Gayb İlmi  Bilinmeyen Gelecek  Ve Geçmiş İlmi

Önsöz Bu güne kadar gayp ilmiyle  ilgili  bir çok  tartışma  yapıldı. Kimisi  gayp ilimini bilmenin mümkün olamayacağını  idda ederken  kimisi de  gaybı bildiğini  idda etmiştir.  Biz  bu kitapta  gayb ilmini  bütün yönleriyle  ele  alacağız.  Ve gayb ilmiyle  ilgili  merak edilen  bütün sorulara  cevap  vereceğiz.  Çünkü  gerçekten  gayp ilmi   konusu ilahi  dinlerin çok önemli  bir  bölümünü  meydana getirir.  Çünkü imanın 6 şartından 4 tanesi  gayb alemine  bakar ve  dolayısıyla 6 sıda gayb alemine  bakmış oluyor.Allah’a iman , Kadere iman  , Meleklere  iman  ve Ahiret gününe  iman bunların hepsi  gayp  alemidir. Çünkü  biz  bunları  görmüyoruz. Sadece peygamberlere iman  ve  Kutsal  Kitaplara iman  gayb değildir. Çünkü  biz  onları  göre biliyoruz. Ancak  kitabın kutsallığı  ve peygamberin peygamberliği Allah’ a imana  ve Meleklere imana bağlı olduğundan  bunlarda  gayb alemine  dahil ediyorlar. Dolayısıyla  gayb konusu çok  önemli  ve hassas  bir konudur. Dolayısıyla bilinen  gayb var bilinmeyen gayb var.Kuran ‘da gayb maddesi 57 ayette geçmektdir.   

Birde gaybı şöyle  taksim edebiliriz. Genel gayb .Yani insanlarla ,  kainat  ve  dünyayla ilgili  gayb .Özel  gayb. Yani bir  kişinin  geleceğiyle  iligili gayb .

 Biz bu kitapta  her ikisini de işleyeceğiz. Çünkü hakikaten tarihe dönüp  baktığımızda  bu  günlerde olmuş  bir  çok olayı  ta binlerce yıl önce  haber  veren  dahileri  görmekteyiz.  Ve  diyoruz ki. Demek ki  bazı kişiler  gayb  ilmini  öğrenebilirler. Ama  tabiî ki  tamamıyla değil  çünkü  gayb ilmini  tamamıyla  bilmek  Allah’a  mahsustur. Onu  sadece Allah  bilir. Eğer  bir kişi  kalkıp ben  gayb ilmini  tamamıyla biliyorum  iddiasın da  bulunsa  dinden çıkar . Çünkü  Kuran  bu Gayb  ilminin  tamamıyla  bilinmesini  Allah’a  mahsus kılmıştır. Ama  bu ilimden  birazını bildiğini iddia ederse dinden çıkmaz. Çünkü  birazını  bilmek  mümkündür.   Ve  Kuran  Allah’ın  bazı  kullarına  bazı  gayb haberlerini  verebileceğini  haber  vermektedir.Biz bu kitapta insanların  gayb ilmine  nasıl ulaşacaklarını da  açıklıyoruz. Çünkü  belki  biri bu ilme  sahip olmak ister  biz  ona yol göstereceğiz. Çünkü  eğer  bir ilmi  biri  biliyorsa başakasıda  bilbilir. Yani  hiç  bir ilim  sadece  bir kişiye  verilmez.

Biz bu  kitapta  çok  merak  edilen  ve yine  gaybtan  sayılan Kaderi de tarif edeceğiz ve kaderin  ne olduğunu  bütün yönleriyle  ele alacağız.  Ve  kaderle ilgili  merak edilen bütün soruları  cevaplandıracağız. Allah ‘ın izniyle  bu  çalışma  sayesinde  artık  herkes gayb ilminin  gerçeğini  bilecek ve  gaybla  ilgili herkes  belgelere  dayanarak konuşacak . Artık  kimse kafadan  konuşmasın  diyoruz  belge  ve ilimle konuşma zamanıdır. Zaman kaybetmeyelim.  Dileğimiz Allah ‘tan  insanları  bu  hassas konuda ciddi  bir şekilde  bilgilendirmiş olanlardan olalım.

           Recep Kaplan

 

 

 

1.BÖLÜM

GAYB ALEMİ

Soru :Gayb Nedir?

Cevap : Gayb  kelimesi  gaip kökünden gelmektedir.  Ve  onun  manası hazır olmayan demektir. Yani  gaybın  zıddı  hazır olan dır . Kullanım da  ise bilinmeyen  şeylere  gayb  denir.  Mesela  sizin bildiklerinizi  ben bilmiyorum  dolayısıyla  sizin bildikleriniz  benim için gayb sayılır . Ve  hakeza  benim bildiklerimi  siz  bilmiyorsunuz   buda  sizin için gayb  sayılır.  Buna  nisbi  gayb denir.  Bir de   ne benim  nede sizin bilmeniz mümkün olamayan bigiler  vardır ki oda  mutlak  gayb tır.

Kader  bölümünde  bu   mutlak  biraz daha  fazla  açıklayacağız.Demek  ki  gayb ilminin  bilinene  var . Ve birde  bilinmeyeni  var. Tarihe  dönüp  baktığımızda Muhitini  Arabi Hz.leri  ve Nostradamusu bu  gayb konusunda esrarengiz  bir şekilde  görmekteyiz.  Hakikaten bu  her iki  kişide  gelecekle  ilgili  öyle  bilgiler  vermişlerdir  ki  o  bilgiler  neticesinde insanlar  hayrete düşer. Ve  bir  insan  ta  o günlerden bu  günleri  nasıl  görürür diye  düşünmeye  başlar.

Şimdi  gaybla  ilgili bilinip  bilinmeyeceği ile  ilgili tartışmayı  biraz açalım . İşte açılımımız:

Şimdi bu konuda surelerden, Hz. Muhammed’in söylediklerinden ve ünlü alimlerden alıntılar yaparak Gayb’ı daha kolay anlayabileceğiniz bir şekilde işleyeceğiz.

Soru: Yukarıda ki  söylediğiniz gibi bazı kişilerin  gelecekle ilgili açıklama  yapması   “Gayb’a” girmiyor mu? Eğer Gayb’a giriyorsa, Gayb’ı bilmek mümkün mü? Eğer Gayb’ı bilmek mümkünse bu ayetlere karşı ne  diyorsunuz?

Enam Suresi  50.  Ayet:

 “Deki ben size Allah ın hazineleri yanımdadır demiyorum  gaybı da bilmem  size ben bir meleğimde demiyorum.  Ben bana vahiy olan  Kur’an dan başkasına uymam  deki körle gören bir olur mu  siz hiç düşünmez misiniz.”

Enam Suresi 59. Ayet.

“Gaybın anahtarı  Allah’ın yanındadır. Onun için gaybı ancak o bilir.”

Araf  Suresi 188. Ayet.

“Eğer ben gaybı bilseydim  elbette daha çok hayır yapmak isterdim  ve bana hiçbir  fenalık  dokunmazdı  ben sadece  bana inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim”.

Neml Suresi 65. Ayet.

“Deki göklerde ve yerde Allah tan başka  kimse gaybı bilmez”

Lokman Suresi  34. Ayet

“Kıyamet vakti  hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Yağmuru o yağdırır,  rahimlerde olanı o bilir. Hiç kimse yarın  ne kazanacağını  bilmez. Yine  hiç kimse nerede  öleceğini bilmez.   Şüphesiz  Allah  her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır her şeyi ihbar edendir.”

Soru: Bu ayetler “gaybı” Allah’tan başka kimsenin bilmediğini hatta,  peygamberlerin dahi  bilmediğini açıkça   söylüyorlar. Ve gaybın Allah’a has olduğunu açıkça vurguluyorlar.  Bu ayetler gaybı  Allah’a has ettiği halde Gaybtan  haber veren hadislere ve Muhittini Arabi gibi kişilerin beyitlerine  ne derece itibar edilir? Yoksa  peygamberler ve  salih kişiler gaybı  biliyorlar mı? Yukarıda ifade edilen ayette kıyamet hakkındaki bilginin ancak Allah katında olduğu beyan ediliyor. Demek ki kıyametin kopmasını Allah’tan başka kimse bilemez. Halbuki siz kıyametin kopmasını    veriyorsunuz. Bu nasıl oluyor?  

Cevap: Evvela “Gayb”ı tarif ederek  cevaplara geçelim. Gayb;  Bir kişinin bazı metodlara dayanmadan, bilimsel araştırmalara dayanmadan, elinde bilimsel veriler olmadan, kendi mantığından gelecek zamana  ait olacak bazı olayları haber vermesidir. Buna  “Zamana Ait Gayb”  deniliyor. Birde  gözle  görünmeyen  bazı şeyleri  verilere dayanmadan haber vermektir ki, buna da “Eşyaya Ait Gayb” deniliyor. Gaybın tarifinden anlaşıldığı gibi  bu bilgiler gaybın her iki kısmının dışındadır. Çünkü bu bilgilere belirli metodlar  takip ederek ve bazı verilere dayanarak  ulaşıyoruz. Yani  bunları bazı araştırmalar neticesinde elde ediyoruz. Bunlar bizim kendi mantığımızdan ürettiğimiz şeyler değildir. Burada bizim payımız o bilgileri araştırıp bazı ağır konuları çözerek halka kolay bir dille  sunmaktır.

Demek ki, biz bazı kaynaklara dayandığımız için gaybtan verdiğimiz  haberler gaybtan haber verme kısmına girmiyor. Ancak  naklettiğimiz bazı hadisler ve Muhittini Arabi’nin beyitleri gaybtan haber verme kısmına giriyor. Kaynaklarımız gaybtan haber verme kısmına girdiği için diğer sorulara cevap vermek  mecburiyetindeyiz.

Soru: Gaybı bilmek mümkün mü?

Cevap: İlmi gayp ikiye ayrılır.

1.  Zatiy kısmı: Zatiy ilmi gayıp  kısmı Allah’a hastır.

2.  Atai ilmi gaybı. Atai ilmi gayıp kısmı ise peygamberlere  ve  salihlere  sabittir.

Allah “İlmi Gaybı” Kur’a-nı Kerim’de şöyle anlatıyor:

Ali İmran Suresi  44. Ayet.   

“Rasulüm bunlar sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kalemleriyle kura atışırlarken  sen onların yanında  değildin onlar bu (yüzden)  çekişirkende  yanlarında  değildin.”  Tefsir alimlerinin beyanına göre,  İsrailoğulları Tevrat’ı  yazmakta oldukları kalemlerini nehre atmak suretiyle kura atmışlardı ki, böylece hangisinin  kalemi su yüzüne çıkarsa Meryem’i o himayesine alacaktı. Kurayı  Zekeriyya   Peygamber  kazandı.

Yusuf Suresi 102. Ayet.

 “İşte bu Yusuf kıssası gayıb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy ediyoruz. Çünkü onlar  hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman, sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin).

Hud  Suresi  49. Ayet.       

“Ey Muhammed işte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce  onları ne sen biliyordun ne de kavmin. Allah size gaybı da bildirecek değildir fakat  Allah elçilerinden dilediğini ayırt eder.”

Nisa Suresi  113. Ayet.

“Allah sana kitabı  ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur.”

Bu ayetin ibret verici bir  geliş sebebi vardır. Medine yerlilerinden, zafer oğullarından Tame bir komşusunun zırhını çalmış, bir un dağarcığına  saklayarak  getirmiş, bir  Yahudi’nin evine gizlemişti. Halbuki  dağarcık delikti ve bu delikten akan unlar, zırhın önce Tame’nin evine  kadar geldiğini, sonra da Yahudi’nin evine gittiğini gösteriyordu. Tame’yi  sıkıştırdılar, Müslüman olmasına rağmen çalmadığına yemin etti. Yahudi’yi sorguya çektiler, o da “Bunu bana Tame verdi” dedi ve bazı Yahudi’ler buna şahitlik ettiler. Zaferoğulları, aile namusu belasına, gelip Hz. Peygambere Tame’yi beraet ettirmesi için ısrar ettiler; Hz Peygamber de bu durum ve Tame’nin  yemini karşısında düşündü,  arkasından  bu ve bundan önce ayet indi.

Yusuf  Suresi  22. Ayet

“Yusuf büluğ çağına ulaşınca ona hüküm ve ilim verdik, işte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız”.

Kehf  Suresi  65. Ayet.

“Derken kullarımızdan bir kul buldurlar ki,  ona katımızdan  bir rahmet vahiy ve peygamberlik vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik”.

Enbiya Suresi  74. Ayet.    

“Luta gelince ona da hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik; Onu, çirkin işler yapamakta olan  memleketten  kurtardık.  Zira onlar (o memleketin halkı),  gerçekten  fena işler yapan  kötü bir kavimdi.”

Enbiya Suresi 79. Ayet

 “Böylece bunu (bu fetvayı) Süleyman’a biz anlatmıştık. Biz, onların her birine hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik. Tesbih eden dağları da kuşları da Davud’a boyun eğdirdik. (Bunları) biz yaparız”.

Neml  Suresi 15. Ayet

“Andolsun ki biz Davud’a  ve Süleyman’a  ilim vermişizdir. Onlar, (Bizi mü’min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah’a hamd olsun) dediler.”

Kur’an-ı Kerim’in bir çok yerinde  güneş, ay, gece,  gündüz, denizler, dağlar  gibi tabii varlık ve olayların  insana  musahhar  kılındığı, boyun eğdirildiği ifade buyurulur ki, maksat, bunların, insanların istifadesine sunulduğunu anlatmak ve insanların bunlardan olabildiğince  yararlanmasını  öğütlemektir. Dağların  tesbihinden  maksat  ise, bütün tabii varlıklar gibi onların da, en ufak bir sapma göstermeksizin  ilahi kanuna bayun eğmeleridir.

Neml Suresi 75. Ayet

“Gökte ve yerde göze görünmeyen hiç bir şey  yoktur ki, apaçık bir kitapta (levhimahfuzda) bulunmasın”.

Kasas  Suresi  14. Aayet

“Musa yiğitlik çağına erip olgunlaşınca biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece mükafatlandırırız.” 

Cin Suresi 26. Ayet

“O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz.”

Cin  Suresi 27. Ayet

“Allah’ın dilediği peygambere gayb bildirilirken, koruyucu melekler görevlendirilerek, onların kulak hırsızlığı  yapmalarının  ve gönderilen bilgileri karıştırmalarının önlendiği anlatılmaktadır. (Ancak bildirmeyi dilediği peygamber bunun dışındadır). Çünkü o bunun önünden ve ardından gözcüler salar.

Seçtiği bir elçi müstesna.çünkü O, resulünün önünden ve arkasından gözetleyiciler yürütür.”

Örnek verdiğimiz bu ayetler  gaybın atai kısmının  peygamberlere ve Allah’ın  vermesini  dilediği bazı  kullarına  sabit olduğunu açıkça ifade ediyor. Onun için  kaynaklarımızın gayıptan  haber vermesi gaybın atai kısmına girdiği için  mümkündür. İtibar edilirdir. Daha evvelki ayetler gaybın zati kısmıyla ilgilidir. Çünkü  gaybın zati (Allah’a  has kısmı) kısmını  Allah’tan başka kimsenin bilmesi mümkün değildir. Eğer her iki yerde de söylediğimiz  ayetler aynı gayb hakkındaysa  o zaman  ayetler arasında büyük bir çelişki meydana gelir. Ayetler arasında çelişkinin mümkün  olmadığını  bildiğimiz için  gaybın iki kısım olduğunu ayetlerden anlıyoruz. Şimdi davayı tam açıklayan, hadis ve allamelerin (ilimde  nihayete eren kişiler) beyanatına geçiyoruz:

Peygamberimizin ilmi gaybı mahluklara nispeten ilmi küllidir. Allah’a nispeten ise cüzidir. Çünkü  Peygamber    levhi mahfuzdaki ilmin hepsini biliyordu. Levhi  mahfuzdaki ilim ise  geçmiş ve geleceğin hepsini  kapsar.

Sahibul   Bürde şöyle demiştir:     

“Ey resulüllah  levh ve kalemin ilmi senin ilminin bazısıdır”.  

Mirkat adlı eserde  şöyle geçiyor: 

“Resülüllah  geçmiş ve gelecekten haber veriyormuş”.

İmam Kastalani şöyle diyor:

“Resulüllahın gaybı bilmesi sahabeler arasında meşhur olmuştur”.

Savi adlı eserde şöyle geçiyor:  

“Resulüllah beş gizli gaybı öğrenmeden  önce dünyadan göç etmemiştir. Fakat bunu gizlemekle  emir olunmuştur”.

Tefsiri Ahmedi de şöyle geçiyor: 

“Bu beş gizli gayb her ne kadar Allaha has ise de istediği  dostuna  veya  velisine  öğretmesi mümkündür  caizdir”.

Bu lokman suresinin 34. ayetinin  Allah’u teala  her şeyi bilen öğretendir  her şeyi ihbar edendir ifadesinden Allah’ın dilediği kuluna gaybı haber verdiği anlaşılıyor.

Ama gaybı zati ilmi Allah’a hastır, ilk söylediğimiz ayetlerin beyan ettiği gibi “Savi” sahibi şöyla diyor Biz şuna inaıyoruz. Allah’u teala peygamberimize dünya ve ahiretin tüm gizli sırlarını öğretmeden onu öbür dünyaya nakletmemiştir. Hz. Peygamber  hadisi şeriflerinde  söyle buyurmuştur: “Dünya bana doğru yükseltildi. Dünyaya avucumun içine baktığım gibi baktım.”

Peygamberin cennete gidip cennetteki şeyleri ve cehenneme gidip cehennemdeki şeyleri ve bunun dışındaki birçok  şeyi görmesi ama gizli  tutmasıyla  emir edilmiş  olması  hadislerde  varit  olmuştur.  Savi cild 2. Savi bu ayet “Eğer ben  gaybı bilseydim  elbbete daha çok hayır  yapmak isterdim” hakkında şöyle diyor: Bunu  tevazu için  söylemiştir. Böylece Savi geçen hadis ile  ayet arasında hiçbir zıtlık olmadığını  ispat ediyor.

Soru: Şimdi kıyamet vakti hakkındaki bilginin Allah’tan başka  kimsenin bilmediğini   “Lokman  Suresi 34.  Ayet”te  açıkça beyan ettiği halde nasıl kıyametin  kopma tarihini  veriyorsunuz?  

Cevap: Evet  o ayette  kıyamet  vakti  hakkındaki bilginin Allah’a has olduğu  ve Allah’tan başka kimsenin  bilmediği  açıkça beyan  ediliyor. Ancak  aynı  ayette bunun gibi dört şeyin daha Allah’tan başka  kimsenin  bilmediği  beyan  ediliyor, onun için bu  beş şeye “Magibati Hamse” (beş bilinmeyen gayb) deniliyor.

Bu beş cümle birbirine aynı harfle atıf edildiği için (yani vav  harfiyle birbirine  bağlandığı için) beşine de eksiksiz  aynı hüküm yüklenmiştir. Yani bu beşinden birinin de bilinmesi mümkün değildir. Eğer biri  bilinse demek ki diğerleri de bilinir.

Halbuki  gözümüzü  açıp baktığımızda görüyoruz ki bunlardan  bazıları rahatça biliniyor.

Örneğin: Yağmurun ne zaman yağacağını meteoroloji uzmanları bilmektedir. Ana rahmindeki çocuğun cinsiyetini tıp uzmanları bilmektedir. Hatta bazen insanın ne zaman öleceğini doktorlar bilmektedirler. 

Mademki bunlar biliniyor diğerleri de bilinebilir sonucuna  varıyoruz.

Soru: Peki bunlar  biliniyorsa ayetle  zıtlaşmıyor mu?

Cevap: Hayır  bunların  bilinmesiyle ayet arasında  hiçbir şekilde   zıtlaşma yoktur. Çünkü  ayete dikkat edersek, bunlar gaybul gayb oldukları için  (yani bunların vucuda gelmesinin  hiçbir alameti  olmadığı anda) bilinmesi imkansızdır.

Ancak bunların bazı alametleri  çıktıktan sonra,  gaybul gaybtan çıkar bilinmesi mümkün olur. İşte bunların hepsi alametleri çıktıktan  sonra bilinir.

Örneğin, yağmurun yağması yakınlaştığı zaman melekler havada yağmurun alameti olarak bulutu icat ederler. Ana karnındaki ceninin üzerinden dört ay  geçtikten sonra  erkek veya dişi  olmasının  alametlerini  melekler meydana  getirirler. Kişinin  ölümü  yakınlaştığı  zaman  melekler  ölmesi için  gerekli hastalığı  icat ederler. Tıp uzmanları ve Meteoroloji uzmanları  alametlerden  faydalanarak  kişinin ölümünü, ana karnındakinin dişi veya erkek olduğunu, yağmurun yağmasını tespit ederler. Yani  bu  beş şeyin projesi ezelden beri Allah’ın yanında vardır. Bunların icat edilme zamanı yaklaşınca o esnada Allah  bunların  projesini meleklere verir ve icat  edin  der.

Melekler önce  alametlerini icat ederler daha  sonra  beş şeyi icat ederler. İşte bu beş gaybı Allah’tan başka kimse  bilmez  diyen ayetten maksat  bu gaybi olayların projesi,  daha Allah’ın yanında olduğu zamandır. Ancak bu gaybların projesi Allah’tan meleklere intikal ettikten sonra rahatça bilinirler.

Onun için nasıl ki doktor kişinin  hastalığından  ölümünü tesbit  ediyorsa,  bizde kıyamet alametlerinden,  kıyametin  kopmasını  tesbit ediyoruz.

