişahın huzurunda anlatmaya değsin, kerem edin bana bu teklifte bulunmayın, dedi. Biz sıkıştırmaya, o da vazgeçirmek için yalvarmaya devam etti. Nihayet Mehmet Ağa:
Nice söylemezsin, bize anlattığı da buna memur olduğunu naklettim. Gizlenmesi ihanet olmaz mı? deyince, Ağa sırrının mührünü açıp anlattı.
Bu gece rüyamda gördüm ki, eşiğinde oturduğumuz bu kapıyı hızlı hızlı çaldılar. "Ne haber var" diye ileri baktım, vardım; kapı, dışarısı görünecek fakat bir adam sığmayacak kadar az açılmış. Taşlık, ucu sarkıtılmış sarıklı nurani kimselerle dolu, elleri bayraklı ve silahlı mükemmel şahıslar. Kapının dibinde, elleri sancaklı dört nurani kimse durur. Kapıyı vuranın elinde Padişah' ın Aksancağı var. Bana dedi ki :
Bilir misiniz niye gelmişiz? Ben de :
Buyurun, dedim. Dedi ki :
Bu gördüğün kimseler Resulullah (s.a.v.)' ın ashabıdır. Bizi Hazret-i Resulullah Selim Han' a selam etti ve buyurdu ki : Kalkıp gelsin ki Haremeyn hizmeti ona buyruldu. Gördüğün dört kişiden, bu Ebu Bekr-i Sıddıyk, bu Ömerü'l Faruk, bu Osman-ı Zi'n-Nureyn' dir. Seninle konuşan ben ise, Ali bin Ebi Talib' im. Var, Selim Han' a söyle dedi ve nazarımdan galip oldular.
Ben dehşetle kendimden geçip tere batmış ve sabaha kadar baygın yatıp kalmışım. Oğlanlar, teheccüd zamanında mütad üzere kalkmadığımı hastalığa yormuşlar ve sabah namazı vakti geçeceği zaman gelip beni uyarmak için yapmışlar, görmüşler ki suya düşmüş gibi ıslak yatarım.
Elbise değiştirmek için yenilerini getirip o aralık, beni uyandırmışlar. Aklım başıma gelince, acele ile kalkıp namaza yetiştim. Ama tamamen sükunete eremedim. Ağa bunları anlatırken ağlıyordu.
Padişah' ın beni istediğini bildirdiler, derhal huzurlarına gittiğimde, o hizmeti sual etmeyip tekrar yeni rüyadan bahis açarak:
Şu senin bu gece sabaha dek uyuyup bir vaka görmediğin bana tuhaf gelir. Hemen şöyle hayvan gibi yatıp uyudun mu?
Dedim ki:
Padişahım, vakıayı bu Hasan kulunuz (Hasan Can) görmediyse bir Hasan kulunuz (Kapıağası Hasan Ağa) görmüş. Emriniz olursa arz edeyim.
Buyurdular ki :
Söyle görelim... Ben de hadisenin tamamını naklettim. Ben anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve vararak mübarek gözlerine yaş geldi. Bitirince buyurdular ki :
Derd -mendin safa' yı meşrebi (Zavallının tıynetinde safiyet) varmış, sen onu bize methettikçe "Bir kimseyi ibadet eder görürsün hemen veli sanırsın" diye seni alaya alırdık, boşuna methetmezmişsin ...
Ve devamla Biz sana demez miyiz ki, biz bir tarafa memur olmadan (emir verilmeden) hareket etmemişizdir. Atalarımız vilayetden behre-mendler idi (velilikden nasip sahibiydiler) , kerametleri vardır. İçlerinde biz onlara benzemedik .. diyerek kendilerini küçük göstermeye çalıştılar.
Bu rüyadan sonra Arap Seferi hazırlıklarına başladılar...
Evliya Çelebi
Hikmet-i Huda, seyahat ile bir çok yerleri görmeye sebep olan ben hakir ve fakir, daima kusuru çok olan seyyah, insan oğlunun kölesi siyasız evliya Derviş oğlu Mehmet Zilli daima Allah'dan yardım isteyip, Fürka-ı Kerim suresi ve Yüce Kur'an' in ayetleri bereketleri ile bütün gönlümle Cenab-ı Hak' dan duada bulunarak, doğum yerimiz olan İstanbul' da evimde, yuvarlak yastığıma uyumak için yaslanmıştım.