Evet işte gördüğünüz gibi yukarıda ki tartışmadan  gaybın iki kısma  ayrıldığı .Bilinen  gayb , bilinmeyen  gayb  veya  zati  gayb  ve atai  gayb diye isimlendirdikleri  iki  kısım gayb var.

Demek ki  bizim bildiğimizi  iddia  ettiğimiz  gayb  bilinen kısımdadndır.  Sapla  samanı kimse birbirine karıştırmasın .

 Ve  kimse bize iftira  etmesin   biz asla mutlak gaybı bildiğimizi iddia  etmedik .  Ve etmeyiz de   biz  sadece  bir takım  ilmi  verilere dayanarak bir  takım bilgiler elde edebileceğimizi iddia ediyoruz. Gayb  maddesi Kuran ‘da  57  yerde  geçmektedir. Gaybı  daha iyi  anlaya bilmemiz  için bütün o ayetleri  incelememiz .  İlk defa  bu kitapta  bütün o ayetleri  bir arada biz  açıklayacağız.

İşte  gaybla ilgili  Kuran ‘daki ayetler:

Bakara süresi 3-33

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.

Yorum :

Gayb, sözlükte görme duyusuyla algılanamayan şey demektir. Kelime (gayb), “duyuların kapsamına girmeyen gizli her şey” anlamında kullanılır. Bir şeyin “gayb” oluşu, Allah’a göre değil insanlara göredir. Zira Allah’ın ilminin dışında kalan hiçbir şey yoktur. Allah’a, meleklere, ahiret gününe, cennet ve cehenneme, kadere inanmak “gaybe iman” konuları arasındadır.

Ali İmran süresi

44.  (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.

179.  Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.

Nisa süresi 34 Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.

Yorum: “Koruyup kollayıcı” diye tercüme edilen ifadenin âyet metnindeki aslı “kavvâm”kelimesidir. Erkeklere, koruyup kollama görevinin verilmiş olması, iki cins arasında bir eşitsizlik gözetilmiş olmasından değil; erkeklerin güç, kuvvet ve fizikî oluşum bakımından farklı bir yapıya sahip bulunmalarındandır. Bu durum kadını erkekten aşağı bir konuma düşürmez. Buna karşılık erkeklere, ailenin geçimini ve yönetimini sağlamak gibi ağır bir sorumluluk yükler.

Burada “gayb”, eşinden uzakta bulunan erkeğin namusu, malı ve her türlü hakkı anlamındadır.

Müminler için en güzel örnek Hz. Muhammed Aleyhisselâmdır. Bu âyet-i kerimeyi en iyi anlayan da şüphesiz ki odur. Kesin olarak biliyoruz ki o ömründe bir defa olsun elini kaldırıp bir kadına vurmamıştır. “Kadınlarını dövenleriniz iyileriniz değildir” buyuran da odur, “İçinizden biri, karısını köle döver gibi dövüp sonra da gece onunla yatabilir mi?” diyerek karı koca ilişkilerinin sevgiye dayanması gerektiğine dikkat çeken de odur. Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde, çok can alıcı konulara temas etmiştir. Bu hutbesinde kadınların haklarının gözetilmesini ve bu konuda Allah’tan korkulmasını özellikle vurgulamıştır. Kadının, evlilik sorumluluklarını yerine getirmemek, kocanın haklarını ihlal etmek, onun şahsiyet ve vakarını zedeleyici tavırlar sergilemek veya iffet ve namusunu tehlikeye sürükleyebilecek durumlara meyletmek gibi olumsuz davranışlara girmesi hâlinde, aile yuvasının devamını sağlamaktan birinci derecede sorumlu olan kocanın, içine düştüğü mecburiyetten dolayı bazı tedbirlere başvurması tabiidir. Bu tedbirler, zaman, mekân ve sosyal şartlara göre farklılık gösterebilir. Âyette son seçenek olarak zikredilen darp meselesi de çok istisnaî bir tedbirdir. Böyle bir tedbirin fayda getirmeyeceği, tam tersine zarar getireceği bilinen durumlarda, İslâm bilginleri, kesinlikle bu seçeneğe başvurulmaması konusunda ittifak hâlindedirler.

Maide süresi 94-109-116

Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap vardır.

Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği, onların da, “Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin” diyecekleri günü hatırlayın.

Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.”

Yorum : Allah Teâlâ, her peygamberi kendi ümmeti hakkında konuşturacak, şahid olarak dinleyecektir. Ümmetlerin peygamberlere karşı takındıkları tavrı gözlerinin önüne serecektir. Peygamberlerine bağlı kalanlar sevinecek, onları aşağılayan veya ilâhlaştıranlardan hesap sorulacaktır. Bu âyetlerde, peygamberler arasında ifrat ve tefrite en çok hedef olan Hz. İsa, bir örnek olarak ele alınıyor.

Enam süresi 50-59-73

De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”

Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.

O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.

Araf süresi 7-188

Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz.

De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.”

Tevbe süresi

87. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

94. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”

105. De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.”

Yunus süresi

20.  “Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize indirilse ya!” diyorlar. De ki: “Gayb ancak Allah’ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!”

Hüd süresi

31. Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum.

49.  İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun, ne de kavmin. O hâlde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.

123. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Yusuf süresi 52-71-102

(Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi.

Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.

İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin.

Rad süresi 9

O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.

Nahl süresi

77. Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Kehf süresi

22. (Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”

26.  De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir! Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”

Meryem  süresi

60,61. Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir.

78.       Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış?

Enbiya  süresi

49.       Onlar, görmedikleri hâlde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar.

Müminun

91,92. Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.

Neml süresi

20. Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?”

65.  De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”

75. Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın.

Secde süresi 6

İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

Sebe süresi

3.İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.”

14 Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.

48.  De ki: “Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O, gaybleri hakkıyla bilendir.”

53.  Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Fatır süresi 18-38

Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır.

Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Yasin süresi

11. Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele.

Zümer süresi

46. De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”

Hucurat süresi

Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

Kaf süresi

32,33. (Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.”

Tur süresi

41. Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?

Necm süresi

35. Gayb’ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor?

Hadid süresi 25

Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri indirdik (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Haşr süresi 22

O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybda, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.

Cuma süresi 8

De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.”

Teğabun  süresi 18

O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Mülk süresi 12

Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Kalem süresi

47.Yahut gayb (Levh-i Mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar?

Cin süresi

26. O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.

İnfitar süresi

16.Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir.

HULASA: Evet işte gördüğünüz  gibi gayb maddesi Kuran’ da 57  yerde geçmektedir. Mutlak Gaybı   kimsenin  bilemeyeceği  ve Nisbi  Gaybın bilineceği şekilde ifadeler  varıdır. Ve  gaybtan yala yere  haber verenlerden de bahsedilmektdir. Ve  bu yalan yere gaybtan haber verenler şiddetle  kınanmaktadır Levhi  Mahfuzdan bahsedildi . Levhi Mahfuz gayb haberlerinin içinde bulunan  ve Allah tarafından korunan  bir yazıdır. Bunu  hiç kimse  ne boza bilir  ve nede  ona ulaşa bilir.Yukarıda ki ayetlerde Allah’ın  gaybından bahsedildi yani Allah’has  gayb  ki oda ilmi ilahiyi ezelidir.    

Yani  daha kainat yaratılmadan evvel her şeyin Allah’ın ezeli ilminde geçmesidir. O Allah’a  has bir  blgidir. Onu melekler bile  öğrenemez. Onun altında Levhi Mahfuz  vardır. Ve onun altında da Levhi  mhv  ve İsbat vardır. İşte  en Alttaki  Levhi  Mahv  ve İsbat bilinebilir ve değişe bilirde.şimdi  bu bağlamda kadere geçeceğiz. Ve Kader Nedir.

Diyerek kaderin tarifine geçiyoruz.

Soru: Kader nedir? Eğer gerçekten kaderde ne yazılmışsa insan mutlaka onu yapacaksa o zaman insan yaptıklarından sorumlu olmamalıdır. İnsan niçin yaptıklarından sorumludur. Cüzi ihtiyari nedir. Cüzi ihtiyarî ile kader arasında bir tezat var mıdır?Kaderi bilmek Mümkün mü?

Cevap:Kader Allah’ın daha hiçbir şeyi yaratmadan evvel her şeyin projesine yazmış olduğu bilgilerdir. Yani kader bir bilgidir. İlimdir. Allah’ın bilgisidir. İnsan yaptıklarından sorumludur. Çünkü Allah insanın geleceğini insana bildirmemiştir. Bir kişi bir eylemi yapınca o eylemi yapmadan önce bu kaderimde vardır, onu yapacağım demiyor. Cüzi iradesiyle kendi arzusuyla ben bu işi yapacağım diyor. Bir de Allah insanın geleceğini biliyor ve şu kişi şunu yapacaktır, bunu yapacaktır, diye yazmıştır. Fakat kişiye yazdıklarını yap demiyor. Eğer kişiye şunu kaderinde yazdım onu yap deseydi o zaman kişi yaptıklarından sorumlu olmazdı. Bir de Allah insana irade vermiştir ve kendisine seçme hakkını vermiştir. Bu konuyu şu örnekle açıklayalım. Örneğin Nostradamus gelecekle ilgili bir çok olayın savaşın olacağını bilmiştir, yazmıştır. 11 Eylül saldırısını da bilmiştir, yazmıştır. Şimdi birilerinin Nostradamus’u sorguya çekmesi ve 11 Eylül saldırısını düzenleyenleri bırakmaları ne kadar mantıksız olur aynen bu şekilde kader konusunda madem Allah yazmıştır kişiyi değil de Allah’ı sorumlu tutmak bir derece bundan daha mantıksızdır. Çünkü kader bir eylemin olacağına dair bir bilgidir. Bir eyleme teşvik değildir. Eğer bir eyleme teşvik olsaydı o zaman Allah insanlara kaderlerini bildirecekti. Sonuç olarak insan yaptıklarından kaderini bilmediğinden dolayı, yaptığı eylemleri hür iradesiyle yaptığından dolayı, Allah kişiye seçme hakkı verdiğinden dolayı, sorumludur. Cüzi ihtiyari Allah’ın insana verdiği hür irade seçme hakkı her şeyi tercih etmek hakkıdır. Cüzi ihtiyari ile kader arasında hiçbir tezat yoktur. Çünkü kader ile cüzi ihtiyari birbiriyle tam bağlantılıdır. Çünkü kader yazısında kişinin gelecekte yapacağı eylemi hür iradesiyle yapacağı yazılıyor. İnsan iradesiyle bir eylem yapmak ister Allah’ın kaderi gerçek olur ve o eylemi yapar. Ehli sünnet inancına göre cüzi irade ve kader’in her ikisi de vardır. Çünkü eğer cüzi irade olmasaydı herkesin hayır işlemesi gerekirdi. Çünkü Allah kimsenin günâh işlemesini istemez. Eğer kader olmasaydı insan arzu ettiği her şeyi yapabilirdi. Halbuki gördüğümüz gibi herkes hayır işlemiyor ve herkes arzu ettiğini yapamıyor. Kader ve cüzi ihtiyariyi bir örnekle açıklayalım. Mesela bir adam birine silâhla ateş eder ve ateş ettiği kişi ölürse, silâhın tetiğini çekmesi yine o kişinin tercihidir, yani tetiği çekmeyle çekmeme arasında tetiği çekmeyi tercih etmiştir. Ama ateş edilenin canını Allah alır. Çünkü kaderindeki ömrü tamamlanmıştır. Eğer kader yok olsaydı o zaman silâhı ateşleyenin karşısındaki ölmeliydi. Halbuki bazı kişiler ölür, bazı kişiler yaralanır, bazı kişilere hiçbir şey olmaz. Demek ki insanın iradesinin üstünde Allah’ın takdiri vardır. Eğer cüzi irade olmasaydı o zaman hiç kimse diğerine tetik çekmezdi. Çünkü Allah insanın kötü işler yapmasını istemez. İnsan iyi şeyleri yaptığı fazla kendisiyle çok sevinmesin diye Allah kaderi yazmış. İnsan günâh işleyince günâhlarından sorumlu değilim demesin diye cüzi ihtiyariyi vermiş. Çünkü iyiliği Allah arzu eder, kötülüğü nefis arzu eder.

Evet işte gördüğünüz gib  kader takdir den gelmektedir  ve bilgi  manasındadır. Yani kader  daha ilmi ilahiyi ezelideilen onu  bilmek mümkün değildir. Levhi Mahfuz da da bilmek mümkün değildir. Ancak Levhi Mahv  ve İsbatta ki kaderi bilmek mümkündür. İşte  bizim  kaderi  biliyoruz  dememizin  manası budur. Yani  biline bilen  yazıyı biliyoruz. Yoksa bilinmeyan Levhi  Mahfuzdaki  veya İlmi ilahideki  yazıyı  bildiğimizi  hiç  bir zaman iddia etmedik.  Ve etmeyiz de .

 Onun  için hiç  kimse  kalkıp  bizim adımıza hüküm vermesin . Bizim yazdıklarımız ortada  ve söylediklerimiz ortada .

Gaybı öğrendikten sonra  şimdi  gayb ilmiyle  ilgili Muhitini Arabi  ve ünlü  kahin  Nostradamusun gaybı  bilmelerini  ve ta o günlerde  gelecekte  olacağını  söyledikleri olayları açıklıyoruz. İşte  o iki  dahinin gaybi bilgileri:

 

2. BÖLÜM

Geleceği Gören Muhiddini Arabi ve Nosturamus Gerçeği

 

Bu güne gelecek ilmi  denince ilk  akla gelen iki isim .Biri Muhitini Arabi diğeri Nostradamus .

Bu iki kişi 1000lerce yıl sonra  olacakları  yazmışlardır.  Ve  gaybın  bazı  sırlarına  vakıf olmuşlardır. Şimdi  biz bu kitapta  her ikisinde önemli tesbitlerini her kesin anlaya bileceği bir dille açıklyacağız.Muhittini  Arabi 1100lü yıllarda yaşamıştır .   Nostradamus  1500lü yıllarda yaşamıştır. Muhitini  Arabinin  bir  çok eseri vardır. Kendisi Kuran ilimlerinin  hepsinde çok yüksek  bir mertebeye ulaşmıştır.  Ve  ayrıca  havas  ilimlerinde gayb ilminde eşi ve benzeri görülmemiştir. Nostradamus  bir doktormuş  ve zamanla  gelcekle ilgili  tesbitleri tutunca Fransa kırali  Henry onu sarayının baş  kahini  yapmıştır. İşte  Muhitini Arabinin gelecekle ilgili ilginç beyitleri: 

Muhittini Arabi’nin 2003 Savaşı ve Mehdi Açıklaması

Şimdi  Muhittini Arabi’nin  beyitlerini tahlil edelim.:      

Muhittini Arabi’nin  beyitlerinden de  Deccal, Hz. İsa, Yecuc ve Mecuc ile ilgili aynı tarihler çıkıyor. Muhitini Arabi’nin beyitlerini dikkatle incelediğimizde  Arapça edebiyatının en önemli kurallarını; Ebced ve Cifr ilminin tüm kaidelerini uyguladığımızda şunu görürüz.

Muhittini Arabi’nin beyitlerden anladığımız kadarıyla, makul tarihler çıkıyor. O tarihler hem Arapça edebiyatına ve hem de Ebced ve Cifr ilminin kaideleriyle örtüşmektedir.

1991 ABD IRAK SAVAŞI

1.Beyit:

İza ittehadalyahudu maan nasara  Yahudi ve Hıristiyan’lar ittihad ettiği (birleştiği) zaman.

2. Beyit:

Ve taru  bilhadidi alalburuci Ve bir demirle (uçakla) sarayların üzerinden uçtukları zaman. Yani o uçuşlarında o saraylara zarar verdikleri zaman.

Bu beytten 1991’deki Körfez savaşı anlaşılıyor. Çünkü bu beytte Munhittini Arabi Yahudi ve Hıristiyan topluluğunun birleşerek   bir demirle sarayların üzerinden uçup saraylara zarar vermelerinden bahs etmiştir.

Körfez savaşında hakikaten Yahudi ve Hıristiyanlar birleşti ve bir demir olan uçakla Irak Saraylarının üzerinden uçarak bombaladılar. Bu beytteki Yahudi ve Hıristiyan’lar birleştiği zaman  tabirlerinin cifri hesabı 1991 ederki bu tarih Körfez savaşının miladi tarihidir.

İkinci beytteki “ve bir demirle sarayların üzerinden uçtukları zaman” tabirlerinin cifri hesabı 1411 ederki buda Körfez savaşının hicri tarihidir.

1.Beyit’in Açıklaması: Yahudi ve Hıristiyan’ların birleşmesini haber veren I. Beyitin cifri 1991 ediyor ki bu tarihte Yahudi ve Hıristiyan’lar birleşerek Irak’taki Müslüman’larla savaştılar.

“Ve bir demirle sarayların üzerinden uçtukları zaman. Yani o uçuşlarında o saraylara zarar verdikleri zaman”

Ve demir olan uçakla, sarayların üzerinden uçtular ve bombaladılar. Burada beyitte uçakla uçacaklarından haber verilmesi, Birleşmiş Milletler’in Irak’la savaşlarının tamamen havadan olacağına işaret etmektedir.

Böyle de olmuştur. Yani Birleşmiş Milletlerin  harekatı tamamen uçakla olmuştur.

Ve bir demirle (uçakla) sarayların üzerinden uçtukları zaman. Yani o uçuşlarında o saraylara zarar verdikleri zaman.

Hesabın açıklanması:

İza ittehadalyahudu maan nasara

A1+Zal 700+T 400+T 400+Ha 8 + D4 +A1+Y 10+He 5 +V6 +D4 + M40 + Ayn 70+N 50 +Sat 90+A 1+  R 200 + A 1=1991

1Hesabın tahlili :

Bu beytin başında  zaman zarfı olan “iza” kelimesi vardır. “İza”  kelimesi isimdir. Onun için birçok yerde olduğu gibi bu kelime burada da küçük ebced hesabıyla hesaplanır. Ancak buradaki “iza”nın ikinci “elif’i” hesaba dahil edilmemiştir. Çünkü “elif”  “zal” harfinin ittahada  kelimesindeki “t”ne yapışmasından yok hükmüne geçmiştir. İttahada’daki her iki “t” harfi aynı cinsten olmadığı için ikiside hesaba dahil edilmiştir. Çünkü İttahada kelimesinin aslı ivtahada’dır. Yani birinci “t” harfi “vav” harfinin “t”ye  inkilap etmesinden meydana gelmiştir. Bu asıl olan “vav” harfi “t” harfine kalb olup diğer “t” harfinde dağım (yani içine  girdiği için) edildiği için oda “t” olarak hesaplanır.

Bu fiildeki harflerde “iza”ye yapışık olduğu için diğer yerlerde olduğu gibi burada da küçük ebcedle hesaplanmıştır. El Yahud kelimesi, Yahudilerin alemi ( ismi) olduğu için  başındaki “elif” , “lam” tarifi ifade etmez.  “Elif”,  “lam” tarifi ifade etmediği için sadece elif hesaplanır. “Lam” hesaplanmaz. Ennesara kelimesinde “lam” zaten yok “elif” tek var. O da bir tarifi ifade etmediği için, hesaba alınmamıştır. El Yahud kelimesinde “elif”in hesaplanması şunun içindir. Çünkü eğer “elif” hesaplanmasaydı, o zaman bir  kelimede  iki tane fazla olan harf ard arda olurdu. Buda diledebiyatı açısından çok çirkindir. Böyle bir çirkinliğin  meydana  gelmesinden  kaçtığımız için, “elif”i tek hesaplarız.. Maa ve nasara kelimesi de küçük ebcedle hesaplanmıştır.

Bu kaideleri uygulayarak beyti  hesapladığımızda 1991 tarihine ulaşırız ki bu tarih Körfez savaşının tarihidir.

2. Beytin Hesabının açıklaması:

Ve taru  bilhadidi alalburuci

Ta+Elif 111+R200+V 6+B2+Elif 111+Lam 71+Ha8+ Dal 35+Y 10 +Dal 35+Ayn 188+Lam 71+Elif 111+Elif 111+Lam 71+B2+R200+V 6 + Cim 53=1411 hicri = 1991 miladi

‘’Ve bir demirle (uçakla) sarayların üzerinden uçtukları zaman. Yani o uçuşlarında o saraylara zarar verdikleri zaman.’’

Bu beytin cifri hesabı 1411 ediyor ki 1411 hicri olarak Körfez savaşının tarihidir. Beytin  başı atıf harfi olan “vav” dır.  Atıf harfi olan “vav” hesaba dahil edilmez. Ondan sonra, “taruu”  kelimesi  gelir. “Taruu” kelimesi fiilimazi ve birinci kelime olduğundan iki hesapla hesaplanır. “Ta” harfini küçük ebcedle ondan sonraki “elif”ve “r” harfini büyük ebced   ve onlardan sonraki “vav” harfini de yine küçük ebcedle hesaplarız. “Elif” beytte dört yerde geçtiği için, ikisinde “elif, lam” olarak diğer ikisinde de başka harflere yapışık bir şekilde geçtiğinden her dört yerde de büyük ebcedle hesaplanır.

Çünkü, “elif” dört kelimede geçmiştir. Biri “Taruu”  fiilinde, biri “ala”  harfinde, biri ismi müfret (tekil isim) olan “bilhadidi” kelimesinde biride cemi ismi olan (çoğul isim) “elburuci” kelimesinde geçmiştir. Yani dört yerde hem cinsleri değişik hem de nevleri değişik olan kelimelerde geçtiğinden o hep büyük ebcedle hesaplanır.

“Lam” harfide hem bilhadidi  kelimesinde hem de “ala” kelimesinde hemde elburuci kelimesinde “elif”le birlikte zikredildiği için ikisinde “elif”ten sonra birinde de “elif”ten önce geldiği için o da “elif” gibi büyük ebcedle hesaplanır.  Her iki “dal”, “ayın” ve “cim” harfide büyük ebcedle hesaplanır, diğer harfler küçük ebcedle hesaplanır. Zaten Muhitini Arabi  beytlerine birçok cifr kaidelerini tüm hesaplama şekillerini koymuştur.

Bu beytin son harfi olan “cim” büyük ebcedle hesaplanmış. Çünkü, beytin baş harfi küçük ebcedle hesaplanmış. Onun için, beytin son harfide büyük ebcetle hesaplanır. Beytin  başındaki harfle sonundaki harf arasında ihtilaf olsun diye öyle yapılır.

Çünkü başlangıç ve sonuç birbirinin zıddıdır.  “Bilhadidi”deki iki “dal” harfi büyük ebcedle hesaplanır.  Çünkü beytte tekrarlanan harfler büyük ebcetle hesaplanmıştır. “R” harfi tekrarlandığı halde yine küçük ebcedle hesaplanmıştır. Çünkü beytteki tüm harfler büyük ebcedle hesaplansa da yine içlerinde “r” harfinin küçük ebced değerine ulaşacak bir harf bulunamaz. Onun için, onu böyle ibarelerde büyük ebcedle hesaplamaya gerek yoktur.

Büyük ebcedle hesaplanmasına gerek olmadığından onu küçük ebcedle hesaplarız. “Ayn” harfi büyük ebcedle hesaplanan “dal” harfiyle “lam” harfinin arasına girdiği için ve ondan sonraki dört harf büyük ebcedle hesaplandığından bu harfte  enbüyük ebced hesabıyla hesaplanmıştır.

Çünkü önündeki  ve arkasındaki tüm harfler eğer bir hesapla hesaplansa aradaki harfte   onlardan daha büyük bir  değerle hesaplanır. Onun için, “ayn”ı da enbüyük ebcedle hesaplarız.

Mescidi Aksanın Esir Düşmesi Ve Adhalmescidülaksa Esiren

Mescid-ül Aksa esir olduğu zaman.

Açıklama : Mescid-i Aksa’nın esir düşmesi ibaresinin cifri 1968 tarihine tekabül ediyor ki bu tarihte İsrail’liler Kudüs’ü esir aldılar. Muhittini Arabi bu olayı “Kıyamet Alameti” sayıyor ve cifr’le 900 yıl önce olaya işaret ediyor.

Hesabın açıklaması:

Ve Adhalmescidülaksa Esiren

ELİF 111 +Dat 800+Ha 8+Lam 71+Mim 90+Sin 120+Cim 53+ Dal 35+Lam 71+A1+Kaf 181+Sad 95+A1+A1+Sin 120+Y10+R 200=1968

3. Beytin Tahlili :

Bu beytte Muhittini Arabi Mescidi Aksa’nın esir düşeceğini söylemiştir. Bu beytte Muhitini Arabi 900 yıl önce 900 yıl sonra Mescidi Aksa’nın esir düşeceğini  bilmiş ve cifrle bu olayın olacağı tarihe işaret etmiştir. Bu beytin cifri hesabı 1968 etmektedir ki 1968 tarihinde İsrail’liler Mescidi Aksa’yı esir aldılar.  Ve “edha” kelimesininde başında ve “taruu” kelimesi gibi   harfi atıf olan “vav” vardır. Onun için her yerde hesap etmediğimiz gibi burada da “vav” harfini hesap etmeyiz. “Edha” kelimesi de “taruu” kelimesi gibi fiilimazidir. Hem de nakıs fiillerdendir. Onun için, bu nakıs  fiili  iki hesapla hesaplarız. “Taruu”da olduğu gibi burada da “elif”i büyük ebcedle hesaplarız. Diğer iki harfi (dat, ha) harfini küçük ebcedle hesaplarız. “Edha”daki son “elif” “ha”nın “elmescid” teki “lam” harfine çarpmasıyla hazıf (yok) olduğundan dolayı hesaba dahil edilmemiştir.

Çünkü “edha”daki son “elif” iltikaisakineyn (yani iki hareketsiz harfin) birbirine rastlamasıyla yok olmuştur. Çünkü “edha”daki son “elif” ve “elmescid” kelimesindeki “lam” harfinin her ikiside hareketsiz harflerdir. Ve birbirlerine bu şekilde rastlamışlar. Onun için ikisinden birinin yok olması lazımdır.  “Elif” harfiille (yani değişik halleri olan) bir harf olduğu için böyle durumlarda hep o yok olur. “Elmescid” ismi mekan olan bir kelimedir. Yani namaz kılınan, secde edilen yer anlamına gelir. İsmi mekan olan bu kelime edha fiilinin ismidir. Aynı zamanda da faalinin yerindedir.

Bu kelime iki önemli görevi yerine getirdiğinden çok önemli bir pozisyondadır. Biri ismi mekan oluşu çok olduğunu gösteriyor, onun için, bu kelimenin tüm harfleri büyük ebcedle hesaplanır. Ancak bu kelimede de “elaksa” kelimesinde olduğu gibi “elif ,lam”dan sadece “lam” hesaplanmıştır. İkisi hesaplanmamıştır. Çünkü oradaki “elif”lerin hiçbiri okunmuyor. Sadece “lam” okunuyor, onun için sadece “lam” harfini hesaplarız.” El aksa “efali tefdil bir kelimedir. Ve “elmescid” kelimesinin sıfatı olmuştur.

Onun için Bu kelimenin sahibi yani mefsufu (onunla vasıflandırılan) olan elmescid kelimesi büyük ebcedle hesaplandığı gibi sıfatı olan “elaksa” kelimeside büyük ebcedle hesaplanır. Çünkü sıfat dil edebiyatında mefsufuna on şeyde tabi olur. Onun için cifr ilminde de sıfat hesaplanmasında mefsufuna tabi olur.

Onun için “ elmescid”te sadece “lam” hesap edildiği gibi “elaksa” da da sadece “lam” hesap edilir. “Lam”dan sonraki “elif” ve “sad”tan sonraki “elif” küçük ebcedle hesaplanır. “Lam”,”sad” ve “kaf” hafleride büyük ebcedle hesaplanır. Çünkü “elaksa”daki “lam”dan sonraki “elif” harekelidir, “esiren” kelimesinde olduğu gibi bu “lam”dan önce bir tane “elif” var fakat hesap edilmemiş, “lam” büyük ebcedle hesap edilmiş o zaman “lam”dan sonraki “elif” ne “lam” gibi büyük ebcedle nede önceki “elif” gibi yok olarak hesap edilir. O harf ikisine muhalif olarak küçük ebcedle hesaplanır. Bu  “elif”ten sonraki “kaf” harfide büyük ebcedle hesaplanır. Çünkü eğer  “kaf” harfi büyük ebcedle hesap edilmezse o zaman “elmescid” kelimesinin sıfatı olan beş harfli “elaksa” kelimesinden sadece iki harfi mefsufu gibi hesaplanmış olur. Onun için mefsuftaki harfler gibi bu kelimeden de en az yarısından  fazla harfin büyük ebcedle hesaplanması lazımdır. “Elaksa” daki   “elif” harfleri küçük ebcedle hesaplanmıştır. Ondan sonra “esiren” kelimesindeki tüm harfler “sin” hariç hepsi küçük ebcedle hesaplanmış. Çünkü, bu kelime “edha” fiilinin haberidir. Büyük ebcedle hesaplanmasını gerektiren bir neden olmadığı için küçük ebcedle hesaplanır.

Ancak “sin” harfi “edha” fiilinin ismi olan “elmescit” kelimesinde büyük  ebcedle  hesaplanarak geçtiği için burada da büyük ebcedle hesaplanmıştır. “Esiren” kelimesi de edha gibi “elif”le başlayıp “elif”le son bulduğu için ilk “elif”i hesaplanmış son “elif”i hesaplanmamıştır.

Çünkü cifir ilminde tarihi veren kelimelerin başı nakıs fiil olsa ve sonuda haber olsa o fiilde hesaplanmayan harfler  isimde de hesaplanmaz.

1927 Kadınlara Seçme Ve Seçilme Hakkının Verilmesi

Ve saralhukmu maa zatilfuruci

Hüküm kadınlarla birlikte olduğu zaman. Yani Kadınlar hükme dahil oldukları zaman. Seçme ve Seçilme hakkına sahip oldukları zaman ve erkeklerle birlikte hüküm ettikleri zaman.

Bu  Beyitteki “Kadınların Hükme Ortak Olması” ibaresi:

Cifri ise 1927 tarihini veriyor ki, bu tarihte ilk defa İslam ülkesinde, yani İslam ülkelerinden biri olan Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi için çalışmalar yapıldı ve “Kadınlar Seçme Ve Seçilme Hakkına Sahip Oldular”.

Muhittini Arabi 900 yıl önce bu konuyu hissetmiş ve haber vererek “Kıyamet Alameti” olduğunu söylemiş.

Hesabın açıklaması: Ve saralhukmu maa zatilfuruci

V6+S90+A1+R200+A 1+ L 30+ Ha 8+Ke 20+ M40+M 40 +Ayn 70+Zal 700+A1 + T 400+A1+ L 30 +F 804 R200+ V 6 + C 3= 1927

4. Beytin Tahlili:

Bu beytte hüküm kadınlarla erkeklerle karışık olduğu zaman denilmiştir. Yani kadınlarda erkekler gibi hükmedecek hep hükmedilen olmayacak. Bu beytin cifri hesabı 1927 ederki bu tarih civarında ilk defa İslam ülkesi olan Türkiye’de kadınlara böyle hakların verilmesi için çalışmalar yapıldı.Ve kadınlar bundan sonra seçme ve seçilme hakkına sahip oldular.

Bu beytte harfi atıf olan “vav” hesap edilmiştir. Önceki iki beytte hesap edilmemişti. Aslında harfi atıf olan “vav” normalinde hesap edilmez. Ama ikiden fazla olursa o zaman ilk ikisi hesap olunmaz ondan sonra üçüncü “vav”  ve ondan sonraki “vav”lar hesaplanır.

Çürkü bu “vav” üçüncü “vav”dır ve hesaba dahil edilmiştir. Bu arada akla şöyle bir soru gelir. Niçin ilk iki “vav” hesaba dahil edilmiyor da üç ve üçden sonrası hesaba dahil ediliyor:

Cevap: Üç ve  üçten sonrası cemi’dir (çoğuldur).

Bu “vav”  cemi derecesine ulaşınca kuvvetlenir. Kuvvetlendiği içinde, o ve ondan sonraki atıf harfleri hesaplanır. Bu beytteki tüm harfler küçük ebcedle hesaplanır.

2003 IRAK ABD SAVAŞI

Ve narun filhalici leha sairun

Körfezde bir ateş olacak onun alevi yükselecek ve o ateşin alevi büyük olacak.

5. Beyitin Açıklaması: Körfezdeki ateşin cifri ise 2003’ü gösteriyor ki, 2003 tarihinde  Basra Körfezi’nde yani  Irak’ta  yeni bir savaşın çıkacağını haber veriyor.  Ve bu savaşın oradan yayılıp  bütün  Arapları kapsayacağını  ateşin  alevinin büyük olma manasından anlıyoruz.

Bu beyitte ki ateş ile şu hadiste ki:  Ebu Hureyre Hz. Muhammed’in şöyle dediğini  rivayet  ediyor: “Hicaz topraklarından bir ateş çıkıp, Basra’daki develerin boyunlarını aydınlatmayıncaya kadar kıyamet kopmayacaktır.” (Hadisi:Buhari, Müslüm, Tirmizi rivayet etmişlerdir.)  ateşin bir olduğunu anlıyoruz.  Arapların   başına  ahir zamanda büyük felaketin  geleceği  şu  hadisten:

“Muhakkak ahir zamanda öyle bir fitne olacaktır ki, Arabın kökünü  kazıyacak. Bunların  maktülleri (ölüleri) cehennemdedir. Dilin  tesiri bu fitnede kılıçtan daha şiddetlidir.” (Bu hadisi Ebu Davut ve Tirmizi rivayet etmişler). açıkça  anlaşılıyorki.

Bu iki  hadisten  2003 savaşının  Arapları  mahv edeceği ve petrol kuyularının  çoğunun yanacağı  anlaşılıyor. Ancak  Mehdi’yle  ilgili hadis  ve ayetlerden  büyük  zararlar gören  Arap  halkının  Mehdi’nin etrafında diğer Müslüman  halklarla toplanarak  büyük  zaferler  kazanacakları  anlaşılıyor.

Arapları 2003’ten 2005’e kadar çok büyük zararlar, mağlubiyetler bekliyor. Aynı şekilde de oldu.

Hesabın açıklaması: Ve narun filhalici leha sairun

Vav 13+Nun 106+Elif 111+Raa 202+Faa 82+ Ya 11+I 19+Lam 71+Ğee602+Lam 71+Ya11+Cim 53+Lam 71+Hee6+Elif 111+Sin 120+Ayn 130+Ya 11+Raa 202=2003

5. Beytin Tahlili:

Bu beytte Basra Körfezi’nde alevi yüksek olan bir ateşin var olacağından bahsedilmiştir. Bu beytin cifri hesabı 2003 ediyor ki 2003’te Basra Körfezi’nde büyük bir savaşın olacağına ve bu savaşta petrol kuyularının yakılacağına ve savaşın çok büyük olacağına işaret edilmektedir. Bu beytte harfi atıf olan “vav” hesaba dahil edilmiştir. Çünkü “vav”i atıf daha evvelki beytlerde geçen “vav”ların dördüncüsüdür. Bildiğimiz gibi cemi rakamına ulaşan “vav” harfi ve ondan sonra gelen “vav” harfleri hesaba dahil edilir.

Daha önceki “vav”i atıf, atıf harflerinin üçüncüsü olduğu için oda hesaba dahil edilmiştir. Ancak küçük ebced değeriyle hesap edilmiştir. Bu “vav” ikinci hesaba dahil edilen “vav” olduğu için büyük ebced değeriyle hesaba dahil edilmiştir. Çünkü belagat ilmine göre sanatı terakki vardır. Yani küçükten büyüğe doğru gidilir. Onun için bu beytlerde önce küçük ebced değeriyle sonra büyük ebced değeriyle harfi atıf hesaplanmıştır. Bu beytteki tüm harfler büyük ebced değeriyle hesaplanmıştır. Çünkü önceki beytte tüm harfler “vav”i atıf küçük ebced değeriyle hesaplandığı için, “vav”a tabi olarak  küçük ebced değeriyle hesaplanmıştır. Bu beyttede tüm harfler “vav”i atıf büyük ebced değeriyle hesaplandığı için ona tabi olarak büyük ebced hesabıyla hesaplanmıştır. Çünkü cifr ilminin belagatına göre eğer bir harfi atıf üçüncü veya dördüncü  derecede olduğu için hesaplanıyorsa o harfi atıf hesaplandığı gibi diğer haflerinde ona tabi hesaplanması gerekir.

Beytte    harfler büyük ebced hesabıyla hesaplandığında kendisine hemze takılan sekiz tane harf vardır. Bu  harfler büyük ebced hesabıyla hesaplandığında hemzeli de hesaplanabilir, hemzesiz de hesaplanabilir. Onun için biz bu harflerde dört tanesini hemzeli, dört tanesini hemzesiz hesap edeceğiz. Çünkü bu tür durumlardaki harfler hep ikiye bölünür.

Üç rakamlı sayısal değeri olan iki tane “r” bir tane “g” iki rakamlı hemzeli harflerde en büyük değere sahip olan “f” harfini de hemzeli olarak hesaplarız. Çünkü bu tür durumlarda, hep büyük rakamsal değere sahip olan harfler hemzeli olarak hesaplanır. Bu sekiz harften üç tane “y” ve  bir tane “h,” harfinide hemzesiz hesaplarız . Beytte iki tane büyük ebcedle hesaplanan kelimenin aslından olan “elif” harfi var. İki tane büyük ebcedle hesaplanan “lam” harfi var. Onun için elhalici kelimesindeki “eliflam”ın her iki harfide hesaba dahil edilmiştir.

“Elif”in en büyük ebced hesabındaki değeri büyük ebced hesabındaki değerinden daha küçük olduğu için “elif” enbüyük ebced değeriyle hesaplanmıştır. Çünkü enbüyük ebced değeriyle en çok “elif” hesaplanır, diğer harfler çok az en büyük ebced değeriyle hesaplanır. Çünkü, “elif” ve “lam”dan ikisinden birinin enbüyük ebced değeriyle hesaplanması gerekirdi. Enbüyük ebced değeriyle en çok hesaplanan “elif” olduğu için burada da “elif” en büyük ebced değeriyle  hesaplanmıştır.

1918 LAVRENS CASUSU

Vehükmün filhicazi maauluci

Hicazda kafirler ile birlikte hüküm edildiği zaman. Yani kafirlerin hükmü ile hükmedildiği zaman. Yani Hicazda kafirlerin sözlerinin dinlenildiği zaman.

Beyit’te “Hicazda kafirlerin hükmünün geçerli olması” ibaresi ise:

Hicri 1337, Miladi 1918 ediyor ki bu tarihte Osmanlı İmparatorluğu hakimiyeti azalmış, otoritesini kaybetmiş, İngiliz  Lavrens’in sözü Hicaz’da  geçiyor. Ve Hicaz’lılar, sözüne kulak vererek, onu dinleyerek ve onunla birlikte Osmanlı’ların hakimiyetinin altından çıkmak için çaba sarf etmişler. Bu Hicaz’da kafirlerin sözünün dinlenmesidir. Ve bundan sonra artık kafirlerin sözleri Hicaz da geçmeye başlamıştır.

Bu beytte Hicaz’da kafirlerin hükmünün geçeceğinden bahsedilmiştir. Kafirlerin hükmünün geçmesi sözlerinin itibar görmesi ve gereğinin yapılması anlamına gelir. Bu beytin cifri hesabı 1337 ediyor ki, bu miladi 1917’e tekabül eder. Bu tarihlerde İngiliz casusu Lavres’in sözü Hicaz’da ve bir çok Arap ülkesinde itibar görüp Arapların Osmanlı’ya karşı başkaldırmalarına neden olmuştur. Ve Osmanlının Arap ülkelerinde otoritesini kaybetmesiyle Arap ülkeleri İngiliz ve Fransız’ların egemenliğine girmiştir.

Hesabın açıklaması: Vehükmün filhicazi maauluci

Vav13+Haa9+Kef 101+Mim 90+Fa81+Ya11+Elif 111+Lam 71+Haa9+Cim 53+Elif111+Ze 8Mim 90+Ayn 130 +Elif111+Lam 71+Ayn 130+ lam 71 + Vav 13+Cim 53=1337 Hicri =1918 Miladi

6. Beytin Tahlili:

Bu beytede “vav”i atıf hesaba dahil edilmiştir. Ve  beşinci derecede olduğu için dördüncü derecedeki “vav” gibi büyük ebcedle hesaplanmıştır.

Beytteki tüm harfler büyük ebcedle hesaplanmıştır. Çünkü beytin başında hesaba dahil edilen ve büyük ebcedle hesaplanan harfi atıf vardır. Önceki beytte olduğu gibi.

Ancak bu beyte beş tane büyük ebcedle hesaplandığında kendilerine hemze takılan harf vardır. Beş rakamı ikiye bölünmediği için bu harflerin hepsini ya hemzesiz yada hemzeli hesaplayacağız. Çünkü bu rakam ikiye bölünmez ki,  iki şekilde hesaplayalım.

Bu harflerin hepsi iki rakamlı sayısal değeri teşkil eden harfler olduğu için hepsi hemzesiz hesaplanır. Çünkü üç rakamlı sayısal değeri teşkil eden harflerde hemzeli hesap daha yaygındır. İki rakamlı sayısal değeri teşkil eden harflerde ise hemzesiz şekil daha yaygındır. Onun için buradaki beş harfide hemzesiz hesaplarız.

YECÜC  VE MECÜCÜN ÇIKIŞI

Feyecücün  ve mecücün teğanev

Beyit: “ Tüm bunlar gerçekleştikten sonra Yecüc ve Mecüc seslenir ve şöyle der:  - Ey Rum denizi kuru diye seslenir”.

4. Beyit’in Açıklaması:  Yecüc ve Mecüc’ün çıkışlarını haber veren beyitin cifri ise 2053 tarihini veriyor ki bu tarihlerde Yecüc Mecüc’ün çıkması muhtemeldir ve bekleniliyor.

Şayet diğer cifr’ler doğru çıkarsa (yani Mehdi ve İsa cifirleri) bu cifr de doğru çıkar. Çünkü bu cifr’ler birbirini takip etmektedir. 

Hesabın açıklaması: Feyecücün  ve mecücün teğanev

Fe 81+ Ye 11+ I 19+Cim 53 + Vav 13+ Cim 53+Mim 90 + I 19++Cim 53 + Vav 13+ Cim 53+Tee 402 + Ğayn 1060 A1 + Nun 106+Vav 13=2053

7. Beytin Tahlili:

Bu beytte, Yecüc ve Mecüc’ün yüksek sesle sesleneceğinden bahsedilmiştir. Bu beytten Yecüc ve Mecüc’ün çıkması anlaşılıyor. Bu beytin cifri hesabı 2053 ediyor ki bu tarihte  Yecüc ve Mecüc’ün çıkması diğer ayetlerden ve notlardan da anlaşılıyor. Bu beytteki “f” harfi birinci beytteki  şart harfi olan “iza” kelimesinin cevabıdır. Onun için biz bu harfi hesaba alırız. Bu beytteki tüm harfleri büyük ebcedle hesaplarız. Çünkü, fiilişart kelimesi olan “izaittahadalyahudumaanasara”daki tüm harfler küçük ebcedle hesaplanmış. Onun için cevabışart cümlesinde onun zıddına büyük ebcedle tüm harfleri hesaplamak lazımdır.