1040 senesi Muharrem ayının Aşure gecesinde (20 Ağustos 1630), yarı uyku halinde iken, gördüm ki:
Yetmiş iskelesi yakınında Ahi Çelebi Camii ki helal para ile inşa olunmuş olup, duası kabul olan eski bir camidir.
Uykumda kendimi o camide gördüm. Derhal caminin kapısı açıldı. Nurlu caminin içi baştan başa silahlı asker ve nurlu cemaat ile dolu idi. Sabah namazının sünnetini kıldıktan sonra salavat-ı şerife okumaya başladılar.
Ben hakir ise minber dibinde oturuyordum. Bu nur yüzlü cemaati hayranlıkla seyrediyordum. Hemen yanımda oturan cana bakıp :
Sultanım ! Sizler kimlerdensiniz? İsminizi lütfediniz" dedim. Onlar ;
Aşere-i Mübeşşere' den kemankeşlerin piri Sa'd İbn Ebi Vakkas' ım" deyince, hemen mübarek ellerini öptüm.
Ey sultanım! Bu sağ tarafta nura bürünmüş sevimli cemaat kimlerdir? " dedim.
Onlar bütün peygamberlerin ruhlarıdır. Geri safhadakiler evliyaların ve asfiyanın ruhlarıdır. Bunlar da sahabe-i kiram'ın, muhacirinin, ensar, sufe ehli ve Kerbela şehidlerindendir.
Mihrabın sağındakiler Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer' dir. Mihrabın solundakiler Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali' dir.
Mihrabın önündeki Hazret-i Veysel Karani' dir. Camiinin solunda, duvar dibindeki siyah örtülü kimse senin pirin Hazret-i Peygamber' in müezzini Bilal-i Habeşi' dir.
Bu ayakta duran, cemaat saf saf süzene koyan kısa boylu adam Amr-i Ayyar' dır. İşte bu kızıl renkli elbiseler giyip sancakla gelen askerler Hazret-i Hamza ve bütün şehidlerin ruhlarıdır. " diye cami içinde bulunan bütün cemaati birer birer bana anlattı. Onların hangisine baktıysam ellerimi göğsüme koyup iyice baktım ve baktıkça can buldum.
"Ey sultanım! Bu cemaatin bu camide toplanmalarının sebebi nedir?" diye sordum. Bana:
Azak taraflarında İslam askerlerinden Tatar askerleri sıkıntıya düşmüşlerdir. Hazret-i Peygamber' in himayesinde olanlar İstanbul' a gelip, buradan Tatar Hanı' na yardıma gideriz. Şimdi Hazret-i Risalet dahi İmam-ı Hasan, İmam-ı Hüseyin, on iki imam ve bizden başka aşere-i mübeşşere ile gelecekler.
Sabah namazının sünneti kılınacak. Sonra sana "kamet getir" diye işaret buyururlar. Sende yüksek sesle kamet getir. Selamdan sonra Ayetel Kürsi'yi oku. Bilal (Sübhanallah) desin. Sen (Elhamdülillah), Bilal (Allahu Ekber) desin, sen (Amin) de. Sonra bütün cemaat hep birden tevhid ederiz. Sonra sen (Ve salli ala cemiül enbiya-i vel mürsalin vel hamdülillahi Rabü'l-alemin) deyip kalk.
Hemen, mihrabda, Hazreti Peygamber otururken mübarek elini öp. (Şefaat ya Resülallah) de. Yardım iste, diyerek, Sa'd İbni Ebi Vakkas, yanımda oturup bana öğretti.