Çünkü, fiilişart ve cevabışart cümleleri birbirlerine mukabildir, birde bu beytten önceki iki beytin harflerinin, büyük ebcedle hesaplanması bu beytteki harflerinde büyük ebcedle hesaplanmasını tekid (pekiştirir) eder.

Yecüc ve Mecüc kelimelerindeki hemze harfi bazı kıraatlarda okunup bazı kıraatlarda okunmadığı için ama fasih lugata göre okunması gerektiğinden hesaba dahil edilir. Ama diğer harfler gibi büyük ebcedle değil enbüyük ebcedle hesaplanır.

Çünkü fasih lugat harfin derecesini büyütür. Onun için, enbüyük ebced hesabıyla bu iki hemze hesaplanır. Büyük ebcedle hesaplanan bu harflerden üç tanesi hemze takılabilen harflerdir, bu üç harften iki tanesi iki basamaklı bir tanesi de üç basamaklı rakamsal değeri teşkil eden harflerdir. Onun için, üç basamaklı rakamsal değeri teşkil eden harfi hemzeli, diğer iki harfide hemzesiz hesaplarız. Çünkü, böyle durumlarda hep üç basamaklı rakamsal değeri teşkil eden harf hemzeli hesaplanır. “Teğanev” kelimesindeki “elif” küçük ebced hesabıyla hesaplanmıştır.

Çünkü “elif”ten önce onun gibi hareketsiz ve onun cinsinden olan iki tane hemze geçmiştir. Bu iki hemze enbüyük ebced hesabıyla hesaplanmıştır. Bu iki hemzeyle “elif”in arasında böyle bir benzerliğin olmasına rağmen  “elif” olmamaları “elif”in onlar gibi hesaplanmamasını gerektirir. “Elif”in onların değerinden daha küçük bir değerle hesaplanması gerekir.

Onun için “elif”i küçük ebcedle hesaplarız. Çünkü, “elif”te ters bir durum vardır. Çünkü “elif”in büyük ebced hesabındaki değeri enbüyük ebced hesabındaki değerinden daha büyüktür. Onun için “elif”i büyük ebced hesabıyla hesaplayamayız. Bu kaideleri uygulayarak beyti hesapladığımızda 2053 tarihini buluruz ki bu tarih  Yecüc ve Mecüc’ün çıkma tarihidir.

8.BEYT

Vesahu  ya buhura Rumi cuci

Ey Rum denizi kuru! diye seslenir.

8. Beytin Tahlili:

Bu beytte Yecüc ve Mecüc’ün Rum denizini kurutacaklarından bahsadilmiştir. Bu  beytten herhangi bir tarih çıkmıyor. Muhittini Arabi bu beytin içeriğine tarih koymamıştır.

Onun için bizde bu beyti incelediğimizde hiçbir tarihe rastlamıyoruz.

9. BEYT

Fekullilaveri ddecali heyyii

O zaman Deccal’e hazır ol de.

Beyit’in Açıklaması: Deccal’e hazır ol de ibaresinin cifri 1425 ediyor ki bu tarihte deccal çıkmak için hazırlığa başlar. Hicri 1425 veya Miladi 2005  Deccalın  çıkmak için hazrlanmaya başlama tarihi olabilir. Bahsettiğimiz ayet ve hadislerden aynı tarih çıkıyor. Fakat hakikatı Allah bilir diyoruz.

Hesabın açıklaması: Fekullilaveri ddecali heyyii

Fe 81+ Kaf 181+ Lam 71+Lam 71+ Lam 71+ Elif 111+Ayn 130 + Vav 13 + R 200+Dal 35 + Dal 35 +Cim 53+ Cim 53+ Elif 111+L71+H 7+Y10+Y10+Elif 111=1425 Hicri Miladi 2005

9.Beytin Tahlili: Bu beytte  kör Deccala hazır ol denilmesinden  bahsedilmiştir. Yani Deccal  çıkmak için  hazırlığına  başlayacak  ta  zamanı  gelince çıkacak .  Ama  Deccalın  hazırlığa  başlaması  Mehdinin çıkmasının yakın olmasıyla  olur. Çünkü  Mehdi  çıkınca  Deccal  çıkmak  için  hazırlığa  başlar. Mehdi  bir çok yeri  fethettikten  sonra bu sefer  Deccal  çıkar ve fethettiği  tüm toprakları  ondan    geri   alır ondan   sonra Hz. İsa  gökten  iner  ve Deccali  öldürür. Ve  Deccalın  aldığı  tüm  toprakları  geri fetheder.  Dokuzuncu  beytin  cifri  hesabı 1425 eder ki  bu tarih Mehdinin  çıkmasına yakın   tarihitir. Bu  beytteki tüm  harfler  önceki  beytteki harfler  gibi  büyük ebcedle  hesaplanmıştır. “F” harfi  burada   şart  harfinin  cevabının   cevabıdır. Yani  birinci  “f” ki  harfi   şartın  birinci  cevabıdırbu  ikinci “f” o “f” nin  cevabıdır. Onun için  o”f” gibi  buda  büyük ebcedle  hesaplanmıştır. Bu  beytteki  tüm  harfler  büyük  ebcedle  hesaplanmıştır. Birinci  cevap  gibi.  Çünkü oşart  harfinin birinci  cevabıdır. Bu  ise  şartın  ikinci  cevabıdır. Bu  beytteki  tüm  şeddeli  harfler  şeddeli  şekliyle  hesaplanmıştır. “R”  harfi  küçük    ebced  değeriyle  hesaplanmıştır. “H” harfide  enküçük  ebced  değeriyle  hesaplanmıştır. Çünkü  bu  iki  harf  ve  heyyi kelimesinde ki  şeddeli ye  harfi  büyük  ebced le hesaplandığında    onlara hemze takılır. Burada  “ y” şeddeli olduğu için  hemze takılmada bir harf gibi   olur. Ve  hemzeli  harf  sayısı   üçe  düşer .  Bu beyt yedinci  beytin  cevabı  olduğundan ona benzer  hesaplama   şeklinin  olması  lazım. Onun  için önceki  beytte teğanev  kelimesindeki  “elif “ küçük  ebcedle  yecuc ve mecuc  kelimelerindeki  elifte  büyük  ebcedle  hesaplanmamıştır. İki  hemze  aynı  cinsten  olduğu için  karşılaştırmada  bir harf derecesinde  olur. Onun için  bizde  bu beytte  “r” harfini  küçük ebcedle  hesaplanan “elif”e

 karşılık  şeddeli  “y” harfinide  aynı  cinsten  olan  harekesiz  yecuc ve  mecuc  kelimelerindeki  hemzelere  karşılık burada  küçük  ebcedle  hesaplarız. Hemzenin  en  büyük  ebcedi  büyük  ebcedinden  daha küçükm  olduğu için  önceki  beytte hemzeler  en büyük  ebcedle  hesaplanmıştır. “y” harfinde öyle bir durum olmadığında “y” harfi küçük ebcedle hesaplanmıştır. “H” harfide hemzeli şekliyle hesaplanmıştır.

DECCALIN ÇIKIŞI

Fekad anel evanu lilhuruci Çıkmak için vaktin gelmiştir.

Beyit’in Deccal’a çıkma zamanın gelmiş ibaresinin cifri 2037 ediyor ki bu tarihte Deccal çıkacak bu tarihlerin hepsi bu güne kadar sırrı çıkmış olanları, bunların bir tesadüf olmadığını, rastlantı olmadığını ve bu güne kadar sırrı çıkmayanlarında, çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğunu haber veriyor ve ispat ediyor.

Hesabın açıklaması: Fekad anel evanu lilhuruci

F 80+ Kaf 181+Dal 35+Elif 111+ Elif 111+Nun 106 +Lam 71 +Elif 111+Vav 13+Elif 111+Nun 106+Lam 71 + Lam 71+Ğe 600+R 200 +V6+ Cim 53=2037

10. Beytin Tahlili:

Bu beytten Deccal’ın çıkma zamanı anlaşılıyor. Çünkü beytte Deccal’a çıkmak için zamanın gelmiştir deniliyor. Bu beytin cifri hesabı 2037 ediyor ki bu tarih Deccal’ın çıkma tarihidir. Bu beytin başındaki “f” harfi şart  kelimesinin cevabının, cevabının cavabıdır. Ve bu üçüncü “f”yi cevabiyedir. Bu ikinci “f”nin cevabıdır. Bu beytede önceki diğer beytler gibi tüm harfler büyük ebcedle hesaplanmıştır. Sadece baştaki “f” harfi ve huruç kelimesindeki “h, r, v” harfleri küçük ebcedle hesaplanmıştır.

Çünkü ilk beytte bir harf küçük ebcedle hesaplanmıştır, ikinci beytte şeddesiz bir harf ile şeddeli bir harf küçük ebcedle hesaplanmış. Şeddeli harf iki harf sayıldığından karşılaştırmada eğer aynı cinsten harflerle karşılaştırılırsa iki sayılır. Eğer aynı cinsten olmayan harflerle karşılaştırılırsa bir sayılır.

Onun için bu beytle karşılaştırdığımızda bir sayılır. Görüldüğü gibi beyten, beyte geçerken küçük ebcedle sayılan harf sayısı ikiye katlanıyor. Çünkü cevabı şarttan cevabı şarta geçiliyor. Onun için burada dört dane harf değişik cinsten hesaplamada küçük ebced değeriyle hesaplanır. “F” harfi diğer beyitlerde büyük ebced değeriyle hesaplandığı için burada onu küçük ebced değeriyle hesaplarız. Çünkü rutbesi şartın cevabının, cevabının cevabı olmasıyla düşmüştür. Onun için onu biz küçük ebcedle hesaplarız. Huruç kelimesindeki üç harfide küçük ebcedle hesaplarız. Çünkü, huruç kelimesi mastardır. Mastar fiillerin aslıdır, mastar asıl olduğu için, bu küçük ebcedle hesaplanacak harflerin içinden seçilmesi daha iyi olduğu için burada biz mastarın başındaki üç harfi küçük ebcedle hesaplarız.

Çünkü, küçük ebced  asıldır, mastarda asıldır aslı, asla veririz.

Hulasa:  Muhitini Arabi On Beyt Zikretmiştir. Bir tanesinde tarih vermemiştir, üç tanesinde hiçri olarak tarih vermiştir, altı tanesinde de miladi olarak tarih vermiştir. Burada  Muhitini Arabi miladi takvimi, hicri takvimin iki katı kadar kullandığına işaret etmiştir. Cevabı şart olan üç “f”li beytlerde hep büyük ebcedi kullanmıştır. Birinci ve dördüncü beytte küçük ebcedi kullanmıştır. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci beytlerine harfi atıf olan “vav”la başlamıştır.  İkinci, üçüncü beytlerde karaşık hesaplama yapmıştır.  Dördüncü, beşinci beytlerde büyük ebced hesaplaması yapmıştır.

Hakikatte Muhitini Arabi hem dil edebiyatının, hem de cifr ilminin en önemli kaidelerini bu beytlere derc etmiştir. Belagat ilminin önemli noktalarına bu beytlerinde işaret etmiştir. Bu beytler her yandan bu kadar dolu olduğu için bugüne kadar çözülmemiştir.

Bu ebced ve cifr’ler bir metotdur ve bir şifredir. Bu metodu ve şifreyi pek az kişi bilir. Bu ilimle her bir cümleden binlerce tarih çıkıyor. En  mantıklı olanı ve daha evvelki tarihlere uyanı en itibar edilenidir.

MUHİTTİNİ ARABİ’NİN YAVUZ SULTAN SELİM’İN  1516 YILINDA ŞAM’A GİRECEĞİNİ BİLDİĞİ BEYİTİ

Muhittini Arabi’nin çok önemli bir cifr’ini ve kerametini daha örnek verelim: 

Muhittini Arabi idam edilince şöyle bir ibarenin onun ağzından Şam’ın giriş levhasına yazılmasını istemiştir. O ibare şöyledir:

İza dahale sinu fişini  Zahare  mane kavli muhyeddin “Sin, Şin’e girdiği zaman”

Yani Sin Şin’e girdiği zaman Muhittini Arabi’nin sözünün anlamı açığa çıkar. Muhittini Arabi’nin sözü şöyledir:

“Taptığınız Şey Ayaklarımın Altındadır”.

Beyitinin Anlamı:  Sin; yani Yavuz Sultan Selim, Şin; yani  Şam’a girdiği zaman çıkıyor ki. Ayaklarının altındaki toprağın altında hazine bulunuyor.

Hesabın açıklaması: İza dahalessinu

A1+Zal  700+A1+ D 4+ Ğ 600+ L30 + S60 +S60+Y10+N 50 =1516

Bu ibarenin cifri yani Sin, Şin’e girdiği zaman  ibaresinin cifri 1516 ediyor ki bu tarihte Yavuz Sultan Selim Şam’a girmiş ve Muhittini Arabi’nin bastığı yeri bulmuş ve kazdırmış, kazılan yerde altın çıktığı anlaşılmış ve sözünün anlamının bu olduğu herkesçe anlaşılmıştır.

Kıyametle ilgili bu beyitlerin ve Yavuz Sultan Selim’in Şam’a gidişini haber veren ibarenin mastarı( kaynağı) bir olduğuna göre ve Şam’a gidişi doğru çıktığına göre ve  bu beyitlerin bu güne kadar bir çok sırrı çıktığına göre, sırrı çıkmayan beyitlerin ve tarihlerin, zamanı gelince sırrının ve tarihlerinin çıkacağına kesin bir gözle bakılabilir.

Bu beyitler ve tarihler Muhittini Arabi’nin “Keşkül” adlı eserinde mevcuttur.

Aynı Muhittini Arabi “Şeceriyi  Numaniye” adlı eserinde İngiltere’nin ve Rusya’nın Afganistan’a gireceklerini ve mağlûbiyetle, yani yenilgiyle  Afganistan dan çıkacaklarını 900 yıl önce haber vermiştir.Gerçektende öyle olmuştur.

Hulasa :Evet işte gördüğünüz gibi Muhitini  Arabi  ta 1100 lü  yılarda 1900 lü yılları  görmüş  ve onunla ilgili  beyitler yazmış.

 Ve  bu günleri  bütün  yönleriyle haber vermiş.   Demek ki  gayb ilmine  mazhar olmuş . 2003  ABD, IRAK savaşını  bilmesi  ve 1991  körfez  savaşını  bilmesi insanlığı  hayrette  bıracak bir olay değilmidir. Aklınız  hayretler içinde kalmıyormu? Demek  ki Allah’ın gayb  ilmine muttali  kıldığı  bazı kulları vardır. Şimdi  Nosradamus’a geçiyoruz.

İşte Nosrdamus’un gelecekle ilgili  tesbitleri:

NOSTRADAMUSUN  GAYB İLMİYLE İLGİLİ  BEYTLERİ

Nostradamus’ta Muhitini Arabi gibi  gelecekten  haber veren bir dahidir.  Ve  hakikaten 1500 lü yıllarda yaşamış  ve  ondan sonra meydana gelecek  bir çok olayı  haber vermiş  ve  bu  sayede ünü  bütün dünyada yayılmış .  Demek ki Nostradamus’ta bir takım  gaybi  bilgilere ulaşmış . Ve hakikaten Nostradamus’un  bu tesbitleri  akıl sahibi insanları  düşünmeye  çağırıyor  ve diyor ki  ey akıl sahibi insanlar  gayb ilmini  bilen bazı Allah ‘ın kulları ola bilir. İşte Nostradamus’un  ilginç tesbitleri:

SALONDAKİ  HADİSE

1564 Yılında Güney Fransada, küçük Navarre Kırallığının genç Prensi Henry ile Michel de Nostredame isimli sakallı bilge arasında bir görüşme yapılmıştı. Michel, çelik grisi gözlerini uzun süre on bir yaşındaki  Kraldan ayırmadı… merak dolu bir bekleyiş- ten sonra, çok sayıdaki izleyicinin önünde inanılmaz kehanetini bildirdi: “Fransa kralı olmak oğlanın kaderine yazılmıştı…”

karşılık içinde geçen yirmi beş yıldan sonra öldürücü bıçak darbelerinden kutru- lamayan Fransa kralı III. Henry, son nefesini verirken halefi olarak Henry Navarre’ın adını verdi. Fransa o tarihte din savaşlarıyla parçalanmış küçük bir krallıktan ibaretti. Uzun süren mücadeleler sonunda, pek çok savaş ve diplomatik manevranın ardından Navarre,Paris’e Fransa Kralı IV. Henry olarak girdiğinde yıl 1594’tü

 Bu hikayedeki kehanet sadece bir anekdot değil, tümüyle tarihi belgelere dayalı bir hadisedir.

Fransız medyom kehanetlerini, dörtlük olarak isimlendiren 924 kafiyeli şiirde toplamış ve bunları yüzerlik gruplar halinde düzenlemiştir.  (bu yüzden “Centuries” olarak adlandırılır.) sadece yedinci “centuri” kırk iki dörlük kapsayarak bu genel yapının dışında kalır. Zaman içinde bu dörtlüklerin yüzde yirmisinden biraz fazlasının geniş olarak kabul gören yorumları yapıldı. Bu oran güçlükle, göz kamaştırıcı olarak değerlendirilmeyi hak eder. Fakat gerçekte buz dağının sadece görünen kısmıdır.

Dehşetin Büyük Kralı

 Şurası bir gerçek ki, x-72 dörtlüğü, anlaşılabilir bir şekilde hayra alamet olmayan bir çok unsur içerir: tarih iki bin yılına çık yakındır. Milenyumun sonu olmasının ise; insan için doğal bir büyüleyiciliği vardı. Ve Nostradamus özellikle bu tarihi vurgulamıştı. Her zaman bu kadar açık tarihler vermezdi. Belli ki bu tarihle bir şeyin alametini göstermek istemişti.

Kokunun “Büyük  Kıralı” Orta Çağda halk arasındaki yaygın ifadesi ile söylenmiş olan “Güneş tutulması”dır.

Astrologlar Güneş Tutulmaları’nı hep bir uğursuzluk işareti olarak görmüşlerdir. Nostradamus’un da bu terminolojiyi kullanarak yaşanacak bir doğal afeti işaret etmiş olabile- ceği hep iddia edilmişti. Bu iddiaların doğruluğu Türkiyenin Batısı’nda Ağustos Ayında (7.Ay) Yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen ve çok sayıda kişinin ölümüyle sonuçlanan depremden sonra ortaya çıktı. Ve birçok ülkede de bu tarihten sonra yıkıcı depremler meydana geldi. Türkiye’de meydana gelen “Marmara Depremi” de bunların içindedir.

KUYRUKLU  YILDIZ   

1994’teki shoemaker-levy kuyruklu yıldızının Jüpiter etkisi insanlığın her zaman varolan tehlikenin farkına varmasını sağladı. Centruies’e aşina olan herkes için kuyruklu yıldızın parçalarının Jüpiterle çarpışması uzak bir çanın çalması gibiydi. Birçok dörtlük sadece kuy- ruklu yıldızlarla ilgili olmakla kalmaz bazıları üstünde yıldızın gezegenimize doğru hızla savrulacağını söylemekte, bunun da ötesinde etki noktasını ve zamanını vermektediuler: bu zaman bütün astrolojik işaretlere göre 2004 yılının ortalarıdır.

Nostradamus kuyruklu yıldızı 48 derece basık kuzey açısıyla atmosferimize girecektir. Yıldızın çekirdeğinin Yunanistan’ın Ege kıyılarında patlamasından önce kuyruğu ve muh- temelen düşen parçaları güney Fıransa ve orta İtalya’yı etkileyecektir. Bu uzay füzesinin boyutları belirli değildir. Fakat 1908’de Sibirya üzerinde patlayan ve ormanda bin kilometre karelik bir alanı dümdüz eden Tunguska kuyruklu yıldızından (*) daha büyüktür. Tunguska kuyruklu yıldızı iklimi değiştirmemiştir, ancak dörtlüklere göre, Nostradamus kuyruklu yıl- dızı, en azından kuzey yarımkürede iklimsel değişikliklere yol açacaktır. Kuyruklu yıldızın patlamasından ortaya çıkan toz ve parçacıklar atmosferde aylarca kalarak güneş ışığını süze- rek ve ürünleri mahvedecektir.

Fakat kuyruklu yıldızın yarattığı sonuçlar burada bitmez. Etkileri, Yunanistan’ı çok zayıflatır ve ülke, İran tarafından desteklenen ve Türkiye’de kontrolü ele geçiren Radikal İslamcılar için kolay bir hedef haline gelir. (*)

Yunanistan’a  karşı yapılan bu saldırı sonuç olarak, Akdeniz ve ötesindeki ülkeleri de kapsayan büyük bir savaşı tetikler. Bu büyük savaş Nostradamus   tarafından tasvir edilmiş ve bu kitabın “savaş yılları” başlıklı ikinci bölümünde detaylı olarak anlatılmıştır.

İlk olarak “Nostradamus kuyruklu yıldızı”nı (**) özel olarak ele alan dörtlükleri inceleyelim.

KUYRUKLU YILDIZ FRANSA ÜZERİND

Auch lectoure ve mirandein  çok yakınlarına ateşler yağacak gök yüzünden üç gece boyunca muazzam bir  olay çok şaşırtacak.