Onu gördüm ki, camii kapısından bir nur-u mübin parladı. Cami içi nur dolu iken, nur üstüne nur oldu. Bütün sahabe-i kiram, nebi'ler ve evliyaların ruhları ayakta hazır durdular. Saadetle Hazret-i Peygamber, yeşil sancağı dibinde, yüzünde örtüsü ile , elinde asası ve belinde kılıcı ile, sağında İmam-ı Hasan ve solunda İmam-ı Hüseyin olduğu halde göründü. Mübarek sağ ayaklarını (Bismillah) diyerek cami içine koydu. Mübarek yüzünden örtüsünü açtı ve:
Esselamü aleyk ya ümmeti" diye selam verdiler. Bütün camide bulunanlar hep bir ağızdan
Ve aleykümü's-selam Ya Resulallah ve Ya Seyyide'l-ümen" diye selam aldılar. Hazret-i Peygamber, hemen mihraba geçip, sabah namazının iki rekat sünnetini kıldılar. Bana bir korku ve vücuduma titreme geldi. Hazret-i Peygamberin bütün görünüşüne baktım. Hilye-i Hakani'de anlatıldığı şekilde idi. Yüzündeki örtü al şal idi. Mübarek sarığı on iki kolanlı ve beyaz şaş idi. Hırka-i şerifleri sırayı yakın deve yönündendi. Boynunda sarı renkli sof şalı vardı. Mübarek ayaklarına renkli çizmeler giymişti. Mübarek başlarındaki sarığı üzerinde bir misvak sokulmuştu. Selam verdikten sonra, bana bakıp sağ ile dizine vurup:
"Kamet Getir" dediler. Ben hemen Sa'd İbni Ebi Vakkas'ın öğrettiği gibi segah makamında kamet getirip tekbir ettim.
Hazret-i Peygamber de segah makamında hazin bir sesle Fatiha-i Şerif'i ve arkasından (Ve Vehebna) aşr-i şerifini okudu. Böylece bütün cemaate imamlık etti.
Selam verdikten sonra ben (Ayete'l -Kürsi)' yi okudum. Sonra Bilal ile sırayla müezzinlik yaptık. Duadan sonra bir sultani tevhid oldu ki, Allah aşkı ile kendimden geçip güya uykudan uyanır gibi oldum.
Uykumu kısacası, Sa'd İbn-i Ebi Vakkas'ın öğretmesiyle görevi tamamladım. Hazret-i Peygamber, mihrab' da yanık bir sesle uzzal makamında bir Yasin-i şerif üç İza Cae suresi ve Muvazzeteyn süresini tamamen okudu. Bilal Fatiha dedi. Hazret-i Peygamber mihrabda ayak üzere duruken, Sa'd İbni Ebi Vakkas hazretleri beni elimden tutup Hazret-i Peygamberlerin huzuruna götürdü. Hz. Peygambere "sadık aşıkın, müştak ümmetin Ebliya kulun, şefaatini riva eder" dedi. Bana da :
Mübarek ellerini öp!" dedi. Ben o an ağlamaklı oldum. Hz. Peygamberin mübarek ellerine müstahça dudaklarımı kondurdum. Onun görünüşünden (Şefaat ya Resulallah !) diyeceğime, hemen (Seyahat Ya Resulallah) demişim. Hz. Peygamber hemen tebessüm edip (Şefaati, seyahat ve ziyareti sıhhat ve selametle kolay eyle Ya Rabbi) diyerek (Fatiha dediler. Bütün sahabe-i kiram Fatiha yı okudular. Ben bütün orada bulunanların mübarek ellerini öperek, hayır dualarını alıp giderdim.
Kiminin mübarek eli mis gibi, kiminin anber, kiminin menekşe ve kiminin karanfil gibi kokuyordu. Amma bilhassa Hz. Peygamber' in kokusu zağferan ve kırmızı gül gibi kokuyordu. Sağ elini öptüğümde sanki pamuk gibi kemiksiz bir et idi. Bu şekilde bütün cemaatin ellerini öptüm. Hz. Peygamber, sonra yine Fatiha dedi. Bütün eshab-ı güzin yüksek sesle Sebü'l-mesani yi okudular. Hz peygamber mihrabdan
"-Esselamu aleyküm ey kardeşler!" deyip camiden çıkıp gittiler.
Hemen Sa'd hazretleri belinden ok muhafazasını çıkarıp benim belime kuşattı ve tekbir getirip:
Yürü ok ve yay ile gaza eyle. Allah'ın muhafazasında ve emanetinde ol. Sana müjdeler olsun ki, bu toplulukta ne kadar ruhlar ile görüşüp mübarek ellerini öptünse, onların hepsini ziyaret etmen nasip olup, dünyayı gezer ve insanlar içinde tek olursun.
Ama, gezip gördüğün ülkeleri, kaleleri, beldeleri, nedir eserleri, her ülkenin güzel işlerini, yiyecek ve içeceklerini, toprakların eylem ve boylam derecelerini yazıp, güzel bir eser meydana getir ve ahiret oğlum ol.
Hak yolunu elden bırakma. Gönül huzursuzluğundan uzak ol. Ekmek ve tuz hakkını gözet. Sadık dost ol. Yaramazlarla yar olma. İyilerden iyilik öğren." diyerek nasihatte bulundu ve alnından öpüp; Ahi Çelebi Camii' nden çıkıp gittiler.
Ben şaşkın bir halde rahat uykudan uyandım. "Acaba, bu benim halim midir, yoksa olan bir şeymidir, yoksa güzel bir rüyamıdır?" düşünerek, içime bir rahatlık gelip, gönlüme neşe doldu. Sonra sabahleyin temiz bir abdest alıp, sabah namazını kıldım. İstanbul'dan Kasımpaşa tarafına geçtim.
Rüya tabircisi İbrahim Efendiye gittim. Rüyamı tabir ettirdim. Bana " Cihanı süsleyen bir dünya gezip dolaşan bir seyyah olup, işin iyi bir sonuçla tamama erip, Hz. Peygamber' in şefaati ile cennete girersin" diyerek müjde verip (El- Fatiha) dedi.
Oradan Kasımpaşa Mevlevi hanesi Şeyhi Abdullah dede' ye gittim. Ellerini öpüp rüyamı ona da tabir ettirdim.
Bana "On iki imamın ellerinden öpmüşsün, dünya da himmet sahibi olursun. Aşere-i Mübeşşerenin ellerinden öpmüşsün cennete girersin. Dört halifenin ellerinden öpmüşsün, dünya da bütün padişahların şerefli sohbetlerine katılıp, sevdikleri kimselerden olursun. Mademki Hazret-i Peygamber'in temiz yüzlerini görüp mübarek ellerini öpüp, hayır duasını almışsın, iki cihanda da saadette erersin.
Yürü, işin rasgele. El Fatiha" diyerek hayırlı duada bulundu.
Kanun Sultan Süleyman'ın Rüyası (Süleymaniye)
Kanuni Sultan Süleyman uzun zamandır kendi adını taşıyan bir camii yaptırmak niyetindedir. Bu camii için en uygun yeri bulmak üzere beklemektedir. Bir gece Kanuni rüyasında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)'i görür. Efendimiz Kanuni'ye Caminin bugünki yerini gösterir. Daha sonra camiinin mihrabının, minberinin, minarelerinin vs. ne şekilde olması gerektiğini söyler. Kanuni bu rüyadan çok etkilenmiştir. Sabah uyandığında ilk işi Mimarbaşı Koca Sinanı çağırtır. Mimar Sinan Hükümdarın bir camii inşa ettirme niyetini uzun zamandır bilmektedir. Sinan huzuruna gelir gelmez Kanuni söze başlar. Camiiyi yaptıracağı yerden bahseder. Bu sırada Mimar Sinan söze girer.
"Efendim isterseniz camiinin mihrabını şu şekilde, minberini şu şekilde, minarelerini şu şekilde, vs yapalım." Kanuni bu sözlerden sonra hayrete kapılmıştır. Koca Sinan Efendimiz (SAV)'in anlattıklarının aynısını anlatmaktadır.
Kanuni bunun üzerinde Sinan'a rüyasını anlatır. Sonunda Sinan'a döner. Onun bunları nasıl bildiğini sorar. Sinan'ın şu cevabı olukça ilginçtir.
"Sultanım, Efendimiz (SAV) size bunları anlatırken bende sizin arkanızda Efendimizi (SAV) dinliyordum."
Cihan hükümdarı Kanuni'nin, Efendimize muhabbet ve bağlılığı da, ceddininkilerden aşağı kalır değildi. Öyle ki, Kanuni'nin rüyasında Hz. Peygamberi gördüğü ve kendisine şöyle emrettiği nakledilmektedir: "Belgrad, Rodos ve Bağdat kalelerini fethedesin; sonra da benim şehrimi imâr edesin!" Tabii Kanuni de hemen Haremeyn'i imar ve ıslah etmişti. Hatta oğlu II. Selim'e, servetiyle hacılar için su getirecek bir vakıf dâhi kurulmasını vasiyet etmişti.