Burada kahin çok büyük bir kuyruklu yıldızın yaklaştığı bilgisini verir. Yıldız üç gece boyunca yeryüzüne kalıntılarını yağdırarak Güney Fransa’nın hemen üstünden geçecektir. Doğrudan Roma’nın üstünde parıldadıktan sonra (daha sonraki dörtlükler de de söylenmiş olduğu gibi) kuyruklu yıldızın çekirdeği ege bölgesine yönelir. Yıldızın kuyruğu Fransa’ya zarar verecek olsada çok daha kötüsü Yunanlıların başına gelecek. Yeryüzünün sarsılması, açıkça kuyruklu yıldızın etkisine işaret eder. Bu etkinin enerjisi nükleer bombaların belki de  yüzlerce hatta binlercesininkine eşit olacaktır.  Beklide fay hatlarının tetiklenmesiyle büyük depremlere işaret etmiş olabilir.

PAPA GÖÇ EDER

Büyük yıldız yedi gün boyunca parlayacak:

Bu küme sanki gökte ikinci güneş gibi.

Büyük papa ülke değiştirdiğinde

İri çoban köpeği gece boyunca uluyacak

Nostradamus Kuyruklu Yıldızı, (Büyük Yıldız) dünyaya çarpmadan önce , bir hafta boyunca Dünyayı aydınlatacaktır. Papa yaklaşın büyük felaketten kaçmek için kaygılanmak yersiz değildir. Çünkü kuyruklu yıldızın etkilerinin ilk işaret edildiği (Dörtlük I-6) güney Fransa’dan Ege’ye Roma üzerinden düz bir çizgi çiziliyor. Kahinin “küme” kelimesini kullanımı  da aynı derece dikkat çekicidir, çünkü bu kuyruklu yıldı- zın tam da kendisidir. Dünyaya yaklaşırken, kuyruklu yıldız parlaklıkta güneşle yarışa- bilecek hale  gelecektir. “iri çoban köpeği” soyut bir anlam aşıyabilir, fakat aynı zaman da açıkça papanın kendi evcil köpeği de olabilir.

YERYÜZÜ VE BARIŞ YIKILIYOR

         Sakallı yıldız görünürken

         Üç büyük prens düşman olacak

         Gökyüzünden gelen darbe barışı ve dünyayı sarsıyor.

         Po ve Tiber taşıyor; yılan kıyıya yerleşiyor.

Dörtlüklerde, Nostradamus Kuyruklu yıldızı’nın (Sakallı Yıldız) ortaya çıkışı ile Akdeniz’deki savaş arasında kuvvetli bir bağ vardır.İtalya  ve Yunanistan kuyruklu yıldızın etkisi ile zayıf düşer ve saldırıdan kolayca etkilenebilir hale gelirler.Kıyıdaki teması olan İtalya’ya Müslüman akını için kullandığı semboldür.Savaş için bütün kronolojik göstergeler yeni milenyumun başlarını işaret ediyor.(Dörtlük II-46’daki gibi) “Üç Büyük Prens,”güney Avrupa’ya karşı yeniden canlanan  İslam’ı yöneten üç liderdir. (2. Bölümde açıklanmıştır.) Bu dörtlük ve diğerleri kuyruklu yıldızı şiddetli yağmurlara ve nehir taşımalarına yol açarak iklimi değiştireceğini haber veriyor.

 Sıkıntı Daha da Artacak  

Büyük sıkıntının ardından insanlığı daha da büyüğü bekliyor.

 Büyük harekete geçirici, yüzyılları yeniliyor:

Yağmur, kan, süt, demir ve veba.

 Büyük bir kıvılcım gök yüzünde dolaşıyor.

 Bu, Nostradamus Kuyruklu Yıldızının varış zamanı hakkında ilk kesin ip ucunu veren anahtar dörtlüktür. “Büyük kıvılcım” açıkça bir kuyruklu yıldızdır. “Yüzyılların yenilenmesi”nin manası ise sadece yeni bir milenyumun başlangıcı olabilir.Başka bir         deyişle, sadece yeni bir milenyumun ilk yılı olan 2001’in birkaç ilerisini kapsayabilir. İki Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş ile 20. yüzyıl elbette “insanlık için müthiş sıkıntı” zamanı olarak düşünülür.Fakat kuyruklu yıldızın gelişi, sadece patlamanın               etkisiyle değil, ardından silahlı bir çatışmanın patlak vermesi nedeniyle de, yeğni bir talihsizlik dalgasının habercisidir.(Kahin kan ve süt karışımını, dörtlüklerinde genellikle felaketin sonucu olarak kullanmıştır.)

        ATEŞ  VE SAVAŞ

 

   Geceleğin gök yüzünde yanan bir meşale görülecek

   Rhene’un başlangıcından sonuna kadar:

   Açlık, kılıç; yardım çok geç gelir.

   Persler Makedonya’yı (kuzey Yunanistan) işgale kalkar.

Nostradamus Kuyruklu Yıldız’ının Ege civarını etkilemesinden hemen önce , güney Fransa üzerinden geçişi Rhene Nehri’nin bir ucundan diğer ucuna kadar Fransızlar tara- fından izlenir. Kuyruklu yıldız bir kez daha , Akdeniz bölgesinde, özellikle  İslami saldırı- lardan biri olarak tanımlanan Persler (iran) ile olan askeri çatışma ile ilişkilendirilir. Diğer dörtlüklerde de tahmin edilen bir hadise. Yardımın çok geç gelmesi, II-3 dörtlüğü ile iyi bir şekilde ilişkilendirilmiştir.

   SAVAŞ  YILLARI

 

Nostradamus kuyruklu yıldızının fiziksel etkisinden daha da feci olanı, Akdeniz savaşı- nın önünü açmasıdır. Yunanistan da kuyruklu yıldızın yaptığı yıkım, radikal Araplar ve İranlılar tarafından kelimenin tam anlamıyla balkanlardaki Müslüman azınlıkları “kurtar- mak” ve toprak kazanmak için cennetten gönderilmiş bir fırsat olarak görülecektir. A      llah için “kutsal savaş” kavramı şeriatçı siyasal İslam için temeldir.

Yunanistan’a karşı harekat  İtalya’dan cevabı, bu da karşılığında islami güçlerin saldı-rısını tetikler. İspanya Fransa ve sonunda Rusya çatışmaya katılırlar ve savaş, Müslüman bloğa karşı dönmeye başlar

Birleşik devletler de karışır, fakat mücadelede lider rolü üstlenmez, çünkü aynı zaman da iç çekişmelere sahne olmaktadır. (Dörtlük X-81)

Nostradamus tarafından haber verilen savaş, olağan üstü şekilde açıktır ve bu günkü orta doğu koşularının ışığında, tümüyle mantıklıdır. Jeopolitik ve bütün taraflarda tahmin edilen askeri hareketler dörtlüklerin yazılmasından beş yüz yıl sonra mükemmel şekilde ak- la uygundur.

Genellikle, Akdeniz savaşı ile ilgili dörtlükler, kronolojik olmazsa bile kendi sayısal dü- zenleri içinde sunulmuştur. Bununla birlikte, son on iki dörtlük, açıkça savaşın sonlarının can alıcı adımlarını açıklamaktadır ve ayrı olarak sunulur.

Akdeniz savaşı hakkındaki bazı dörtlükler, günümüz bakış açısıyla diğerlerine oranla daha muhtemel görünür. Bu yüzden her biri için kabaca bir gerçekleşme oranı görülmüş- tür. Bazıları böyle olsa da Nostradamus’un gelecekteki bütün olaylara mutlaka sabit ola- rak bakmadığını da akılda tutmak gerekir. Hür irade faktörünü kabul ettiği ikazlarından da anlaşılmaktadır: A’dan kaçının veya B’yi kesinlikle izleyin gibi

                 

    ABD ASYADA

 

Bütün asya boyunca büyük yasaklama,

Misya’da , libyave  Pamfılya’da bile

Kan akacak suç işlemiş.

Kötü bir genç kralın bağışlanması yüzünden

Güçlü büyük bir ülke tarafından, Asya da ki bütün İslam ülkelerine adeta bir sıkı yönetim ilan edilecek. Bu ülke dünya konjöktörü göz önüne alındığında ABD, Çin yada Rusya olabilir.bu ülkelerden en kuvvetli ihtimal ABD’dir.Bütün bunlara sebebiyet verecek olayın altında ise affedilen bir lider olacaktır.

    Gerçekleşme  ihtimali: %99   

Bu kehanet, kitabın yayından sonra gerçekleşmiş gibi görünüyor.Aynen yukarıda söylenmiş olduğu gibi ABD uğradığı terörist saldırıdan sonra Asya topraklarının büyük bir bölümünde adeta sıkı yönetim ilan etmiş bulunmaktadır.Kötü Genç kral tarifini herhalde Usame bin ladenden daha iyi uyan bir başka kişi olamaz.

Bir zamanlar ABD’nin besleyip büyüttüğü bu terörist şimdi ABD’nin başına bela olmuş durumda. Asya’da henüz kan akmadı ve savaş çıkmadı ancak yukarıdaki dörtlükte ima edilen savaş kitabın yayınlanmasından sonra çıkmış olabilir ve %99 olarak verdiğimiz oran %100’e dönüşebilir. Şimdilik dörtlükte ifade edilen “büyük yasaklama” gerçekleşmiş durumdadır.

     BİR PERS KAPLANI

 

       Büyük Satyr ve Hyrcania kaplanı

      Okyanustan gelenlere bir hediye sunar:

      Filonun şefi Carmani’adan yola çıkarak

      Ttrren Phocaean’da toprak olacak

Burada , radikal İslam’ın   saldırısına ilişkin daha fazla detay vardır.  Kuzey İranlı öfkeli lider (Hyrcania), İran donanmasını güçlendirecektir. (okyanustakilere hediye) O halde bir İran donanması , muhtemelen İran körfezinden (carmania) Süveyş yoluyla Akdeniz’e doğru yola çıkacaktır. Bu donanma, İzmir’in kuzeyinde Cenovalılar  (tyrrni- ans) tarafından kurulan antik Ege kenti Phocaea’nın yakınındaki Foça limanına demir- ler .

     GERÇEKLEŞME İHTİMALİ %60

İran’ın büyük bir güç olma niyeti şimdiden açıktır. Donanmasını güçlendirme çalışmaları ise zaten devam etmektedir ve bir filonun Süveyş yoluyla Akdeniz’e geçmesi çok kolayca gerçekleşebilir. (bu dörtlük yazıldığında Süveyş kanalı olmadığına dikkat edilmelidir.

HEDEF DOĞU VE BATI

     Mars, Güneş ve Venüs Aslan burcunda,

     Kilise’nin kuralları denizden gelen Arap Prensine yenilecek:

     Persia’dan (İran) gelen yaklaşık bir milyon kişi;

     Gerçek yılan Byzantium ve Mısır’ı işgal edecek.

 

Dörtlük II-30’da olduğu gibi, bu dörtlük de, bir Arap komutan tarafından yönetilen ve Roma’ya , “kilisenin kuralları”na karşı denizden yapılan başarılı bir saldırıyı haber verir. Astrolojik olarak bir sıraya dizilme 2006 ve 2007’de olur. Bu arada, “gerçek yılan” tarafından yönetilen İran birlikleri, Türkiye’yi ve Mısır’ı işgal ederler.

Burada dikkat çekici olan, Kahin’in   İsrail’in kuruluşunu önceden görmüş olsa bile burada bahsetmemesidir. (dörtlük III-97) Belki de Radikal Müslümanlar, Birleşik Dev- letlerini dışarıda tutmak için kurnazca İsrail’e saldırmaktan kaçınmışlardır. (veya sade- ce ertelemişlerdir.) bu taktik, Dörtlük VIII-9’a göre, sadece kısmen başarılı olmuştur.

        GERÇEKLEŞMESİ İHTİMALİ %40

  İlgi çekici bir şeyde 1909’da papa pius X’un, Roma’ya yapılan ve bir sonraki papayı kenti terk etmeye zorlayacak olan korkunç saldırıyı önceden görmüş olmasıdır.

        KUDRETLİ  ARAP

    Arabia Felix (Yemen) ülkesinde

   Muhammed’e inananlardan güçlü biri doğacak:

   İspanya’ya bela olmak, Grenada’yı feth etmek için,

   Denizden gidecek ligurian halkına karşı.

Burada xöz konusu edilen , şüphesiz Araplar’ın Akdeniz savaşındaki büyük lideridir. Bu kişi , Yemen bölgesinde doğmasına rağmen, İslam’ın batı  Akdeniz harekatını yöne- tecek , güney İspanya’ya girecek ve Grenada’yı alacaktır. (bkz. Dörtlük VI-80) aynı zamanda İtalya’nın kuzey batı kıyılarını (liguria) da saldıracağı anlaşılıyor. Bu dörtlük X-75 ile sıkı bir şekilde ilişkilidir.

GERÇEKLEŞME İHTİMALİ %40

Liguria’ya saldırı, bölge stratejik olarak tam bir Müslüman istilasına kalkışmak için riskli olacağından sadece bir baskın olabilir.

  BİR  ARAP – İSRAİL  ANTLAŞMASI

        Meyve vermeyen kıraç sinagog

        İnançsızlar arasına kabul edilir.

        Babil’in  zulmedilen kızı üzgün ve kederli

        Kanatları kesilmiş.

  “babil’in zulmedilen kızı” İsrail’dir. Dörtlük bir noktada İsrail’in Araplarla uyuşmaya zorlanacağını işaret eder ki bu , en çok Yahudileri mutsuz eder. Muhtemelen resmi tanıma ve sınır garantileri karşılığında İsrailliler, Araplara bazı topraklarla bir- likte west bankın büyük bölümüne özerklik verecektir. Sinagogun kıraç olarak anılması İsrailliler’in Musa’nın gerçek öğretisinden uzaklaşmalarını ifade eder.

     GERÇEKLEŞME İHTİMALİ : % 70

İsrai ve Filistin Kurtuluş Örgütü arasında 1993’ün ortalarında imzalanan pakt, Or- tadoğu’daki olayların açıkça Kahin tarafından çizilen yöne doğru   ilerlediğini gösteri- yordu. Ancak ne yazık ki, son yıllarda bu uzlaşma ortamından tekrar uzaklaşıldı. Belki de Musa’nın gerçek öğretisi İsreilliler tarafından yeniden hatırlandığında (2000’li) yıllar da arzulanan barış ortamı yeniden oluşabilir.

    MEHDİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI

     Uzun süredir beklenen kişi hiç dönmeyecek avrupaya;

     Asya da ortaya çıkacak.

     Hermes’in birliğinden gelen biri,

     Doğunun bütün krallarının üstünde ünlenecek

Uzun süredir beklenen kişiyle Nostradamus , Mehdi’yi kastetmektedir. Önceden haber verilen ve “Altın çağ- da islam’a liderlik edecek olan büyük Müslüman liderdir. Dörtlük, Müslümanlarca yaygın bir şekilde Mehdi ola- rak kabul edilen birinin, Asya’da ortaya çıkacağını söyler. Mısır Mitolojisinde Hermes “Tanrılar’ın mesajcısı” ola- rak geçer. Aynı zamanda Mısır İnisiyasyonu’nun da sembolü konumundadır. İnisiyatik bilgeliği yani açık bilgiyle karşı karşıya olanı ifade eder. “Altın çağ”da ortaya çıkacak gerçekleri anlatır.

Bu dörtlük tüm savaşların sona erip, insanların “altın çağ’a kavuşmalarıyla sonuçlanacak günleri müjdeler.

GERÇELEŞME İHTİMALİ  %90

Nostradamus yaşanacak zor günlerin sonunda, insanların gökyüzüne açılacakları yepyeni bir çağdan bahsede-rek kehanetlerini noktaladığını unutmamak gerekir. Tüm ezoterik geleneklerde sözü edilen  “altın çağ” inancı, Nostradamus’un ifadelerinde de yer almıştır. Bunu vurgulamak için 2000’li yıllardan sonra insanların kehanetlere ihtiyacı kalmayacağını söylerken, bu noktaya dikatleri çekmiştir. Ünlü kahin şöyle diyordu:   “insanların bilgisizliği ortadan kalkacağı için, 21. Yüzyıl ve sonrası için kehanetler gerekmemektedir.”

DENİZLERİN DİNİ VE SON ZAFER

        Denizlerin dini , adaluncatifin oğlunun

        Tarikatına karşı kazanacak

        İnatçı acınası tarikat

        Aleph ve aleph’in yaraladığı ikiliden korkacak.

Nostradamus , Akdeniz savaşı’nı anlaşılması son derece zor bir üslupla özetleyerek bitirmişti İlk satırda “denizler” (fr.mers) kelimesi arasındaki benzerliğe dayalı bir oyun yapmış. Böylelikle “denizlerin dini” papalığı yani Hristiyanlığı zihinlerde canlandırmak istemiş.

Nostradamus’un çıkacağını söylediği Akdeniz savaş’ında Batılılar şeriatçı İslam’i güçlere karşı savaşacaklar- dır. Nitekim “adaluncatifin oğluna karşı zafer kazanacaktır” cümlesinde geçen adaluncatif sözcüğü Ay’ın Halifesi- nin (a de lune calif) şifrelenmiş şeklidir. O halde “acınası tarikat” Şeriatçı İslam’dır.  “aleph” için iki aleph Akdeniz savaşında Roma Katolik ve Yunan Ortodoks kiliselerini yaralayan (iki yaralanmış) Arap liderler olmalı. Sonra Şe- riatçı İslam, bu iki Hristiyan topluluğundan çekinecektir.

Nostradamus , Batının finaldeki zaferinin bu deklarasyonu ile Akdeniz Savaşı üzerindeki kehanetlerini bitirir. Dörtlüğün finali, 1400 yıllık Hıristiyan –Müslüman mücadelesine son veren bir hadise olduğu izlenimini bırakır. Ancak burada Nostradamus’un asıl anlatmak istediği Hıristiyan Müslüman çekişmesi değil, dünya üzerinde 2000’li yılların başından itibaren gittikçe yükselmeye başlayacak olan Şeriatçı güçlerin yıkıcı ve tahrip edici faaliyetlerine karşı modern dünyanın mücadelesidir. Bu mücadelede Müslümanlarda Şeriatçı Müslümanlara karşı modern dün- yanın yanında yer alacaklardır. Modern dünyayı kuşkusuz ki Hıristiyanlar temsil etmemektedir. Ama bu mücadelenin başını çeken Batılı uluslar Hıristiyan oldukları için Nostradamus böyle bir anlatımı benimsemiştir. Nitekim Nostradamus’un bu dörtlüğün hemen başında kullandığı “Denizlerin dini” sözcüğünü bu yorumumuzu des- tekler. Çünkü “denizlerin dini” daha önce açıkladığımız gibi sadece papalığı değil, aynı zamanda “altın çağ”da hü- kümran olacak bilgeliğin de gizli bir ifadesi olarak karşımıza çıkar. Çünkü deniz , Ezoterizm’de bilginin sembolüdür. Ve Nostradamus bu sembolizmi gayet iyi bilen bir kahindi.

NAPOLYON VE PAPAL

Dünyada bir hükümdar uzun süre

Barış içinde ve sağ kalamayacak:

Sonra balık oltası kaybolacak;

Yönetimi kendi zararına olacak.

Bu dörtlüğün konusu imparator Napolyon’dur. Savaş felaketleriyle dolu hükümdarlığı sırasında, imparator  Papa VII. Pius’u  Fransa’ya kaçırmış ve mahkum olarak tutmuştur. Bunu sık sık  kilise ve toprakları üzerinde aşağılayıcı direktiflerle zorlamıştır. Dörtlüklerde “balık oltası” her zaman papalık anlamına gelir. Napolyon, oldukça gençken, 51 yaşında ölmüştür.

Değerlendirme:9

Bu kehanetteki olaylar, Nostradamus’un zamanında beklenmeyeceği için kehanet etkileyicidir.

Henry şık kentini kurtarır

Kaç defa zapt edileceksin güneş kenti?

Kanunlar değişken, bar bar ve Nafile,

Kötülük yaklaşıyor:Daha bağımlı olacaksın.

Büyük hadrie damarlarını iyileştirerek.

“Güneş kenti” muhtemelen Nostradamus’un evrenin merkezi olarak değerlendirdiği Paris’tir. Bu dörtlük;  eli kulağında olan ve 1662’de patlak verip IV. Henry’nin (büyük Hadrie) tam zaferine kadar otuz yıldan fazla süren din savaşları konusunda uyarır. Bu dönem boyunca kanunlar sadece kraliyet buyruklarından ibaretti ve savaşan taraflar arasındaki anlaşmalara göre değişiyordu, çoğu boşunaydı. (beyhude) IX. Charles’ın, St. Bortholomew günü katliam direktifi kesinlikle “barbarcay”’dı. Kentin zaptı sırasında Paris, Papa’ya ve İspanyollara bağlıydı. Fransa ve Paris, IV. Henry’nin idaresi altında mükemmel bir şekilde iyileşti

Değerlendirme:9,5 

Bu çok yönlü dörtlük, bütün açılardan doğrudur ve ayrıca spesifik bir ismi (Hadrie) de içermektedir. (Kahin’in Henry için her zaman kullandığı anagram) Özellikle Nostradamus’un Henry Nnavarre’ın Fransız tahtına yükselişini gördüğünün bilinmesi dörtlüğün geçerliliği daha da artmaktadır.

 Osmanlı Saldırısı

Doğudan punic’in kalbi geliyor.

Libya donanmasının eşliğinde

Adriyatik’i ve Romulus’un  (İtalya)varislerini üzmek için

Marta sarsılıyor ve yakındaki adalar boş

II. DÜYA SAVAŞINDA FRANSA

Tours, orleans, blois, angers, reims ve nahtes

“Nostradamus”

şehirleri ani bir değişimle acı çekecek

yabancı dilliler çadırlar kuracak; (insanların) akışı,

oklarenes’e yağıyor, kara ve deniz sarsılıyor.