Fatih Sultan Mhemed Han Rüyası
İstanbul'u fethederek yepyeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmed, bileği kadar imanı da kuvvetli bir şahsiyettir. Uzun Hasan'la karşılaşmadan önce bir rüya görür.
Rüyasında, Uzun Hasan güreş kısmetini giymiş ve naralar atarak üzerine gelmektedir. Fatih Sultan Mehmed'de dayanamaz. O da elbiselerini çıkarıp kısmeti giyer ve güreşe tutuşurlar. Uzun Hasan bir ara yenecek gibi olur; Fatih'i dizüstü çökertir. Fakat Fatih, biraz sonra tırnaklarını onun yan tarafına batırıp çevirerek kündeğe getirir. Rüya gerçekleşmiş ve Uzun Hasan, Otlukbeli Savaşında mağlup olmuştur.
İkinci Osman 'a Akıbetinin Gösterilmesi
Sultan Birinci Ahmed'in oğlu olan Osmanlı Padişahı İkinci Osman, 1603-1622 yılları arasında yaşamıştır.
Rivayet edildiğine göre, bir gece Genç Osman rüyasında tahtta oturmuştur. Kur'an okumaktadır. Birden kapı açılır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) zuhur eder. Fakat son derece hiddetlidir. Yaklaşır ve onu bir tokatla çekip aşağı atar. Perişan bir hale gelen Osman, şefaat diler, fakat kabul olunmaz.
Uyandığı zaman üzüntüsünden ağlaya ağlaya bitap hale gelir. Daha sonra rüyasını ileri gelen alim ve zahid kişilerden Azız Mahmud Hüdai ve Ömer Efendi'ye anlatır. İki gün sonra Eyyub Sultan Hazretleri'nin türbesine gidilir, kurbanlar kesilir. Fakirler ve kimsesizler yedirilip içirilir. Aziz Mahmud Hüdai, onun birtakım hayırsız işlere giriştiğini bildirir ve rüyasının buna işaret ettiğini ifade eder. İkinci Osman, İstanbul' da kalmak istemeyerek çekilmek ister. Aziz Mahmud Hüdai'den izin ister, fakat bu izin verilmez.
Padişah hacca gitmeyi, oradan Suriye'ye gelerek burada kuracağı büyük bir orduyla İstanbul'a davet edip Yeniçeri Ocağını ortadan kaldırmayı tasarlar. Bu konuda kendisini ikaz eden ve "Hacdan sonra adaletle hükmetmek gerekir. Kaldı ki, büyük bir Fitne de zuhur edebilir." diyen Aziz Mahmud Hüdai'ye kulak vermez. Planını da gizli tutmadığı için fitneye sebep olur. Çok geçmeden Yeniçeri ve Sipahiler ayaklanıp onu tahttan indirirler ve Yedikule zindanlarında boğularak öldürülür.
Mimar Sinan'ın Rüyaları Süleymaniye Rüyası
Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman bir camii yaptırmak istediği sırada peygamberimizi rüyasında görür. Peygamberimiz camii'nin yerini bizzat kendisi söyler. Camii'nin iç ve dış unsurları hakkında bilgi verir. Camii'yi şuraya minberi şuraya mihrabı buraya yapın der. Ertesi gün Mimar Sinan'la yer tespitine giden Kanuni yer tespitinden sonra Mimar'dan bazı şeyler duyar… Kanuni, Mimar'a: “Mimarbaşı haberli gibisin” der. Mimar Sinan'da başını eğerek mağrur bir ifadeyle “Sultanım aynı rüyada ben de arkanızdaydım” der…
Selimiye Rüya Hikayesi
II. Selim, Sinan'a, "Rüyamda gördüm. Peygamberimiz efendimiz bir cami istediler," deyince Mimar Sinan elbette çok heyecanlandı. Yeni bir cami yapılması için verilen karardan sonra Mimar Sinan araştırmalarını tamamlamaya çalışırken 11. Selim, Selimiye'nin İstanbul'da değil, Edirne'de yapılmasını emretti. Bununla da kalmayıp Edirne'de caminin şehrin neresine kurulacağını da söyledi Mimar Sinan'a; Kavak Meydanı olarak bilinen yere yapılacaktı yeni cami. Mimar Sinan ve II. Selim, birlikte Edirne'ye gittiler. Cami için gerekli bütün hazırlıkların tamamlanmasına nezaret ettiler. İş sadece destur verilmesine kalmıştı.1569 yılında, yüzlerce kurban kesilerek destur verildi. Kesilen kurbanların etleri fakir fukaraya dağıtıldı. Hafızların okuduğu Kur'an ve nice duayla, mihrap temeline ilk taş konuldu.
Atatürk'ün Rüyaları
Mustafa Kemal’in Diyarbakır’da gördüğü rüya
‘Ay sol kolumdan geldi kalbimin üstünde durdu. Ondan sonra güneş de sağ kolumdan girdi, ikisi burada göğsümde birleşti. Ondan sonra ay sol kolumdan, güneş sağ kolumdan çıktı gitti.’
Rüyayı yorumlayan Şeyh Selim Lice’de Atatürk’e şunları söylüyor; ‘Sen bu ülkede (Türkiye’de) çok büyük bir adam olacaksın ve Türkiyeyi kurtaracaksın. Fakat senden bir ricam da, mümin-i İslam’a da müzahir ol yardımcı ol.
Atatürk ve Fevzi Çakman’ın Rüyaları
"Mustafa’ya söyle korkmasın..."
İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebelerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara’dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisinin Kayseri’ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin’e;
Acele olarak Fevzi Paşayı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle. Diyor.
Ali Metin, Fevzi Paşayı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk’ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa, Atatürk’ün yanına girince, Atatürk ona bir kağıt kalem uzatıp;
Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver, diyor.
Kendisi de bir kağıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa’ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki Paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.
Her ikisinin de yazdıklarını kendi kağıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kağıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz, Hacı Bayram-ı Veli’ye diyor ki:
"-Mustafa’ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak."
Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi, Hacı Bayram-ı Veli’ye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, ’’Mustafa Kemal’’ ve ’’Mustafa Fevzi’dir.
Hafız Halil Efendi
Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sunusi Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım’’ dedi ve şu vakayı anlattı:
Şeyh Sunusi Hazretleri bu gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, Peygambere hitaben:
-Ya Resulallah niçin sağ elinizi vermediniz? Diye sual edince şu cevabı almış
Sağ elimi Ankara’’da Mustafa Kemal’a uzattım.
Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendinin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imanlı bir sesle:
Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin!.. Diye haykırdı ve kürsüden indi.
Yahya Galip anlatıyor
Mustafa Kemal, Ankara’ya geldikten bir müddet sonra, garip bir rüya görmüştür. Rüyasını ertesi günü, bana şöyle anlattı:
Bilmediğim bir yerde, otomobilim ansızın durdu! Güya, düşman saldırıya geçmiş. Biz İnönü’nde, bir muharebe vererek düşmanı bozguna uğratmışız. Şimdide, ikinci defa olarak gene İnönü’de çarpışıyormuşuz. Otomobilim, o bilmediğim yerin önünde durunca siz karşıma çıktınız ve bana: Paşam! İnönü’den ne haber? Diye sordunuz.
Ben de size: Durum kritik! Cevabını verdim.
Kritik Nedir, anlamadım ki! Dediniz.
Bunu cevabını size on beş dakika sonra veririm! Diyerek odama çekildim….
Mustafa Kemal bana bu rüyasını anlattığı zaman, ”İnönü” mevkinin o güne kadar hiçbir tarihi şöhreti yoktu.
Aradan yıllar geçti. Birinci İnönü’nde, İsmet Bey’in kumandası altındaki kuvvetlerimiz düşmana galip geldiler ve sonunda ikinci ”İnönü” meydana geldi. Düşmanın üstün kuvvetlerine karşı giriştiğimiz bu ikinci savaşın henüz neticesi alınmadığı tehlikeli günlerin birinde idi.Mustafa Kemal’in otomobili Millet Meclisi önünde durdu. Hemen yanına koştum telaş ve endişe ile:
Paşam! İnönü’de ne haber? Diye sordum.
Aynen şu cevabı verdi:
Vazife kritik!