Sadece bir kez,  bütün bu Fransız şehirleri yabancı orduların tam bir işgali ile acı çekti. Bu II. Dünya savaşı bo- yunca Nazilerin işgalidir. Bu yüzden zaman çerçevesi açıktır. Son satır yorumcuları şaşırtır. Fakat rennes, ünlü normandiya yarma harekatından sonra general patton’un ordusu tarafından ele geçirilen ilk büyük kenttir. Nor- mandiya’daki önemli gelişmeden sonra korkunç hava bombardıman’ının eşlik ettiği olay. Böylece oklar yer yü- zünü sarsar (son satır)

DEĞERLENDİRME: 7.5

 Kehanetin özü doğrudur, fakat dördüncü satırda “akış” ın  Bilmecemsi kullanımı şaşırtır.

I.   DÜNYA SAVAŞI MUHAREBE MEYDANI

  Geceleyin güneşi gördüklerini düşünecekler

  Yarı insan domuzu gördüklerinde:

  Gürültüler, ilahiler, gökyüzünde savaşlar görülecek

I.   Dünya savaşı cephesinin canlı bir portresidir ve Nostradamus’un kehanetlerindeki hayal gücünü gösterir. Askerler sık sık gaz maskesi takarak, bu da su götürmez şeklinde hayvansı bir görüntü verir. Kahin düşmana hucum ederken birlikte konuşan ve bağıran askerleri, “yarı insan domuz” şeklinde görmüştür. İlk satır geceleyin tarafsız bölgeleri aydınlatmak için kullnılan işaret fişeklerini mükemmel şekilde tarif etmiştir. I. Dünya savaşı , muharebe meydanı uçaklarını kullanıldığı ilk savaş olmuştur.

Değerlendirme: 9

Dörtlük, güçlü bir şekilke şiirsel olmanın yanı sıra, yüksek puanlama için gereken detaya da sahiptir. (daha önce çözülememiş bir dörtlüktür.

  1. DÜYA SAVAŞ’NDA BATI AVRUPA

İtalya toprakları dağların yakınında sarsılacak.

Aslan ve Horoz iyi birer suç ortağı değil;

Çünkü korkuyla biri diğerine yardım edecek:

Sadece Kasulo ve keltler ılımlı.

I . Dünya Savaş’ında İtalyan cephesindeki savaş, Alplerin eteklerinde yoğunlaştı. İngilizler (aslan) , Fransa’nın (horoz) yardımına geldi, fakat savaşın sürdürülmesi konusunda aralarında uyuşmazlık vardı. “kastulo” mutemelen tarafsız kalan birkaç milleten biri olan İspanya için şiirsel bir benzetmedir. “keltler” açıkça sonradan Birleşik Krallığın bir parçası olan İrlandalılar’dır. Fakat öylesine savaşa isteksizlerdi ki, Britanya İrlanda’dan birlik almadı. Bu nedenle tarafsız kalmış gibi oldular.

Değerlendirme : 7.5

Kehanetin zayıf noktası, gerçekten tarafsız kalmayı başaran daha küçük Avrupa uluslarının olmasıdır. (örn: İskandinavya’dakiler) yine de, bu dörtlük iyi bir değerlendirmeyi hak eder.

AMERKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN KURULUŞU

ESKİ Roma yöntemiyle kutsanmış tapınaklrın,

Temellerini ret edecekler ,

Kendi esaslarını ve insancıl kanunlarını alacaklar,

Tümüyle olmasa da kovalayarak azizlerin kültlerini

Kahin, Birleşik Devletler’i günümüzün bir çeşit Roma Cuhuriyeti gibi görmektedir. Amerika’nın büyük hükümet binalarının çoğu (tapınaklar) Roma stiliyle yapılmıştır. Bu nedenle de kahinin söylediği gibi görünümleri tapınakları andırır. Anayasanın hazırlayıcıları, Kilisenin ve monarşinin yönetimdeki geleneksel rolünü ret etmiş ve geleneksel Heristiyan değerlini budarken (üçüncü satır) kilise ve devletin ayrılması konusunda kararlı bir tutum sergilemişti. (dördüncü satır

DEĞERLENDİRME: 9

Laik devlet yönetimine geçiş her halde ancak bu kadar güzel bir üslupla anlatılabilirdi. Kehanet’in en büyük özelliği, modern dünyada kabul görecek din ve devlet yönetiminin nasel şekilleneceğini anlatmasıdır. Bu dizelerin ABD’yi ktettiğini söylememize Kahin’in diğer dörtlükleri neden olmuştur. Hangi devletin kastedildiği biraz daha açık söylenmiş olsaydı, bizden tam not alabilirdi.

HİTLER ÜÇÜNCÜ RİCH

Dokuz yıl boyunca vejataryan ince biri

Hükümdarlığı barış içinde tutacak; sonra kana susayacak.

Onun yüzünden çok sayıda insan kanunsuz ve inançsız ölecek,

Katledilecek zarif biri tarafından

1930 yılı Eylül seçimlerinde tecrübesiz Nazi Partisi, şaşırtıcı şekilde 107 sadalye kazandığında Hitler, Alman politikasında güçlü bir lider oldu. Hemen büyük sanayicilerin desteğini aldı ve tam dokuz yıl sonra Avrupa’da II. Dünya Savaş’ını çıkardı. Kendininkilerden başka kanun ve inanca saygısı olmayan Nazi rejimi, “zarif” Franklin Roosevelt yönetimindeki, Amerikan güçleri Nosradamus’un işaret ettiği gibi bir vejetaryandır.

MÜTEFİKLER İTALYAYI İŞGAL EDER

(İkinci Dünya Savaşı)

Napoli, Palermo, Sicilya, Sirakuza’da

Yeni tiranlar, göksel ışıklar:

Londra, Belçika (Ghent ve Brüksel) ve Susa,

Büyük kıyımın ardından zafer kutlamaları.

1943’te, Britanya ve Amerikan güçleri İtalya istilasını Tunus’tan Susah veya Sousse kentinden başlattılar. Amerikan birliklerinin çoğu, önceden güney İngiltere’de Londra yakınlarında üstlenmişlerdi. Bu yüzden Belçika’ya işaret edilmesi önce ilginç gelir, fakat bazı Britanya birliklerinin önceden Belçika’nın savunmasına katılmış olduk- ları unutulmamalıdır. “Göksel ışıklar” mütefiklerin bombalamalarını anlatır. “Yeni Tiranlar” istiladan sonra zaferi, Mussolini’den bıkmış çoğu İtalyan tarafından bile kutlamalarla karşılanmıştır.

DEĞERLENDİRME: 8

Belçika’dan bahsedilmesi gereksiz görülse de, kehanet dikkate değerdir.

İSRAİLDE SİYONİZMİN YENİDEN YERLEŞMESİ

Yeni gelenler,savunmasız topraklara inşa ettiler,

İnsansız topraklara yerleştiler:

Otlaklar, evler, tarlalar, kasabalar onların;

Açlık, felaket, savaş, geniş ekilebilir topraklar.

Daha önceki yorumcular tarafından ihmal edilmiş olsa da bu dörtlük gerçekten Yahudilerin Filistin’e dönüşü- nün ustaca bir tasviridir. Hareket, I. Dünya Savaşı’ndan sonra büyümüş ve 1948’de temelde savunmasızdı, Filistin, Siyonizmi tutan Britanya’nın kontrolü altındaydı. İsrailliler kurak toprakları, sulama yoluyla yaşanabilir kıldılar. Araplarla Yahudiler arasındaki aralıklı savaşlar, kimisi açlık çeken birçok Filistinli mülteci yarattı.

DEĞERLENDİRME: 7.5

Coğrafik bir ipucu vermese de, neredeyse pürüzsüz bir dörtlüktür.

TÜRK-YUNAN SAVAŞI (1920-22)

Avrupa’nın düşüncesiz ordusu yola çıkacak.

Denize batmış bir adanın yakınında toplanacak:

Lanetli cins mızraklı alayı yenecek.

Dünyanın göbeğinde daha büyük ses, diğerinin yerine geçecek.

Yunanlılar, I. Dünya Savaşı’nın ardından, Anadolu’nun kıyı topraklarını ele geçirmek için, daha kalabalık olan Türk ulusuna karşı düşüncesizce meydan okudu. 1922’de Yunan ordusu (mızraklı alay) adasına kaçtı savaşı Ata- türk’ün başında bulunduğu Türk Orduları kazandı. “Dünya’nın göbeğindeki daha büyük ses” Mustafa Kemal Atatürk’ü işaret etmektedir. Ve tüm dünyaya adını duyurmuş bir liderdir. Diğerinin önüne geçtiği gibi başka birçok liderin de önüne geçmiştir.

DEĞERLENDİRME: 8

Nostradamus, bir kez daha kafiye uğruna, ikinci satırda gereksiz yere denizaltından bahsetse de , doğru, karmaşık, detaylı ve olağanüstü bir kahanettir.

HİTLER VE NAZİLER

Hayvanlar açlıktan azgın nehirleri aşacak:

Tarlanın daha büyük bölümü Hister’e karşı olacak.

Büyük biri onu demir kafese sürükleyecek,

Almanya’nın çocuğu hiçbir şeyi tanımadığında.

Bu, kahinin en hayranlık verici kehanetlerinden biridir çünkü yirminci yüzyılın bir kişisini ismiyle tanımlar. “Hisler” bir harfin değişimiyle Hitler olur, 1500’lü yıllarda yapılan genel bir anagram hilesidir. Naziler, (hayvanlar) fetih için açtır. Avrupa’nın birçok nehrini geçip kıta boyunca ilerlerler. “Demir Kafes”in manası kaçırılmıştır; oysa açıkça Hitler’in Hindenberg (Büyük biri) yönetimi sırasında hapse konulmasını anlatır. Avrupa uluslarının büyük çoğunluğu, tabii ki, ne kanun ne de sözleşme tanıyan Hitler’e karşıdır.

DEĞERLENDİRME:10

Dörtlük, verdiği isim nedeniyle gerçekten göz kamaştıracıdır. İster, Tuna’nın antik ismidir fakat olaylar bir kişiyi işaret etmektedir. Ayrıca, Hitler Tuna’nın görüş açısı içinde doğmuştur.

AYETULLAHIN DOLAŞMASI

Peygamberin soyadının sondan bir önceki ,

Ay’ı alacak ışığı içi ve dinlenecek:

Uzaklarda dolanacak çılgın kafası

Kurtaracak büyük insanları yaptığı konuşmalarla.

Konu açıkça Humeyni’nin ilk hecesi, Muhammed’in sondan bir önceki hecesi (HAM genizden “h”) ile aynı sesi verdiği için Müslüman lider Ayetullah Humeyni’dir. Humeyni tabii ki, “çılgın kafalı”dır, uzağa Fransa’ya gider ve geri döner. İyi veya kötü ama İranlı vatandaşlarını yabancı nüfuzundan kurtardı. İran, Amerika’nın kontrolü altındaydı. Bu dörtlük, yine Ayetullah hakkında olan bir sonraki dörtlük II-29’la ilişkilidir.

HİTLER-STALİN PAKTI

Pek çok kişi suçlanacak

hükümdarlar uzlaştığında.

Fakat içlerinden birinin başı derde girecek

Tekrar bir araya gelemeyecekler.

Hitler ve Stalin arasındaki 1939 paktından bahsedilmektedir. Bu ideolojik düşmanların Polonya’yı bölmek için yaptıkları anlaşma, milyonlarca Polonyalı Yahudi için ölüme diz çökmek manasını taşıyordu. Bu antlaşma, dünyanın değişik yerlerindeki komünist partilelri arasında homurtuyla karşılandı ve binlerce üye partilerinden ayrıldı. Stalin için ciddi bir “dert”. Naziler ve Ruslar, Polonya’nın işgali dışında herhangi bir şey için asla işbirliği yapmadılar ve birkaç yıl sonra birbirileriyle savaşmaya başladılar.

DEĞERLENDİRME:8

Derli toplu ve pürüzsüz bir kehanet, fakat yüksek puan vermek için yeterli detay yok.

VİETMAN VE KENNEDY’LER

Kalabalık yerler insansız kalacak:

Tarlaları ele geçirmek için büyük ihtilaf

Krallıklar verilecek ihtiyatlı acizlere

Sonra kardeşler için ihtilaf ve ölüm

Vietnam’da savaşçılar pirinç tarlaları üstünde ileri geri savaşırlarken birçok “kalabalık yer” insansız hale geldi. Güney Vietnam’ın hükümet liderleri tekrar, tekrar değişti fakat hepsi değilse de çoğu “aciz” olarak nitelen- dirildi. Birleşik Devletler’de savaş üzerine ve tabi ki john ve Robert Kennedy’lerin ölümleri üzerine büyük bir anlaşmazlık vardı.

II. DÜNYA SAVAŞ’ININ SONU

Yakın ve uzak, iki büyük liderin mağlubiyeti

Nisan ve Mart süresince olur. Ne bedel!

Fakat iki büyük iyi kişi karadan ve denizden

Yardıma gelecek her yerden

Şimdiye kadar farkına varılmasa da , bu kehanet iki temel faşist “lider” Hitler ve Mussolini’nin ölümüne çık iyi uyar, her ikisi de 1945 Nisan’ında ölmüştür. Kanlı kariyerleri, düşmanlarına ve kendi insanlarına pahalıya pat- lamıştır. Mihver, Mart ayında çökmüştü bile, (mağlubiyet) iki iyi huylu kişi , batı Avrupa’yı kara ve deniz güçleriyle özgürleştiren ve yeniden kuruluşu başlatan Roosevelt ve Churchill olmalı

DEĞERLENDİRME: 9

Tanımlayıcı ve doğru bir dörtlük. “Yakın ve uzak” kelimeleri biraz belirsiz görünmekle birlikte, Hitler kendi sonuyla Berlin’in uzağında karşılaşırken Mussolini’nin Fransa’nın yakınlarında ölmesinden bahsediliyor.

HİTLERİN YÜKSELİŞİ

En büyük, Nurenberg ve Augsberg Ödülünü aldığında

Basle’lılar köln’de

Fransız kalesi yeniden alınır

Flanders’i aşıp Gaul’a girecekler

Düzgün şekilde yorumlandığında (ki daha önce yapılmamış) bu dörtlük, en çok dikkat çekenler arasındadır. Tam olarak Hitler’in , Fransa’yı işgal edene kadarki yükselen kariyerini tasvir etmektedir. Bavyera şehirleri Nurenberg ve Augsburg, Naziler’in politik iktidara yükseldikleri şehirlerdir. “Basle’lılarKöln’de” dizesi, Hitler’in ilk büyük jeopolitik başarısının sahnesi olan ve Fransız işgalinden kurtardığı Ren topraklarını tanımlar. Orjinalinde yer alan “Frankfort” kelimesi üzerinde zekice bir oyun vardır.alman şehri anlamında değildir, fakat en önemli Fransız kalesidir. Muhtemelin Almanlar’ın 1870-71 Savaşında ele geçirdikleri ve Hitler’in 1941’de Flanders’i aşarak Fransa’ya yaptığı saldırı sırasında yeniden aldığı Metz’dir.

DEĞERLENDİRME: 10

Çoğundan daha zor olmasına rağmen detaylı ve tam olarak mükemmel bir kehanettir, tesadüflerin ötesinde olacak kadar iyidir.

KÖRFEZ SAVAŞINDA MÜTEFİKLER

Büyük haçlı bandosu ve mezhebi

Teşhir edilecek Mezopotamya’da

Işık eşliği nehrin yakınında

Aynı kanun bir düşman için kabul edilecek

Mezopotamya’dan kastettiği’nin Irak olduğu düşünülmektedir. “Haçlılar” teriminin kullanımı, açıkça Hıristiyan kuvvetlerinin varlığına işaret eder. Amerikan, Britanya ve Fransız birlikleri Körfez Savaşında Irak’a karşı haç burada İslam’a karşı değil, kehanette de söylenmiş olduğu gibi sedece tek bir millete karşıdır. Aynı kanunun kabul edilmesi uluslar arası bir anlaşmaya işaret eder. Gerçekten de Irak’a karşı çok sayıda ulus Hristiyan olmasa sa bir hareketlilik anlamındadır. Müttefik birlikler, Irak Körfezi taarruzlarında hızla hareket etmiştir. “ışık eşliği” askeri terimlerde, yüksek hareketlilik anlamındadır. Müttefik birlikler, Irak kuvvetlerini tümüyle karışıklık ve yanılgı içine itmişlerdir. “Nehir” tabii ki, Müttefiklerin kısa sürede ulaştığı Euphrates’tir.

OSMANLI İPARATORLUĞUNUN ÇÖKÜŞÜ

Yeni bir kanun, yeni topraklarda hüküm sürecek

Suriye İsrail ve Filistin’e doğru

Büyük barbar imparatorluğu çürüyor,

Ay çevrimini tamamlamadan önce.

Nostradamus kehanetleri arasından bu dörtlük, Yahudiler’in Filistin’e ve hatta Suriye’nin Golan Tepeleri’ne yeniden yerleşmelerini açık bir şekilde haber verir. Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde de tarihini verir. “Büyük barbar imparatorluğu” tabirinden Nostradamus’un I. Dünya Savaşından sonra parçalanan Osmanlı İmparatorluğu’nu kastettiğini biliyoruz. İlk Siyonist temsilcilik, Yahudiler’in Kutsal topraklar’a yeniden yerleşemesi için Filistin’de 1908’de kurulmuştu. Büyük Osmanlı İmparatorluğu bundan sonraki ayın çevrimi içinde 18,6 yıl yıkıldı.

KAHİN TELEVİZYON ELEŞTİRMENİ

Kibirli bedenler sonsuzca görünebilir göze

Bunlar aracılığıyla ulaşır akıllara

Vücut, alınlar dahil, (fakat) duyu ve kafa (fikir) görünmez,

Mübarek duacılar azalır.

En açıklarından değilse de, en ilgi çekici dörtlüklerden biridir. Nostradamus ilk satırda televizyonu kendisine has bir üslupla tasvir etmiş. Televizyondaki görüntüleri evlerimize taşıyan sinyalleri son derece güzel anlatarak dörtlüğüne devam etmiştir. (ikinci satır) üçüncü satırda ise tasvirini detaylandırmakta ve ayrıntı vermektedir. Gerçektende televizyonumuza gelen görüntüdür. Gelen görüntüler canlıymış gibi görünse de aslında cansız görüntüler olduğunu 1500’lü yıllarda başka türlü herhalde anlatması imkansızdı. Televizyon ekranlarının insanın bütününü göstereceğini, fakat duygu ve zekalarını gösteremeyeceğini söylüyor. Unutmamak gerekir ki, televiz- yon diye bir şeyin akıl kahi edilemediği bir çağda o televizyonu tarf etmeye çalışmış. “Mübarek duacılar azalır” sözü dine karşı olan yönelişin gittikçe zayıflayacağını söyleyerek dörtlüğün tamamlayan Nostradamus dinin insanlar üzerindeki etkisinin azalacağını ifade etmektedir ki, bunda çok yanıldığını söylemek oldukça zordur.

DEĞERLENDİRME:10

Nostradamus’un en güzel dörtlüklerinden biridir. Bizden tam not alıyor.

ARAP – İSRAİL SAVAŞI

Gök yüzünde silah sesleri duyulacak

Aynı yıl kutsal sayılanlar düşman olacak

Adaletsiz bir şekilde kutsal kanunları tartışacaklar

Yıldırım ve savaşla birçok dindar öldürülecek

Zor bir dörtlük, fakat çözülmesi imkansız değildir. “gökyüzünde sesler” bizi yirminci yüzyıla götürür. “kutsalların kavgası” dini savaştır. Tümü geç tiğimiz yüzyıllardaki “Arap – İsrail” mücadelesine uyarlanabilir. Son satırdaki “yıldırım” ve “savaş” hemen İsrailin 1967 Altı gün savaşı’nın zihinde canlanmasını sağlar. Tartışılan “kutsal ka- nunlar” Yahudilerin pozisyonuyla ilgilidir. Kutsal kitap Filistin’i sonsuza kadar onlara vermişti.

I. DÜNYA SAVAŞ’INDAN ARDINDAN ALMANYA

Kral savaş krallığını bırakacak

En büyük başkan sıkıntıya düşecek

Ölü, yıkılmış, bir kısmı kaçacak

Tümüyle kesilmiş, biri bunlara şahit olacak

Almanya’nın I. Dünya savaşı sonrasındaki zor durumunun olağanüstü şekilde açık ve tam bir tasviridir. Yenilginin ardından Kayzer Wilhelm çekildi. Almanya geniş topraklarını yanı başın da yer alan ve ülkenin kalanından izole durumda olan “tümüyle kesilmiş” doğu Prusya’ya verdi. Sonra Almanlar savaş borçlarını karşıla- yamadıklarında Fransızlar Ren topraklarını ele geçidiler. Bakan Hindberg (en bü- yük başkan) sorunla baş edemedi ve ekonomi tam olarak çöktü. Sonra satır ürperti- cidir. Bütün bunlara şahit biri Adolf Hitler isimli ordu onbaşısıydı ki olanlardan sorumlu tuttuğu Yahudiler, Komünistler, Fransızlar ve Britanyalılar’dan öç almaya yemin etti.

TELEVİZYON VE VİETNAM SAVAŞI

İnsanların kanı akmadan; yüksek göklerden uzağa gelecek

Fakat birinden uzun zaman haber alınmayacak;

Yalnızın ruhu buna (kan dökülmesi) karşı

Vietnam ilk televizyon savaşıydı ve dörtlüğün ilk satırı, video vb. yoluyla evlere getirilen modern savaş gerçeklerini resmeder. Kan dökülme sahneleri hava sinyalleri ile izleyicilere taşınır. Dörtlüğün ikinci yarısı Senatör Eugene Mc Carthy’ye uyarlanır. Bir süre kendini tutmuş fakat sonra Vietnam’da süren kanlı savaşa karşı muhalefet temelinde başkana karşı tek başına mücadele vermişti.