O zaman ben:
Kritik nedir? Dedim, anlamadım ki…
Sana, bunun cevabını on beş dakikaya kadar veririm… dedikten sonra gülümsedi:
Hani… Ankara’ya geldikten biraz sonra, ben bir rüya görmüştüm, hatırında mı?
Hafızamı yoklayarak ve arada bir ayrıntılarını hatırlayamadığım zaman kendisinden de yardım isteyerek rüyasını anlattım; güldü:
İşte, dedi, Rüya aynen çıkıyor! Ben İsmet’i tanırım!… Göreceksin on beş dakikaya varmadan kendisinden başarı haberi alacağız!
Aradan çok kısa bir zaman geçti. Belki üç, belki beş dakika… Telgraf dağıtıcısının elinde bir kağıtla nefes nefese onun odasına girdiğini gördüm.
Postacının Mustafa Kemal’e getirdiği telgraf şuydu:
‘‘Saat 06:30 Metris Tepe’den gördüğüm durum:
Gündüzbey, kuzeyinde sabahtan beri sebat eden ve artçı olmaı muhtemel bulunan bir düşman mefrezesi; sağ kanak grubunun taarruzuyla düzensiz çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşmanın binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanı silahlarımıza terkedilmiştir.”
Böylece bir rüya gerçekleşmişti
Atatürk'ün Annesinin Ölümünü Rüyasında Görmesi
Atatürk bir sabah yatağından endişe içinde kalktı.Bir rüya görmüştü ve bu rüya canını çok sıkmıştı.Atatürk bu rüyayı şöyle nakletmiştir.” Arazide dolaşıyoruz. Her taraf yemyeşil, çayır çimen. Birden bire bir sel geliyor, annemi alıp götürüyor.”
Bu rüyanın akabinde acı haber, kısa bir süre sonra yaveri Salih'in yolladığı şifreli telgraf ile gelir. Atatürk telgrafın şifreli olduğunu görünce hemen " Annem öldü değil mi " der.”
Salih Bozok'un İntihar Edeceğini Rüyasında Görmesi
Salih Bozok Atatürk'ün yaverliğini yapmıştı. Atatürk sağlığında onunla ilgili gördüğü rüyasını Salih Bozok'a anlatmıştı:
"Büyük bir otelin salonunda oturuyormuşuz. Yanımda sende varmışsın. Salonun bir köşesinde bilardo masası varmış. Masanın başında, arkası bize dönük olan bir zat oturuyor. Tam
bu sırada odanın kapısı açıldı ve iri yarı 30 kadar adam içeri girdiler. Bunlardan biri eline bilardo masasından bir ıstaka alarak masanın önünde oturan benim teşhis edemediğim zatın omzuna bütün kuvvetiyle indirmeye başladı.
Omzuna vurulan zat ayağa kalkarak, kendini müdafaa etmekte ve "Bana niye vuruyorsun" diye hiddetle haykırmaktayken, Salih bana göz ucu ile ne yapmak lazım gibisinden baktın. Ben sana sakın kıpırdama manasına gelen bir işaretle sükunete davet ettim. Bu sırada eli ıstakalı adam, bize doğru yaklaşarak karşımızda tehditkar bir vaziyet aldı.
Bu sefer Salih sen yine müdahale etmek istedin. Ben sana sus işareti verdikten sonra, o azılı adama dönerek
"Sen kimsin ne istiyorsun" diye sordum.
Adam bu suale cevap vereceği yerde, cebinden bir tabanca çıkartarak iki kurşun sıktı. Biri bana, öteki sana. Sonra adam bize "Kalkın dans edelim" emrini verdi. İkimizde kalkıp onun huzurunda dans ettik."
Bilindiği gibi Atatürk'ün ölümünden sonra Salih Bozok tabancasıyla intihar etmiş ancak kurtarılmıştır.
Atatürk'ün Gördüğü Son Rüya
26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor:
O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında :
"Demek ölüm böyle olacak" diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı.
Salih'e söyle, ikimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu" dedi.
Atatürk'ün burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok'un kuyudan kurtulması ise, Atatürk'ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok'un intihar etmesi sonucu kurtarılmasını simgeliyordu...
Bu Atatürk'ün gerçekleşen son rüyasıydı...