DEĞERLENDİRME: 8.5

Bu daha önce çözümlenmiş dörtlük fazla spesifik olması da, televizyon yayınlarının tasviri olağanüstüdür.

BİRLEŞİK DEVLETLER’İN YÜKSELİŞİ

Terazi,Hesperyalı (uzak batı) yöneticileri görecek

Gökyüzünün ve yeryüzünün hükümdarı olan

Kimse Asya’nın gücünün yok olduğunu fark etmeyecek

Sadece yedi, hiyerarşiyi düzen içinde tutacak

Bu kehanet, Japonya (Asya’nın gücü) II. Dünya savaş’ındaki yenilgisine rapmen dünyanın ikinci en güçlü milleti olarak sıralanırken, Birleşik Devletler’in (uzak batı) dünyanın süper gücü olmaya yükselişi ile gerçekleşmiştir. Sonra satır, kehaneti muntazam bir şekilde kendi zamanımızla sınırlar. Yedi “hiyerarşiyi düzen içinde tu- tar” cümlesi G-7 diye bilinen ve günümüzün büyük endüstri güçleri olan milletleri ifade eder. “Gökyüzünün hükümdarı” sözleri aydınlatıcıdır, çünkü ezici hava gücünü ima eder ve konuyu daha da açıklığa kavuşturu. Hiçbir devlet göklere Birleşik Devletler kadar hakim olmamıştır.

STALİNGRAD

Kavgaya hazır biri terk edilecek

Rakip lider zaferi kazanacak

Arkada muhafızlar savunma yapacak

Güçten düşenler beyaz topralarda ölecek

“beyaz topraklar” akla hemen 1934-43 kışında II. Dünya savaşı’nda kararlı mücadelelerin verildiği Stalingard çevresindeki karlı Rus steplerini getiriyor. “biri terk edilecek” sözü Alman altıncı ordu generali Paulus’u işaret ediyor. Kendisine bağlı kuvvetlerin irtibatı Rus kıskaç hareketi ile kesilmişti. Paulus, Hitler’den son adama kadar savaşma emri aldı. Fakat durumu umutsuz görünüyordu. General 93 bin kişilik ordusunun tümüyle birlikte teslim oldu. Hitler’in “baş rakibi” o zamanlar Birleşik Devletler daha yeni büyük güç haline gelmekte olduğu için Ruslar’dı . almanlar buzlu steplerde yüzlerce ölü bıraktılar. “güçten düşmüş ve beyaz topraklarda ölmüşlerdir.” Aynen Nostradamus’un söylemiş olduğu gibi…

KIZIL ORDU BERLİNDE

Slovakya’dan bir sürü yaklaşır

Yaşlı yıkıcı şehri mahveder

Roma’sının harap olduğunu görür

Büyük alevi nasıl söndüreceğini bilemez

Kızıl ordunun slav kitleleri 1945’te Berlin’e yaklaştı. Hitler’in bittiği açıktı . führer (yıkıcı) buna rağmen teslim olmayı ret etti. Delice bir kararla Alman başkentini Rus ağır silahları ve bombaları ile karşı karşıya bıraktı (haraplaştırdı) Hitler’in sapkın bey- ni gerçekte Berlin’in yıkılmasını istemişti. “büyük alev” Hitler’in bin yıllık Reich (onun roması) rüyasını küle çeviren kuvvetlerin şiirsel bir portresi olarak metaforiktir.

HİTLER – STALİN PAKTI

Celtik’e (Fransa) yıkım gelmeden önce,

Tapınakta iki kişi sulhu konuşacak.

Mızrak ve hançer bir atlının kalbine saplanacak;

Bir büyüğü gömecekler kimseye bildirmeden.

Fransa’nın düşüşünden bir yıl önce, Almanya ve Rusya’nın Dışişleri Bakanlar’ı Ribbentrop ve Molotov, 1939 Hitler-Stalin Paktı’nı Kremlin’de (tapınak) imzaladılar. “Saldırmazlık Paktı”, gerçekte Polonya’yı parçalama anlaşmasını da içeriyordu. “Atlı biri”, Polonya için kullanılan bir simgedir. Çünkü Polonya ordusu çok modası geçmişti. Polonya süvari birliği gerçekte Nazi mekanize birlikleriyle karşı karşıya kalmıştı. Üçüncü satırın işaret ettiği gibi, Polonya aniden iki düşman tarafından saldırıya uğramıştı. (hançer ve mızrak kalbine) son satır parçalanma antlaşmasının gizli doğasına işaret eder.

MUSSOLİNİ VE HİTLER

Özgürlük tekrar kazanılmayacak; mağrur suçlu,

Şeytan, siyah yönetici işgal edecek

Papa konusu açıldığında. Venedik Cumhuriyet

Hister (Hitler) tarafından kızdırılacak.

Bu dörtlüğün büyük bölümü, Mussolini’nin İtalya’da iktidara yükselişi hakkındadır. Fakat en çarpıcı yanı son satırda Hitler’e yapılan referanstır. (Bir isimde tek bir harfin değişmesi genel bir anagram konusudur.) “Papa konusu”, II Duce’nin 1929’da Vatikan Şehri hakkındaki antlaşmasını ima eder. Hitler henüz iktidarda olmadığı için, ilk iki satır oldukça uygun şekilde Mussolini’ye işaret eder. “Siyah” sıfatı, Faşistler “Siyah gömlekliler” olarak bilindiğinden önemli olabilir. “Venedik”, burada II. Dünya savaşı’nda İtalya’nın tesliminden sonra, Hitler tarafından işgal edilerek sinirlendirilen kuzey İtalya’yı temsil eder.

SADDAM HÜSEYİN İÇİN SIKINTILAR

Eli, Alus yüzünden kanlı,

Denizden korunamayacak:

İki nehir arasında askeri güçten korkacak.

Siyah (kalpli) yönetici öfkeli biri pişman edecek.

Asla çözülemeyen esrarengiz “Alus”, Saddam Hüseyin’in elini, Kuveyt’i kavramak için uzandığında kana bulayan I’USA için bir anagramdır. Muhtemelen Körfez Savaşı’nda en korkulan silahlar, pratik olarak çaresiz olan Saddam’a karşı Amerikan gemilerinden atılan güdümlü füzelerdir. Irak, halkın çoğu Tigris ve Euphates arasında veya yakınında yaşadığı için tabii ki “iki nehrin ülkesidir.” “öfkeli biri”, açık ki “siyah kalpli yönetici”yi saldırısına pişman eden Başkan George Bush’tur.

Değrlendirme : 10

Dördüncü satırdaki “noir” (siyah) kelimesi Kahin’in “kötü yönetici” için her zaman kullandığı kısaltmadır ve “roi”daki (“karl”ın Fransızcası) harfleri içerir. Yine Körfez savaşı hakkında olan bir sonraki dörtlükle eşleşmiştir. Dahice bir şekilde gerçeklere dayalıdır ve en yüksek puanı alır.

İRAN KÖRFEZ SAVAŞI

Uçan ateş makinesi

Kuşatılmış şefi sıkıntıya sokacak:

Orada öyle bir ihanet olacak ki

Savurgan birileri kaybolacak.

“Uçan ateş makinesi” tabii ki iran Körfezi savaşında Müttefikler tarafından kullanılan güdümlü roketlerin ve yeni bombaların uygun bir tasviridir. Dörtlüğün kalanı da bu olaya uyar. Saddam Hüseyin hiçbir yardım almadan düşman güçler tarafından kuşatıldı, gerçekten “abluka” altındaydı. Ordusunun yenilgisinden sonra, Kürtler ve Şiiler başkaldırarak Saddam rejimini yıkılmanın eşiğine getirdiler. Hayatta kalmayı başarsa da, yakın çevresi büyük sıkıntıya düştü. “Savurgan birileri” sözlerinin kullanımı Saddam, milyonlarca dolarlık petrol gelirini ordularını güçlendirmek için harcayarak ve Bağdat elinitin lüks hayat tarzını destekleyerek ziyan ettiği için uygundur.

Değerlendirme : 7,5

Bu kehanet, hepsi oldukça doğru olan karmaşık öğeler içerir; ayrıca “uçan ateş makinesi” çarpıcı bir şekilde modern bir ifadedir. Ancak dörtlüğün genel yapısın soyut bir tarafı vardır. Bu nedenle notumuzu yükseltemiyoruz. Ayrıca coğrafi açıklık da bulunmamaktadır.

HİTLER SUİKASTTAN KAÇAR

İnsanlar yeni gösteriyi izlemek için toplanır;

Prensler, Krallar kalabalık seyircinin arasında.

Sütunlar ve duvarlar yıkılır.

Fakat bir mucizeyle Kral kurtulur ve otuz kişi hazır bulunur.

1939’un sonlarında, Hitler’in konuşma yaptığı Münih Hall’de kürsünün arkasındaki sütuna güçlü bir bomba yerleştirilmişti. Hitler’in maiyeti arasında Nazilerin “veliaht prensi” Rudolph Hess de dahil olmak üzere en üst düzeyde parti üyeleri vardı. Suikast söylentilerini duyan Hitler, her zamanki nutkunu kısa kesmeye ve trene daha önce binmeye karar verdi. Bomba, o ve subayları ayrıldıktan sekiz dakika sonra patladı. Birçok insan öldü ve o sırada Hitler hala kürsüde olsaydı bu saldırıdan kurtulması mümkün olmayacaktı.

LAWRANCE, ARAPLAR VE OSMANLILAR

Hafif atlar arasındaki savaşta,

Büyük hilalin şaşırtıldığını söyleyecekler:

Geceleyin öldürmek için, dağlarda gezinecek çoban kılıklılar,

Kırmızı dereler akacak derin hendeklerde.

Araplar, hafif atlara binen, sıradan Bedevi giysileri giyen (Lawrance kendi giymişti) efsanevi Lawrence rehberliğinde, “Büyük hilal”le sembolize edilen Osmanlılar’a karşı I. Dünya Savaşında gerilla taktiklerinden faydalanmışlardı. Osmanlıların en az bekledikleri yer ve zamanda vurup (geceleyin öldürmek) sonra tepelere saklanmak suretiyle başarılı bir ayaklanma yürütmüştü. Osmanlılar vur-kaç stratejisiyle başa çıkmak için her şeyi denediler, fakat başarılı olamadılar. (şaşırttı)

Değerlendirme : 10

O kadar betimleyici bir dörtlük ki Nostradamus’un Lawrence’ın savaşan birliklerini gerçekten “görmüş “ olabilir mi sorusu akla getiriyor.

SADDAMIN BAŞI DERTTE

Kendini iki nehrin arasında kıstırılmış bulacak,

Fıçılar ve variller birleşir öteye geçmek için:

Sekiz köprü kırılır, lider birçok kez eşelenir, (top ateşiyle)

Mükemmel ocuklar boğazlarını bıçakla kestirdiler.

İki nehrin arasındaki klasik topraklar, Saddam Hüseyin’in Körfez Savaşı’nda bir ittifakı olmadan kendini tıkadığı Mezopotamya’dır. –modern Irak-. “Fıçılar ve variller birleşti” ifadesi Kahin’in amerikan ordularının ilerlemesinde nehirleri geçmek için kullanılan duba köprüleri tanımlamasıdır. Tigris ve Euphrates üzerinde amerikan Hava kuvvetleri tarafından uçurulan en azından sekiz anahtar Irak köprüsü vardır. Hava kuvvetleri, Saddam’ın başkenti Badat’ı da eşelemişti. “Çocuklar” burada muhtemelen savaştan sonra Saddam tarafından kıyıma uğratılan kürtler’dir.

Değerlendirme : 9

Körfez savaşı ile ilgili dörtlüklerin sayısı biraz şaşırtıcıdır ve tarihin bu kesitinin bizim şimdi algıladığımızdan daha önemli olabileceğini gösterir.

İNGİLTERE II. DÜNYA SAVAŞI’NDA

Adalar içinde çocuklar taşınacak,

Yedinin ikisi çaresiz olacak:

Memleketliler desteklenecek,

“Mahsulcü” adını alacak olanla, birliğin umudu sönüyor.

Bu dörtlük Britanya’nın, çocukları Luftwaffe tarafından bombalanan alanlardan uzaklaştıran II. Dünya savaşı programını hatırlatıyor. Tek pürüz, orijinalde dördüncü satırda yer alan çözülmemiş kelime “pelle” dir. Genellikle “kürek” manasına gelir, fakat aynı zamanda “mahsulcü” (mahsul toplayan kişi) manasına da gelir. Öyleyse dörtlüğün bu bölümü savaş dönemi “zafer bahçeleri” hakkındadır. Bu bahçeler, Britanya’da yiyecek kıtlığıyla baş etme konusunda yardımcı olmuştu. Pek çok şehirli veya varoşlu vatandaş küçük ölçekli “mahsulcü” oldular. “Birlikler”, bu karanlık günler boyunca sönen ümitlerle Müttefikler ve dağılmak üzere olan Milletler Cemiyeti olabilir.

Değerlendirme : 9

Bir kez Pelle sorunu çözüldüğünde, çok açık ve güçlü bir dörtlüğe dönüşür.

SADDAM VE GAYRİ MEŞRU LEYDİ

Çirkin ve kötü biri Mezopotamya’da

Zorbalık yapacak. Herkes gayrı meşru

Leydinin arkadaşı olacak;

Ülke kapkaranlık bir yüze bürünecek.

İlk iki satır Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in neredeyse açık bir tasviridir. “Gayrı meşru leydi” ABD’nin Nostradamus’un lisanındaki karşılığıdır. Körfez Savaşında Saddam’ın müttefiki yokken dünyanın takdiri ezici şekilde ABD’den yanaydı. (herkes arkadaş olur) Savaş sırasında atılan füzelerle, sonrasında ise uygulanan ABD ambargolarıyla ülke karanlığa bürünmüştür.

UZAY PROGRAMI

Ay’ın köşesine gitmek için gelecek

Alınıp tuhaf bir toprağa konulduğu yere:

Ham meyveler büyük skandal olacak,

Büyük suçlama bir yanda, diğerine büyük övgü.

Dörtlüğün ilk yarısı yetirence açıktır; Ay’a giden ilk Apollon heyetini tasvir eder ve Ay, tabii ki “tuhaf toprak”tır. Dörtlüğün kalanı Rus Sputnik’inin, uzayda birinci olacağı zannedilen Amerikalıları sarstığında yaratılan patırtıyı tanımlar. “Olmamış meyveler”, hazır olmayan Amerikan uydularıdır. Rusya, propaganda kazancını toplarken (büyük ödül) Amerikan uzay güçleri sert bir şekilde eleştirilmişlerdir.

SADDAM’IN YARALANMASI

Açgözlü ve kana susamış kral

Gaddar Neron’un yatağında doğar.

İki nehrin arasında beceriksiz askeri güç

Tarşlı genç tarafından yaralanır.

Dörtlüğün ilk bölümünde Saddam Hüseyin’in eşsiz bir tasviri yapılır. Neron’a işaret edilmesi, İsa’ya veya en azından Hıristiyanlığa karşı birini gösterir. Irak (Mezopotamya) “İki nehir arası” (Tigris ve Euphrates) sözleri ile belirtilir. Saddam Körfez Savaşı’nda kesinlikle beceriksizdi ve “tıraşlı genç” müttefik askerlerince kötü şekilde yaralanmıştı.

1990 CİVARINDAKİ OLAYLAR

İyi İmparatorluk Almanya’ya gelecek.

İsmailler açık yerler bulacak:

Carmania’yı da isteyecek

Taraftarları toprakla örtülecek.

1990’larda iki Almanya’nın birleşmesini ve Irak savaşlarını kapsayan olağanüstü bir dörtlüktür. İlk satır Komünist Doğu Alman devletinin Hıristiyan demokratik Batı Almanya tarafından devralınmasını anlatmaktadır. Dörtlüğün kalanı İran Körfez bölgesinde aynı döneme denk düşen olaylar üzerine odaklanmaktadır. “İsmailler” Araplar anlamındadır –bu durumda Iraklılar-. Kuveyt’e bir yol bulmuş ancak hayalkırıklığı ile karşılaşmışlardır. Irak aynı zamanda, körfezin ucundaki İran bölgesi Carmania’yı da istemişti, burası 1988’de sona eren uzun süreli bir savaşa sahne olmuştu. Son satırdaki “toprakla örtülecek” sözü Irak’ın verdiği kayıpları anlatmaktadır.

Değerlendirme: 9,5

Daha önce çözülememiş, en üstün dörtlüklerden biridir. Oldukça spesifik ve tümüyle doğrudur. Sadece coğrafik dağınıklık sorunu vardır.

MÜTTEFİKLER HİTLER’E KARŞI

Amerikan gücüyle Londra’nın lideri,

İskoçya adası buzla sınanacak.

Kral ve “Reb” yalancı bir anti-Hristiyanla yüzleşecek

Onları birbirlerine karşı çatışmaya düşüren.

Daha önce çözülmemiş bu büyüleyici dörtlüğün esası üçüncü satırda yatar. İngiltere lideri ve “Reb” (rebels- asiler, Birleşik Devletler) Anti – Hristiyana karşı bir takım oluşturdular. Bu tam olarak II. Dünya savaşında Hitler’e karşı mücadele durumuydu. “Londranın lideri” burada açıkça annesi Amerikalı olan Churchill’dir. İskoçya, Britanya Adasının en kuzey bölümü olarak özellikle II. Dünya Savaşı’nda yakıt yokluğu sırasında “buzla en çok sınanan” bölgedir.

Değerlendirme : 9,5

Dengeli bir dörtlüktür. Kısmen soyut da olsa fazla aşırıya kaçmaz ve tümüyle doğrudur.

İSLAM HRİSTİYAN ÇATIŞMASI

Günümüzde olaylar yeterince açık bir şekilde, Nostradamus’un önceden gördüğü yönde ilerlemektedir. Militan Radikal İslam, sonuç olarak Batı ile bir çatışmaya gidecek şekilde tarihin yamacında bir kartopu gibi büyüyerek ilerlemektedir. Bunun manası Kahin’in kendisinin de belirttiği gibi çatışmanın kaçınılmaz olması değildir. Fakat kesinlikle bir başka büyük savaşın hasarlarından korunmak için olayların zekice algılanması ve açık veya kapalı doğru cevaplar verilmesi gerekmektedir. Nostradamus birçok kahinin tersine, kendi kahinlik prestiji pahasına da olsa uyarılarının ciddiye alınmasını tercih etmiştir. İstenmeyen olayların gelişmesindense, kehanetlerinin çıkmamasını yeğlemiştir. Gerçekte “Centuries”ın temel hedefinin dünyayı, İslam’i ve Batı toplumları arasındaki nihai çatışmanın tehlikelerine karşı uyarmak olması ilginç bir nazariyedir. Başka konularla ilgili dörtlüklerinin çoğu kasten gizlenmişken bu konudaki dörtlükler neden bu kadar açıktır?

Bu cevaplanması gereken bir sorudur. Benim kanım; bunun altında yatan gerçek, Nostradamus’un bu tehlikeye karşı “insanları önceden uyarmak” isteğidir.

Bu sese kulak verilmelidir. Çünkü zaman yaklaşmıştır.

İncil’de sözü edilen bir kehanetle Nostradamus’un sözünü ettiği Hıristiyan – Müslüman çatışmasının örtüşmesi konuyu bir başka boyuta da taşımaktadır.

Akdeniz Savaşı’nın ikinci meşum yanı İncil’deki 17. Vahiy’in gerçekleşmesi olabilir. Bu, yaygın olarak bilinen ve sık sık aktarılan bölüm, on milletin meydana getirdiği ve son İsa karşıtının bizzat kendisi tarafından önderlik edilen Anti-Hıristiyan koalisyonun ortaya çıkışını bildirir. Kehanet açıkça İmparator Neron’un bir gün yeniden Romayı almak üzere döneceğine dair popüler antik inanışla ilişkilidir. Tam olarak Doğu Parthia’adan (İran) ordularıyla birlikte gelmesi gerekmektedir. İran şimdiden yeni İslam’i hareketin lider gücü olarak ortaya çıkmıştır. Bu vahye göre on millet İsa’ya karşı savaşacak ve Roma’ya saldırıp yakacaktır. Gördüğümüz gibi bu inanç, Nostradamus’un, Savaşçı Radikal Müslümanlar’ın Akdeniz Savaşı’nda yapacaklarına dair sezgisidir.

Gerçekten belirsizlik ögesi özellikle tarih verilen dörtlüklerde güçlüdür. Centruies’te kesin tarihlerin çoğu hedefi bulmakla veya çok yakın olmakla birlikte istisnalar vardır. Dörtlük X-91’de kahin, Papa V.Paul’un seçimini dört yılla kaydırır. Dörtlük VIII-71’de ifade edilen tarih Kopernik teorisine karşı deklarasyonunkinden altı yıl öncedir. Nispeten küçük olan bu hatalara rağmen kehanetlerdeki başarı oranı küçümsenmeyecek kadar yüksektir. Tarihli dörtlükler, pek çok tarihsiz olanlar gibi tam olarak değilse de yaklaşık olarak Nostradamus’un geleceğe yönelik sezgisi gösterirler…

Tüm dinlerin ısrarla vurguladığı; eğer insanın ilahi olanla ilişkisinin tasvirindeki senaryo doğruysa, kaderimiz tümüyle mermer üzerine oyulmuşçasına değişmez değildir. Çeşitli kutsal kitaplar, özellikle de Eyüp ve Yunus, açıkça Tanrı’nın bazen insan hareketlerindeki değişimlere bağlı olarak niyetini değiştirebileceğini vaaz eder. Eğer böyle ise, kesinlikle kaçınılmaz olarak sınıflandırabileceğimiz çok az şey vardır.

İŞARET VE BELİRTİLER

Nostradamus, gelecek üzerine dörtlükleri ile bizi, insanlığın kaderinin belirleneceği bir dönüm noktasında olduğumuza dair, güçlü bir izlenim altında bırakır. İşaret ve belirtiler bir felaketin yaklaşmakta olduğunu göstermektedir. Bu bizi içine alabilir, fakat muhtemelen dünyanın seçkin Kahini’nin sözlerini ne kadar dikkate alacağımıza bağlı olarak bunu değiştirmenin ihtimali de var görünmektedir.

Tabii şu anda yaklaşmakta olan “Nostradamus Kuyruklu Yıldızı”nı da unutmamak gerekir….. Çok yakında bunun alametleri de konuşulmaya başlayabilir….

HULASA: Nostradamusta tıpkı Muhitini Arabi hz. Leri gibi gayb ilmini bilmiş ve insanlara anlatmış. Ve insanlığı bir anlamda uyarmış . Bu bilgileri hiç kimse inkar edemez. Çünkü gerek Muhitini arabinin beytleri ve gerekse Nostradamus’un dörtlükleri 1000lerce yıl önce yazılmış kitaplarda hala mevcuttur ve kimse inkar edemez . o zaman biz şöyle deriz . Gayba bazı insanların vakıf olması mümkündür. Ama hepsine değil sadece bazı kısımlarına . Bu her iki kişide ebcet ilmini çok iyi bilirlermiş. Ve ebcet ilminin büyük üstadlarıdırlar.

Bu arada aklımız aşöyle bir soru gelir ; Eğer bizde gabya vakıf olmak istersek ne yapmalıyız.

Aşağıdaki uygulamaları harfiyen yerine getirmeliyiz.

GAYB İLMİNİ ELDE ETME DUASININ KONUSU

Gayb ilmi Vehbi yani Allah tarafından verilen bir ilimdir. Ve bu ilim araştırmakla elde dilemez. Ancak ve ancak Allah tarafından birine ihsan edilerek elde edilir. Nasıl ki peygamberlik vehbidir çalışarak elde edilmez. Aynı şekilde gayb ilmide vahbidir. Çalışarak elde edilmez. Bir insan istediği kadar kitap okusun ve istediği kadar bilgili olsun peygamber olamaz. Eğer peygamberlik bilgiye dayalı olsaydı bütün filozoflar peygamber olurdu. Halbu ki filozoflar peygamber değilleridir. Çünkü peygamberlik Allah ‘ın lütfu keremiyle olur. Aynı şekilde gayb ilmide Allah’ın lutuf ve keremiyle olur. Gayb ilmini Allah ‘tan istemek ve Gayb ilmine dualarla vakıf olmayı istemek tarihte vaki olmuştur. Onun için gayb ilmini Allah’tan isteyeceksin eğer Allah seni layık bulursa sana bu ,ilmi verecektir.

Gayb ilmini elde etme duası bu güne kadar yazılmış bütün duaların en uzunudur. Ve bu dua gayb ilmine vakıf olmada çok tesirlidir. İşte duanın uygulaması;

UYGULAMA

Eğer bir kişi gayb ilmini elde etmek isterse aşağıda ki uzun duayı bir kağıda misk ve amberle yazacak ve o kağıdı suda eritecek ve aynı duayı o suyun üzerine Gayb kelimesinin ebcet değeri olan 1012 defa okyacak ve o sudan 1 ay boyunca her sabah bir bardak içecek 1 ay sonra Allah ‘ın izniyle o kişi gayb ilmine mazhar olabilecek. İşte okunacak ve yazılacak dua:

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ

ذَلِكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيكَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُون أَقْلاَمَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ

مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىَ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لَيَبْلُوَنَّكُمُ اللّهُ بِشَيْءٍ مِّنَ الصَّيْدِ تَنَالُهُ أَيْدِيكُمْ وَرِمَاحُكُمْ لِيَعْلَمَ اللّهُ مَن يَخَافُهُ بِالْغَيْبِ فَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ

يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

وَإِذْ قَالَ اللّهُ يَا عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ أَأَنتَ قُلتَ لِلنَّاسِ اتَّخِذُونِي وَأُمِّيَ إِلَـهَيْنِ مِن دُونِ اللّهِ قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ إِن كُنتُ قُلْتُهُ فَقَدْ عَلِمْتَهُ تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلاَ أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

قُل لاَّ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَفَلاَ تَتَفَكَّرُونَ

وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ

فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَاْ إِلاَّ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ قُل لاَّ تَعْتَذِرُواْ لَن نُّؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا اللّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ وَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

أَلَمْ يَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ وَأَنَّ اللّهَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ

وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

وَلاَ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلاَ أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلاَ أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ وَلاَ أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِي أَعْيُنُكُمْ لَن يُؤْتِيَهُمُ اللّهُ خَيْرًا اللّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنفُسِهِمْ إِنِّي إِذًا لَّمِنَ الظَّالِمِينَ

تِلْكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ مَا كُنتَ تَعْلَمُهَا أَنتَ وَلاَ قَوْمُكَ مِن قَبْلِ هَـذَا فَاصْبِرْ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ

وَلِلّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الأَمْرُ كُلُّهُ فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

ذَلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ

ارْجِعُواْ إِلَى أَبِيكُمْ فَقُولُواْ يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلاَّ بِمَا عَلِمْنَا وَمَا كُنَّا لِلْغَيْبِ حَافِظِينَ

ذَلِكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُواْ أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ

الَّذِينَ كَفَرُواْ وَصَدُّواْ عَن سَبِيلِ اللّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُواْ يُفْسِدُونَ

سَيَقُولُونَ ثَلَاثَةٌ رَّابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًا بِالْغَيْبِ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ قُل رَّبِّي أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِم مَّا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاء ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِم مِّنْهُمْ أَحَدًا

قُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثُوا لَهُ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَبْصِرْ بِهِ وَأَسْمِعْ مَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا يُشْرِكُ فِي حُكْمِهِ أَحَدًا

جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا

أَاطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا

الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَهُم مِّنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ

عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ

وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَأْتِينَا السَّاعَةُ قُلْ بَلَى وَرَبِّي لَتَأْتِيَنَّكُمْ عَالِمِ الْغَيْبِ لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَلَا أَصْغَرُ مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْبَرُ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلَى مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنسَأَتَهُ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ أَن لَّوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُهِينِ

قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ

وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى إِنَّمَا تُنذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَن تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ

إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ

قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُون

إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ

أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَى

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَأَنزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ

قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ

أَمْ عِندَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا

وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ

 

 

 

 

 

Okunuş

Ellezine yü'minune bil ğaybi ve yükiymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun

Okunuş

Kale ya ademü embi'hüm bi esmaihim, felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul leküm inni a'lemü ğaybes semavati vel erdi ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun

Okunuş

Zalike min embail ğaybi nuhiyhi ileyk, ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü meryeme ve ma künte ledeyhim iz yahtesimun

Okunuş

Ma kanellahü li yezeral mü'minine ala ma entüm aleyhi hatta yemizel habise minet tayyib, ve am kanellahü li yutliaküm alel ğaybi ve lakinnellahe yectebi mir rusülihi mey yeşaü fe aminu billahi ve rusülih, ve in tü'minu ve tetteku fe le küm ecrun aziym

Okunuş

Er ricalü kavvamune alen nisai bi ma faddalellahü ba'dahüm ala ba'div ve bi ma enfeku min emvalihim fes salihatü kanitatün hafizatül lil ğaybi bi ma hafizallah vellati tehafune nüşüzehünne fe izuhünne vehcüruhünne fil medacii vadribuhünn fe in eta'neküm fe la tebğu aleyhinne sebila innellahe kane aliyyen kebira

Okunuş

Ya eyyühellezine amenu le yeblüvenne kümüllühü bi şey'im mines saydi tenalühu eydiküm ve rimahuküm li ya'lemellahü mey yehafühu bil ğayb fe meni'teda ba'de zalike fe lehu azabün elim

Okunuş

Yevme yecmeullahür rusüle fe yekulü ma za ücibtüm kalu la ilme lenav inneke ente allamül ğuyub

Okunuş

Ve iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin nasittehizuni ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü li en ekile ma leşse li bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fi nefsi ve la a'lemü ma fi nefsik inneke ente allamül ğuyub

Okunuş

Kul la ekulü leküm indi hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm inni melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besiyr e fe la tetefekkerun

Okunuş

Ve indehu mefatihul ğaybi la ya'lemüha illa hu ve ya'lemü ma fil berri vel bahr ve ma teskutu miv verakatin illa ya'lemüha ve la habbetin fi zulümatil erdi ve la ratbiv ve la yavisin illa fi kitabim mübin

Okunuş

Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü kün fe yekun kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakimül habir

Okunuş

Fe le nekussanne aleyhim bi ilmiv ve ma künna ğaibin

Okunuş

Kul la emlikü li nefsi nef'av ve la darran illa ma şaellah ve lev küntü a'lemül ğaybe lesteksertü minel hayr ve ma messeniyes suü in ene illa neziruv ve beşirul li kavmiy yü'minun

Okunuş

Ya'tezirune ilyküm iza raca'tüm ileyhim kul la ta'teziru len nü'mine leküm kad nebbeenellahü min ahbariküm ve se yerallahü ameleküm ve rasulühu sümme türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun

Okunuş

E lem ya'lemu ennellahe ya'lemü sirrahüm ve necvahüm ve ennellahe allamül ğuyub

Okunuş

Ve kuli'melu fe se yerallahü ameleküm ve rasulühu vel mü'minun ve se türaddune ila alimil ğaybi veş şehadeti fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melun

Okunuş

Da'vahüm fiha sübhanekellahümme ve tehiyyetühüm fiha selam ve ahiru da'vahüm enil hamdü lillahi rabbil alemin

Okunuş

Ve la ekulü leküm indi hazinüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü inni meleküv ve la ekulü lillezine tezderi a'yünüküm ley yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fi enfüsihim inni izel le minez zalimin

Okunuş

Tilke min embail ğaybi nuhiyha ileyk ma künte ta'lemühü ente ve la kavmüke min kabli haza fasbirv innel akibete lil müttekiyn

Okunuş

Ve lillahi ğaybüs semavati vel erdi ve ileyhi yürceul emru küllühu fa'büdhü ve tevekkel aleyh ve ma rabbüke bi ğafilin amma ta'melun

Okunuş

Zalike li ya'leme enni lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdi keydel hainin

Okunuş

İrciu illa ebiküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafiziyn

Okunuş

Zalike min embail ğaybi nuhiyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun

Okunuş

Alimül ğaybi vaş şehadetil kebirul müteal

Okunuş

Ellezine keferu ve saddu an sebilillahi zidnahüm azaben fevkal azabi bima kanu yüfsidun

Okunuş

Se yekulune selasetür rabiuhüm kelbühüm ve yekulune hamsetün sadisühüm kelbühüm racmem bil ğayb ve yekulune seb'atüv ve saminühüm kelbühüm kur rabbi a'lemü bi iddetihim ma ya'lemühüm illa kalilün fe la tümari fihim illa miraen zahirav ve la testefti fihim minhüm ehada

Okunuş

Kulillahü a'lemü bima lebisu lehu ğaybüs semavati vel ard ebsir bihi ve esmi' ma lehüm min dunihi miv veliyyiv ve la yüşrikü fi hukmihi ehada

Okunuş

Cennati adninilleti veader rahmanü ibadehu bil ğayb innehu kane va'dühu me'tiyya

Okunuş

Ettaleal ğaybe emittehaze inder rahmani ahda

Okunuş

Ellezine yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati müşfikun

Okunuş

Alimil ğaybi veş şehadeti fe teala amma yüşrikun

Okunuş

Kul la ya'lemü men fis semavati vel erdil ğaybe illellah ve ma yeş'urune eyyane yüb'asun

Okunuş

Ve ma min ğaibetin fis semai vel erdi illa fi kitabim mübin

Okunuş

Zalike alimül ğaybi veş şehadetil aziyzür rahiym

Okunuş

Ve kalellesine keferu la te'tines saah kul bela ve rabbi le te'tiyenneküm alimil ğayb la ya'zübü anhü miskalü zerratin fis semavati ve la fil erdi ve la asğaru min zalike ve la ekberu illa fi kitabim mübin

Okunuş

Felemma kadayna aleyhil mevte ma dellehüm ala mevtihi illa dabbetül erdi te'külü minseeteh Fe lemma harra tebeyyenetil cinnü el lev kanu ya'lemunel ğaybe ma lebisu fil azabil mühin

Okunuş

Kul inne rabbi yakzifü bil hakk allamül ğuyub

Okunuş

Ve kad keferu bihi min kabl ve yakzifune bil ğaybi mim mekanim beiyd

Okunuş

Ve la teziru vaziratüv vizra uhra ve in ted'u müskaletün ila himliha la yuhmel minhü şey'üv ve lev kane za kurba innema tünzirullezine yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve ekamus salah ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih ve ilellahil mesiyr

Okunuş

İnnellahe alimü ğaybis semavati vel ard innehu alimüm bi zatüs sudur

Okunuş

İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerim

Okunuş

Külillahümme fatiras semavati vel erdi alimel ğaybi veş şehadeti ente tahkümü beyne ibadike fima kanu fihi yahtelifun

Okunuş

İnnellahe ya'lemü ğaybes semavati vel ard vallahü basiyrum bima ta'melun

Okunuş

Men haşiyer rahmane bil ğaybi ve cae bi kalbim munib

Okunuş

Em indehumul ğaybu fe hum yektubun

Okunuş

Eindehu ilmul ğaybi fe huve yera

Okunuş

Lekad erselna rusulena bilbeyyinati ve enzelna me'ahumulkitabe velmiyzane liyekumennasu bilkisti ve enzelnelhadiyde fiyhi be'sun şediydun ve menafi'u linnasi ve liya'lemallahu men yensuruhu ve rusulehu bilğaybi innallahe kaviyyun 'aziyzun.

Okunuş

Huvallahulleziy la ilahe illa huve 'alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahiymu.

Okunuş

Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu mulakiykum summe tureddune ila 'alimilğaybi veşşehadeti feyunebiiukum bima kuntum ta'melune

Okunuş

'Alimulğaybi veşşehadetil'aziyzulhakiymu.

Okunuş

İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun.

Okunuş

Em 'indehumulğaybu fehum yektubune.

Okunuş

'Almulğaybi fela yuzhiru 'ala ğaybihi ehaden.

Okunuş

Ve ma huve 'alelğaybi bidaniynin.

 

EVDEN KAÇAN VE YA KAYBOLAN BİR GAİBİ BULMA VEYA EVE GERİ GETİRME DUASI KONUSU

Evden kaçan ve ya kaybolan bir gaibi bulma veya eve geri getirme duası konusu da gayb konusuna girer . Eğer bir kişi kaybolmuşsa veya evden kaçmışsa eve geri dönmesini dular vasıtasıyla ve ya bulunmasını başarabilirsiniz. Çünkü bu dualar sayesinde evden kaçan kişinin kalbi eve yönelir ve evi karşısında kalbinde bir ateş yanar ancak eve geri dönmekle o ateşi söner . Ve yine eğer biri kaybolmuşsa Şeyh İbrahim bin edehemin Ruhaniyeti devreye girer ve kaybolan kişiyi veya eşyayı bulur.

KAYBOLAN BİR İNSANI VEYA BİR EŞYAYI BULMA KONUSU

Eğer bir insan veya herhangi bir eşya kaybolursa onu bulmak için şu formülü uygulamak lazım.İşte uygulanacak formül:

Önce bir fatiha ve 3 ihlas okunur ve şöyle denir; Allah’ım okuduğumuz Fatiha ve İhlas sürelerinin sevabını Resulullah’a ve 4 halifesinin ruhaniyetlerine ve Şeyh İbrahim bin edehem Hz.’lerinin Ruhaiyetlerine ulaştır . Ey Şeyh İbrahim bin edemim Ruhaniyeti kaybolan kişiyi ve şu eşyayı bul. Yerin dibinede girse yine bul. Denilecek Allah’ın izniyle en kısa zamanda kayıp bulunacak.

EVDEN KAÇAN BİRİNİ GERİ GETİRME

Eğer bir kişi evden kaçmışsa ve nerede olduğu bilinmiyorsa ve oda eve dönmüyorsa aşağıdaki formül uygulanarak o kişiyi eve döndürmek mümkündür. İşte o formül;

Aşağıdaki dua beyaz bir kağıda yazılacak ve aynı dua 3 defa okunacak ve o kağıt suya bırakılcak bırakılınca şöyle denilcek ; Ey Allah ‘ım evden kaçan Falankesin oğlu falankesin bu dualar hatırına eve geri dönmesini en kısa zamanda sağla . Allah’ın izniyle çok kısa bir zaman sonra ortaya çıkacak.işte okunacak ve yazılacak:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِم يَعْدِلُونَ

أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللّهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ

اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ وَخَشَعَت الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا

يَوْمَئِذٍ لَّا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا

وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا

فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا

قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالصَّابِؤُونَ وَالنَّصَارَى مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وعَمِلَ صَالِحًا فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

أَلا إِنَّ أَوْلِيَاء اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُون

َأَهَـؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ

وَمِن قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَامًا وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَانًا عَرَبِيًّا لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا

وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُواْ لِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ وَأَنتُم مِّعْرِضُونَ

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا

قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Okunuş

Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun

Okunuş

Allahü nurus semavati vel ard meselü nurihi ke mişkatin fiha misbah elmisbahu fi zücaceh ezzücacetü ke enneha kevkebün dürriyyüy yukadü min şeceratim mübaraketin zeytunetil la şerkiyyetiv ve la ğarbiyyetiy yekadü zeytüha yüdiy'ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihi mey yeşa' ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey'in alim

Okunuş

Allahü veliyyüllezine amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur, vellezine keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat, ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun

Okunuş

Elehümdü lillahillezi halekas semavati vel erda ve cealez zulümati ven nur sümmellezine keferu bi rabbihim ya'dilun

Okunuş

E fe men şerahallahü sadrahu lil islami fe hüve ala murim mir rabbih fe veylül lil kasiyeti kulubühüm min zikrillah ülaike fi dalalim mübin

Okunuş

Allahü nezzele ahsenel hadisi kitabem müteşebihem mesaniye takşeirru minhü ccüludüllezine yahşevne rabbehüm sümme telinü cüludühüm ve kulubühüm ila zikrillah zalike hüdellahi yehdi bihi mey yeşa' ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had

Okunuş

Elif lam ra kitabün enzelnahü ileyke li tuhricen nase minez zulümati ilen nuri bi izni rabbihim ila siratil azizil hamid

Okunuş

Ve le kad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulümati ilen nuri ve zekkirhüm bi eyyamillah inne fi zalike le ayatil li külli sabbarin şekur

Okunuş

Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, la te'huzühu sinetüv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm, ve al yühiytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kürsiyyühüs semavati vel ard, ve la yeudühu hifzuhüma, ve hüvel aliyyül aziym

Okunuş

Yevmeiziy yettebiuned daiye la ivece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa

Okunuş

Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radiye lehu kavla

Okunuş

Ve küllühüm atihi yevmel kiyameti ferda

Okunuş

İnnellezine amenu ve amilus salihati se yec'alü lehümür rahmanu vüdda

Okunuş

Fe innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekiyne ve tünzira bihi kavmel lüdda

Okunuş

Kulnehbitu minha cemia, fe imma ye'tiyenneküm minni hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Okunuş

İnnellezine amenu vellezine hadu ves sabiune ven nesara men amene billahi vel yevmil ahiri ve amile salihan fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Okunuş

E la inne evliyaellahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Okunuş

E haülaillezine aksemtüm la yenalühümüllahü bi rahmeh üdhulül cennete la havfün aleyküm ve la entüm tahzenun

Okunuş

Ve min kablihi kitabü musa imamev ve rahmeh ve haza kitabüm müsaddikul lisanen arabiyyel li yünzirallezine zalemu ve büşra lil muhsinin

Okunuş

İnnellezine kalu rabbünellahü sümmestekamu fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Okunuş

Ve kada rabbüke elle ta'büdu illa iyyahü ve bil valedeyni ihsana imma yeblüğanne indekel kibera ehadühüma ev kilahüma fe la tekul lehüma üffiv ve la tenher hüma ve kul lehüma kavlen kerima

Okunuş

Vahfid lehüma cenahaz zülli miner rahmeti ve kur rabbirhamhüma kema rabbeyani sağiyra

Okunuş

Rabbüküm a'lemü bima fi nüfusiküm in tekunu salihiyne fe innehu kane lil evvabine ğafura

Okunuş

Ve iz ehazna misaka beni israile la ta'büdune illellahe ve bil valideyni ihsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakini ve kulu lin nasi husnev ve ekiymus salate ve atüz zekah, sümme tevelleytüm ila kalilem minküm ve entüm mu'ridun

Okunuş

Va'büdüllahe ve la tüşriku bihi şey'ev ve bil valideyni ihsanev ve bizil kurba vel yetama vel mesakini vel cari zil kurba vel caril cünübi ves sahibi vil cembi vebnis sebili ve ma meleket eymanüküm innellahe la yühibbü men kane muhtalen fehura

 

Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm ella tüşriku bihi şey'a ve bil valideyni ihsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahişe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselleti harramellahü illa bil hakk zaliküm vessaküm bihi lealleküm ta'kilun

 

    

 
no image

Bültene Katılın

Gelişmelerden haberdar olmak için bültene katılabilirsiniz.